![]() ![]() ![]() |
Tarihçe-i Hayat - Kastamonu Hayatı - s.2175 |
Güya hükûmet-i Cumhuriyenin yalnız inkılâbı, bir-iki küçük meseledir! Ben de, onu hiçbir tenkit maksadım olmadığı halde, eski yazdığım bir-iki kitabımda zikrettiğim bir-iki kelime varmış diye, hükûmetin rejimine ve inkılâbına hücum ediyor denilmiş. İşte, ben de soruyorum: Böyle en ednâ bir cezaya medar olamayan ilmî bir maddeye, koca bir memleketi meşgul edip endişe verecek bir şekil verilir mi?
İşte, beni ve beş-on dostlarımı bu âdi, ehemmiyetsiz cezaya çarpmak, umum memlekette aleyhimize bir şiddetli propaganda ve milleti korkutup bizden nefret ettirmek ve Dahiliye Nâzırını, mühim bir kuvvetle, Isparta'da bir tek neferin göreceği işi görmek için Isparta'ya celb edilmesi ve Heyet-i Vekile Reisi İsmet, vilâyât-ı Şarkiyeye o münasebetle gitmesi ve iki ay benim hapiste bütün bütün konuşmaktan men edilmem ve bu gurbette, kimsesizlikte, hiç kimse halimi sormak ve selâm göndermeye meydan verilmemek gösteriyor ki, dağ gibi bir ağaçta, nohut gibi bir tek meyve bulundurup, mânâsız, hikmetsiz, kanunsuz bir vaziyettir ki, değil hükûmet-i Cumhuriye gibi en ziyade kanunperest ve kanunî bir hükûmet, belki hikmetle iş görmek mânâsıyla hükûmet namı verilen dünyada hiçbir hükûmetin işi olamaz. Ben hukukumu, kanun dairesinde istiyorum. Kanun namına kanunsuzluk edenleri, cinayetle itham ediyorum. Böyle cânilerin keyiflerini, elbette hükûmet-i Cumhuriyenin kanunları reddeder ve hukukumu iade eder ümidindeyim.
Eskişehir hapsinde tecrid-i mutlakta Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî, Eskişehir hapsinden çıktıktan sonra, Kastamonu vilâyetine nefyediliyor. Uzun bir müddet polis karakolunda ikamete mecbur edildikten sonra, karakolun tam karşısında, daimî bir tarassut altında olan bir eve yerleştiriliyor.
Orada, sekiz sene ağır bir istibdat ve göz hapsi altında bir sürgün hayatı geçirtiliyor. Fakat o, kat'iyen boş durmuyor, neşr-i envar-ı Kur'âniyeye gizli olarak devam ediyor. Bilhassa İnebolu'da çok fedakâr ve faal talebeleri yetişiyor. Aynen Isparta talebeleri gibi, şevkle Risale-i Nur'u yazmaya ve etrafa perde altında neşretmeye başlıyorlar. Karadeniz havalisinde de Risale-i Nur eserleri böylece büyük bir rağbet görmeye başlıyor.
Hazret-i Üstad Kastamonu'da iken, Isparta'daki talebeleriyle daima alâkadar idi. O, izn-i İlâhî ile biliyordu ki, Risale-i Nur'u dünyaya ilân ve neşredecek fedakârlardan ve nâşirlerden kısm-ı âzamı Isparta'dan çıkacak veya Isparta merkezindeki hizmetle bu büyük vazife ifa edilecek.
Risale-i Nur şakirtleri, sevgili Üstadlarının hal ve istirahatiyle çok alâkadardırlar. Müşfik Üstadlarından ve Nurcu kardeşlerinin Risale-i Nur hizmetlerinden sık sık haber almayı arzu ederler.
