MENÂKIB-I ÇİHÂR YÂR-İ GÜZÎN
(Dört Halîfenin Üstünlükleri)
Seyyid Eyyûb bin Sıddîk

ÖNSÖZ

Bismillâhirrahmânirrahîm
İnsan için üç dürlü hayât vardır: Dünyâ, kabr, âhıret hayâtı. Dünyâda, beden rûh ile birlikdedir. İnsana hayât, canlılık veren rûhdur. Rûh bedenden ayrılınca, insan ölür. Beden mezârda çürüyüp, toprak olunca veyâ yanıp kül olunca, yâhud yırtıcı hayvan yiyip yok olunca rûh yok olmaz. Kabr hayâtı başlar. Kabr hayâtında his vardır, hareket yokdur. Kıyâmetde bir beden yaratılıp, rûh ile bu beden birlikde Cennetde veyâ Cehennemde sonsuz yaşarlar.

İnsanın dünyâda ve âhıretde mes’ûd olması için, müslimân olması lâzımdır. Dünyâda mes’ûd olmak, râhat yaşamak demekdir. Âhıretde mes’ûd olmak, Cennete gitmek demekdir. Allahü teâlâ, kullarına çok acıdığı için, mes’ûd olmak yolunu, Peygamberler vâsıtası ile kullarına bildirmişdir. Çünki insanlar bu se’âdet yolunu, kendi aklları ile bulamazlar. Hiçbir Peygamber kendi aklından birşey söylememiş, hepsi, Allahü teâlânın bildirdiği şeyleri söylemişlerdir. Peygamberlerin söyledikleri se’âdet yoluna (Din) denir. Muhammed aleyhisselâmın bildirdiği dîne (İslâmiyyet) denir. Âdem aleyhisselâmdan beri binlerle Peygamber gelmişdir. Peygamberlerin sonuncusu Muhammed aleyhisselâmdır. Diğer Peygamberlerin bildirdikleri dinler, zemânla bozulmuşdur. Şimdi se’âdete kavuşmak için islâmiyyeti öğrenmekden başka çâre yokdur. İslâmiyyet, kalb ile inanılacak (Îmân) bilgileri ve beden ile yapılacak (Ahkâm-ı islâmiyye) bilgileridir. Îmân ve ahkâm-ı islâmiyye ilmleri (Ehl-i sünnet âlimleri)nin kitâblarından öğrenilir. Câhillerin, sapıkların bozuk kitâblarından öğrenilmez. Hicrî bin senesinden evvel, islâm memleketlerinde çok (Ehl-i sünnet âlimi) vardı. Şimdi hiç kalmadı. Bu âlimlerin yazdıkları arabî ve fârisî kitâblar ve bunların tercemeleri, dünyânın her yerinde, kütübhânelerde çok vardır. Hakîkat kitâbevinin bütün kitâbları, bu kaynaklardan alınmışdır. Se’âdete kavuşmak için, (Hakîkat kitâbevi)nin kitâblarını okuyunuz!

Aklın varsa eğer, islâmiyyete bağlan!
İslâmiyyetin aslı, Hadîsdir ve Kur’ân!
Mîlâdî 2002 sene Hicrî şemsî Hicrî kamerî 13801422


İSTİGFÂR DÜÂSI

Muhammed Ma’sûm hazretlerinin 2.ci cildi, 80.ci mektûbundaki hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (İstigfâr düâsına devâm edeni, Allahü teâlâ derdlerden kurtarır ve ummadığı yerden rızklandırır). Bu fakîr, farz nemâzlardan sonra, üç kerre bu düâyı okuyorum.

Düâ budur:
Estagfirullahel’azîm, ellezî lâ ilâhe illâ huv, elhayyel kayyûme ve etûbü ileyh.

Bu düâyı okudukdan sonra, yalnız (Estagfirullah) okuyarak yetmişe temâmlıyorum. Ölümden başka, her derdden kurtarır. Eceli gelenin de, ağrısız, sıkıntısız ölmesine yardım eder.


