HAŞİYE 1 Hz. Ali’nin (r.a.) şu kerameti
pek zahirdir. Çünkü: Huruf-u ecnebiyenin İslâm içinde cebren kabul ettirildiği
zamanı cümlesiyle tam
tamına aynı tarihini gösteriyor. Cifirle ve hesab-ı ebcedle fıkranın mânâsını
takviye ediyor. Şöyle ki: İki
yüz yirmi (120), iki
on sekiz
(18), iki
sekiz yüz (800), iki
dört yüz (400), bir
on (10),
bir
bir
(1), bin üç yüz kırk dokuz (1349)’dur. Şimdi Arabî bin üç yüz elli üç
(1353)’tür. Bu hurufun cebren kabulü ve Ramazan gecelerinde çoluk ve çocuk ve
kadınlara okutturulması dört sene evveldir.
HAŞİYE 2 tenvin, nun sayılmak şartıyla üç
yüz yirmi beş olup
bir
fark ile üç yüz yirmi altı ediyor. O fazla elif bine işaret ettiği için üç
yüz yirmi beş kalıp, hem
e
tam tevafuk ediyor. Hem fitnelerin başlangıcı ve o “Nursî”nin mücahedesinin
başlangıcı tarihini gösteriyor.
HAŞİYE 3 Bu satırda Gavs’ın fıkrasındaki
lafzı
dahi aynen
yine aynen gösteriyorlar. Her birisi
oluyor. Demek Gavs gibi bu fıkra
Said ile konuşuyor.
harfi beştir. Dördü
dır. Biri
üstündeki tenvinden gelen vakf için elif’e mukabildir.
HAŞİYE 4 Cay-ı dikkattir ki: Bu iki satır
mânâ itibariyle doğrudan doğruya Risale-i Nur naşirine baktığı gibi cifir ve ebced
hesabıyla yine bakıyor. Çünkü cifir ve ebced hesabıyla bin üç yüz kırk dokuz (1349) tarihini
gösteriyor ki, Risale-i Nur’un galibane intişar ve tekemmül tarihidir. İkinci satır
yine cifir ve ebced
hesabıyla bin üç yüz yirmi dokuz (1329) ediyor ki, Risale-i Nur naşirinin hakiki
mebde-i mücahedesi tarihidir. Yalnız bu
ve
deki iki
vakfa
rastgeldikleri için kaideten
sayılırlar. Elhasıl bu iki satır üç cihet
ile Risale-i Nur naşirine bakıyor.
Birincisi: İsm-i Âzamı tazammum eden altı ismin ona hediye edildiğini ve
onunla muhafaza edilmesi aynen vakıa olmuş ve olmaktadır.
İkincisi: cifirce
Said,
yine Said
mânâ ve lafızca yine Said
oluyor.
Üçüncüsü: Evvelki satır Risale-i Nur’la mücahedenin bugününü, ikinci
satır mücahedenin mebdeini tam tamına tarihiyle gösteriyor. İşte bu iki satır
Risale-i Nur naşirinin yirmi senelik mücahedatının biri mebdei, diğeri müntehasını
göstermesi elbette tesadüf olamaz. Belki mücahedenin makbuliyetine bir işaret-i
gaybiyedir. Ve Hz. Ali’nin (r.a.) bir sikke-i tasdikidir.
Süleyman Rüştü, Hüsrev
HAŞİYE 5 tenvin nun sayılmak şartıyla bin üç
yüz yirmi beş (1325) tarihi olan hürriyetin ikinci ve üçüncü senelerinde hilafet-i
İslâmiyeyi kaldırmaya teşebbüsle o hilafetin kırılmasından fitnelerin kapısı
açıldığının zamanıdır. Hz. Ali (r.a.) o zamana dehşetli bakıyor.