Bediüzzaman Said Nursî, yirmi yedi sene zarfında, Nur talebelerine hitaben ilmî, imanî, İslâmî mevzularda ve hizmet-i imaniyeye dair bazı mektuplar yazmıştır. Nur talebeleri de, çok müştak oldukları bu mektupları elyazılarıyla çoğaltarak neşretmişlerdir. Din düşmanlarının, postahanelerden Nur Risalelerini ve mektuplarını göndermeyi yasak edecek dereceye varan şiddetli tazyikatları zamanında bu mektupları ve Nur Risalelerini, Nur talebeleri köyden köye, kasabadan kasabaya, vilâyetten vilâyete götürmüşlerdir. Hattâ kendi aralarında "Nur postacıları" meydana getirmişlerdir. Bütün ruh u canlarıyla gönüllü olan bu Nur postacıları, bu hizmetin en kudsî bir vazife olduğuna inanmışlardır. Gayet ehemmiyetli ve hakikatli olduğu kadar, gayet güzel olan ve Risale-i Nur'un Lâhika Mektupları ismini alan bu mektuplar, Nur talebelerinin ruhî birçok ihtiyaçlarını tatmin etmiştir. Hem Risale-i Nur talebelerine, Kur'ân ve iman hizmetinde birer rehber hükmüne geçmiş, hem İslâmiyet düşmanlarının bütün bütün yalan ve uydurma propagandalarına aldanmamak ve intibah vermek hususunda uyandırıcı bir tesir husule getirmiştir.
Tarihçe-i Hayat - Kastamonu Hayatı - s.2176
Ve bu suretle de, dinsizliğin o muvakkat şâşaalı saltanatı devrinde-çok kimselerin ümitsizliğe ve atalete düşürüldüğü o karanlık günlerde-kalblere inşirah ve sürur vermiş ve iman hizmeti için faaliyet aşkını yerleştirmiştir. Ve böylece mü'minleri yeisten kurtarıp, İslâmiyetin, Risale-i Nur'la istikbaldeki parlak zaferlerine işaretler edip müjdeler vermiştir.
Evet, o nûranî Lâhika mektupları ki, ruhları, kalbleri, cezb ve fetheden, akılları teshir eden hakikatlerle doludur. Bu Lâhika mektuplarından bazıları ileride yeri geldikçe derc edilecektir. Hazret-i Üstadın Kastamonu'daki hayatına dair malûmatı, Kastamonu'dan yazdığı mektupları bir kısmından bazı parçalar almakla ve oradaki halis ve sadık Nur talebelerinin mektuplarından birkaç mektubunu bu tarihçeye ithal etmek suretiyle takdim ediyoruz. Aşağıda yazılan mektuplar, beş yüz sayfadan ziyade olan Kastamonu Lâhikası'ndan, Üstadın, Kastamonu'dan Isparta'daki talebelerine gönderdiği mektuplarından beş-on mektuptur. Bu mektuplarda Hazret-i Üstad, talebelerine, el yazısıyla risaleleri yazmalarının, neşretmelerinin ehemmiyetini, Risale-i Nur talebelerinin şimdilik cüz'î gibi görünen hizmetlerinin, hakikatte, kâinatta en muazzam mesele olduğunu ve birgün bu memlekette Risale-i Nur'un nuruyla geniş çapta fütuhat olacağını müjdelemekte, Risale-i Nur'un dairesinin ve neşriyatının temellerini, esaslarını vaz' ve tahkim etmektedir.
