13- ZEKÂTLA İLGİLİ
DUALAR VE ZİKİRLER
Allah Teâlâ şöyle
buyuruyor:
"(O günah işleyip
tevbe eden) mü'mihlerin mallarından bir zekât al ki, onunla kendilerini
(günahlardan) temizleyesin ve onlara bereket bırakmış olasın. Hem de onlara duâ
et."[1]
485-
Abdullah İbni Ebû Evfâ'dan (Radıyallahu Anhüma) rivayet edildiğine göre
demiştir ki, Resülüllah Sallallahu Aleyhi ve Selleme insanlar bir zekât ile
geldikleri zaman şöyle buyururdu: "AHâhümme salli aleyhim. "
"Allah'ım! Bunlara rahmet et". Ebû Evfâ zekâtı ile geldiği zaman,
Resülüllah (s.a.v): "Allah'ım! Ebû Evfâ'nm ailesine rahmet et." dedi.[2]
Şafi'i ve âlimler
demişlerdir (Allah onlara rahmet etsin); Tercih edilen, zekât alanın zekâtı
verene şöyle demesidir:
(Ecerekellâhu Fîma
a'tayte ve cealehû leke tahûran ve bâreke leke fi-mâ ebkayte) "Verdiğin
şeyde Allah sana mükâfat versin ve bu verdiğini (günahlarını) temizleyici
kılsın. Geri bıraktığın malda da sana bereket versin."
İster zekât toplayan
olsun, ister fakir olsun zekâtı alan kimsenin böyle duâ etmesi müstahabdir.
Bizim (Şafi'i) ve diğer imamların mezhebinde meşhur olan bu şekilde duâ etmenin
vacib olmamasıdır.
Âlimlerimizden biri
demiştir ki, Şafi'î Hazretlerinin şu sözünden dolayı bu duayı yapmak vacibdir:
Zekâtı alanın verene duâ etmesi gerektir. Bunun delili de âyeti kerimede açık
olarak duâ yapılması emredilmektedir.
Âlimler demişlerdir:
Duâ ederken "Allâhümme sallı alâ fulânin" "Allah'ım, falancaya
salât (rahmet) et" demek müstahab olmaz. Ayeti kerimede "Ve sahi
aleyhim" sözü, onlara duâ et, manasınadır.
Peygamber Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in "Allâhümme sallı aleyhim" "Allah'ım onlara
salât (rahmet) et." sözüne gelince, yine âlimler demiştir. Bu söz
peygambere ait bir ifadedir. Peygamber dilediği kimseye böyle hitab edebilir.
Biz onun gibi değiliz. (Salât kelimesini peygamberden başkası için
kullanamayız.) Nitekim peygamber aziz ve celil ise de onun hakkında:
"Muhammedün Azze ve Celle" denmez. İşte böylece Ebû Bekir yahut Ali
"Sallallahu Aleyhi ve Sellem" de denmez. Ancak Ali "Ra-dıyallahu
Anh" yahut "Rıdvânullâhı Aleyh" veya buna benzer bir söz
söylenir.
Bir kimse hakkında
"Sallallahu Aleyhi ve Sellem" denilmesi âlimlerimizin çoğunluğuna
göre tenzîhen mekruhtur. Bazıları da demiştir ki, evlâ olan ifade terk edilmiş
olur: mekruhtur denmez. Bazıları da, caiz olmaz demişlerdir. Bundan da haram
olduğu anlaşılır.
Peygamberlerden
başkası hakkında yine, hitab olarak yahut cevap olarak "Aleyhisselâm"
yahut bunun benzeri söz söylemek uygun değildir. Çünkü söze selâm ile başlamak
sünnettir. Selâmı almak ise vacibdir.
Sonra peygamberlerden
başkası hakkında kasidlı olarak Salât ve Selâm içindir bu söylenenler. Fakat
peygambere bağlı olarak "Salât ve Selâm" getirmek ihtilafsız caizdir.
Meselâ:
Allâhümme Sallı Alâ
Muhammedin ve alâ Âlihi ve Ashâbihî ve Ezvâ-cihî ve Zürriyyetihi veEtbâ'ihi,
denilir. Çünkü öncekiler böyle söylemekten kaçınmadılar. Bilâkis namazların
teşehhüdünde ve bagka yerlerde böyle söylemekle emrolunduk, yalnız Peygambere
Salât getirmekle değil. Ben bu konuyu, Peygambere Salât ve Selâm getirme bölümünde
genişçe daha önce anlatmıştım.
Bil ki, zekât borcunu
ödemekte zekâta niyet vacibdir. Onun niyeti kalb ile olur. Diğer ibâdetlerde
olduğu gibi... Yine diğer ibâdetlerde olduğu gibi, kalb niyetine dil ile niyet
olmazsa bunun caiz olması ihtilaflıdır. Doğrusu ibâdetin caiz olmamasıdır.
Zekât veren kimse kalbi ile niyet edince, bu niyetle beraber: Bu zekâttır,
demesi gerekmez. Sadece zekata ehil olan kimseye verilir. Zekât olduğunu
söylemiş olsa da bir zarar vermez. En doğrusunu Allah bilir.
Bir zekât, yahut bir
sadaka, yahut bir adak, yahut bir keffaret ve benzeri herhangi bir ibâdeti
yapan kimsenin şöyle demesi müstahabdır:
"Rabbena tekabbei
minnâ, înneke entessemhı'1-alîm."
"Rabbimiz, bizden
kabul buyur. Muhakkak ki Sen (bütün söylenenleri) işitensin, (her yapılanı)
bilensin."[3]
Allah Tealâ ve
Sübhânehû böyle duâ yapıldığını İbrahim ve İsmail'den "(Sallallahu
Aleyhima ve Seileme) ve İmrân'ın karısından naklen haber vermektedir.