TEVHÎD DÜÂSI

Yâ Allah, yâ Allah. Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah. Yâ Rahmân, yâ Rahîm, yâ afüvvü yâ Kerîm, fa’fü annî verhamnî yâ erhamerrâhimîn! Teveffenî müslimen ve elhıknî bissâlihîn. Allahümmagfirlî ve li-âbâî ve ümmehâtî ve li âbâ-i ve ümmehât-i zevcetî ve li-ecdâdî ve ceddâtî ve li-ebnâî ve benâtî ve li-ihvetî ve ehavâtî ve li-a’mâmî ve ammâtî ve li-ahvâlî ve hâlâtî ve li-üstâzî Abdülhakîm-i Arvâsî ve li kâffetil mü’minîne vel-mü’minât. “Rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în.”


MENÂKIB-I ÇİHÂR YÂR-İ GÜZÎN
(rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în)

BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRAHÎM

Bütün hamd ve senâlar, sağlam dînin esâsının dört duvârını, Seyyidil mürselînin dört halîfesi ile sağlam ve kuvvetli kılan Allahü teâlâya mahsûsdur. Bu dört halîfenin her biri, Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” teblîğ etdiği dînin birer rüknüdür. Ömrü Onların sevgisi ile geçirmemek uygun değildir. Onların sevgisi olmadan, kurtuluş mümkin değildir. İslâm dîninde gayretli ve sünnet-i seniyyeye bağlı olan yakîn sâhibi din kardeşlerimiz açıkca bilirler ki, bu zemânda yazılacak ve öğrenilecek en mühim şey, Hulefâ-i râşidînin, ya’nî Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmın dört büyük halîfesinin güzel menkıbelerinin beyânıdır. O hidâyet imâmlarının üstün makâmlarını açıklamakdır “rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în”. Böylece, dostların kalblerine safâ, gözlerine sürme ve cilâ olup, düşmânların kalblerine cefâ ve kötü gözlere belâ dikeni olur. Allahü teâlânın lütfu, sevdiklerine gölgelik ve yardım olsun. Onun lütf gölgesinde mihnet görmesinler. Düşmanların başından kılınç, boyunlarından ip eksik olmasın. Bu abd-i âsî, istedi ki, O din serâyının mi’mârı, yakîn meydânının en büyüklerinin fazîletlerinden bir damla ile, susuz âşıkları suya kandırsın, güneş gibi kemâllerinden sâdıkların gönüllerini aydınlatsın. Allahü teâlâdan yardım dileyerek ve Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah ve lâ ma’bûde illâ iyyâhu [ondan başkasına ibâdet etmeyiz] diyerek başlıyoruz.
 

 
Resûlü gören mü’mine (Sahâbî) adı verildi. 
Hepsini bildirmek için (Eshâb-ı kirâm) denildi. 

Peygamberi seven her kalb nûrla dolardı bir ânda, 
Ona sahâbî olanlar medh olundular Kur’ânda. 

Hepsi Resûlullah için mâlını, cânını verdi. 
Sulhda ilm yayarlardı harbde ise kükrerdi. 

Hadîs-i şerîfde Eshâb benzetildi yıldızlara. 
Herhangi birine uyan erer ışıklı yollara.

Eshâbı, çok sevişirdi birbirini överdi. 
Sonra gelen müslimânlar hepsi böyle söylerdi. 

Kur’ânı ve hadîsleri Onlar bildirdi bizlere. 
Kalblerin temizliği güven verdi zihnlere. 

Söğülse bunlardan biri yaralanır İslâm dîni. 
Sahâbîyi kötüliyen çürütür Kur’ân-ı kerîmi 

Hakîkî müslimân isen saygı göster herbirine, 
Önce salât, selâm eyle Resûlün Ehl-i beytine!

Ana Sayfa