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Risale-i Nur'un hizmetindeki ekser şakirtleri...2
Ahiret kardeşlerime mühim bir ihtar3
Sabri'nin mektubu yolda iken ve gelmeden evvel...4
On Dokuzuncu Sözün âhirinde beyan edilen...5
Şefkat-i insaniye, merhamet-i Rabbaniyenin bir cilvesi olduğundan...6
Risale-i Nur, hakaik-ı İslâmiyeye dair ihtiyaçlara kâfi geliyor...7
Birinci esas: Ehl-i imanın meyusiyetine karşı...8
Risale-i Nur'un yüksek, kıymettar hizmet-i imaniyesi onlara kâfi olarak kanaat veriyordu...9
Risale-i Nur talebelerinden bir kısım kardeşlerimin...10
Bir hafta evvelki mektubunuza karşı...11
Bu seneki Ramazan-ı Şerif...12
Birinci mesele: Kardeşlerimizden birisinin namaz tesbihatında tekâsül göstermesine binaen dedim...13
Hâfız Ali'nin kendi üstadı hakkında...14
Evvelce hayat-ı dünyeviyeyi hayat-ı uhreviyeye tercih etmeye dair yazılan iki parçaya tetimmedir.15
Üstad Bediüzzamanın İkinci Dünya Harbi esnasında yazdığı mühim bir mektup.16
Aziz, sıddık, mübarek kardeşlerim,
Üç gün evvel, aynen, nurlu hediyeniz Kastamonu'ya geleceği anda, rüyada görüyordum ki:17
Aziz kardeşlerim,
Hakaik-ı imaniye, her şeyden evvel, bu zamanda en birinci maksat olmak...18
Tarihçe-i Hayat - Kastamonu Hayatı - s.2177
Bugünlerde Risale-i Nur'a suikast edenlerin...19
Aziz, sıddık, fedakâr kardeşlerim,
Nurlar, bilakis Isparta tevakkufuna karşı, buralarda inkişafat ile tezahür etti...20
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Şimdi bundan on dakika evvel cesurca fakat kalemsiz iki adam...21
Âlem-i insaniyette ve İslâmiyette üç muazzam mesele...22
Ey kardeşlerim,
Sizler biliyorsunuz ki bizim mesleğimizde...23
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Bugünlerde, Kur'ân-ı Hakimin nazarında imandan sonra en ziyade esas tutulan takva ve amel-i sâlih esaslarını düşündüm...24
Cenab-ı Hakka yüz binler şükür olsun ki Risale-i Nur...25
Hem o eski dost zata, hem ehl-i dikkate ve sizlere beyan ediyorum ki:26
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Bugünlerde sabah namazı tesbihatında İstanbul'daki ihtiyarın garazkârane ve şahsıma karşı galiz gıybeti üzerine, Eski Said damarıyla nefs-i emmarem heyecana geldi. "Mazlumum, bu nevi zulüm çekilmez!" dedi, intikamını almak istedi. Birden kalbime geldi:
"Belki Risale-i Nur'un İstanbul'da neşrine bir vesile olur. Sen madem hayat-ı dünyeviyeni ve hayat-ı uhreviyeni dahi Risale-i Nur'a feda ediyorsun; bu izzet-i nefis damarını dahi feda et. Hem sebeb-i hilkat-i kâinat Fahr-i Âlem Aleyhissalâtü Vesselâma 'mecnun' tabiri istimal eden insanlar bulunduğu gibi, senin, o güneşe nispeten zerrecik bir izzet-i nefsinin kırılmasına ehemmiyet verme" diye ihtar edildi, benim de kalbim rahat etti.
Said Nursî
İstanbul ulemasının en büyüğü ve en müdakkiki...27
Aziz, sıddık, müdakkik, müstakim kardeşlerim,
Gayet ciddi bir ihtarla bir hakikatı beyan etmeye lüzum var...28
Ey kardeşlerim,
Bu zamanda, hususan bu sıralarda, Risale-i Nur şakirtleri...29
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Ben, pek kat'i bir surette ve bine yakın tecrübelerim neticesinde kat'i kanaatım gelmiş...30
Risale-i Nur ve ondan tam ders alan şakirtleri, değil dünya siyasetlerine, belki bütün dünyaya karşı da Risale-i Nur'u âlet edemez...31
Aziz kardeşlerim,
Bu defa yazılarınızda İhlâs Risalelerini gördüğüm için, sizi, o gibi risalelerin dersine havale edip ziyade bir derse ihtiyaç görmedim...32
Risale-i Nur'un mesleği ise, vazifesini yapar, Cenab-ı Hakkın vazifesine karışmaz...33
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Risale-i Nur dünya işlerine âlet olamaz...34
Evet, Risale-i Nur'un o kadar dehşetli muannidlere karşı galibane mukavemeti, sırr-ı ihlâsdan...35