|
||
akası | ||
Hz. Peygamber (s.a.s.) dinî tefekküre engel teşkil eden, kindarlık ve çekememezlik doğuran, vakar ve ağırbaşlılığı gideren şakaları doğru bulmaz, bu tür sakıncalar taşımayan şakaları kendisi yaptığı gibi ashabının da birbirine yapmasına mâni olmazdı. Şimdi birkaç misâl verelim: Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) yanına on yaşında bir çocuk iken gelen ve uzun süre terbiyesi altında kalan Enes b. Mâlik (r.a)’a “iki kulak sahibi” diyordu. Âlimler bu sözü Rasûlullâh (s.a.s.)’in; “Hz. Enes (r.a)i, konuşulanı dikkatle dinlemeye, anlamaya özendirmek için yapılmış bir lâtife” olarak yorumlarlar.[1] Hz. Enes (r.a) nakleder: Sür’at-i intikali ve anlayışı kıt bir kişi Hz. Peygamber (s.a.s.)den bir binek hayvanı istedi. Peygamberimiz (s.a.s.) de: “Ben seni dişi deveden doğmuş bir hayvana bindirmek istiyorum” deyince adam: “Ben yavru hayvanı ne yapayım? O beni taşıyamaz ki!” demekten kendini alamadı. Peygamberimiz (s.a.s.), sözündeki inceliği kavrayamamış olan kişiye: “Devenin küçüğünü de büyüğünü de dişi deve doğurmaz mı? Benim kastettiğim, dişi deveden doğmuş ve insanı taşıma çağına gelmiş büyük devedir” diye açıklama yapmak durumunda kaldı.[2] Yine Hz. Enes (r.a) nakleder: Çölden şehre geldikçe çiçek, meyve ve bitkilerden hediye getiren Zahir adlı kimseye Peygamberimiz (s.a.s.): “Zahir bizim badiyemiz (tarlamız)!” diye takılır, “Biz de onun şehriyiz!” diye eklerdi. Çünkü Peygamberimiz (s.a.s.) de çöle dönen Zahir’e şehir ürünlerinden alır verirdi. Bir- gün Zahir çölden gelmiş, pazarda mallarını satacak yer ararken Peygamberimiz (s.a.s.) takip etmiş ve onu arkasından yakalayıp elleriyle gözlerini kapatmıştı. Zahir: “Kimdir o?” derken, göz ucuyla süzünce Rasûlullâh (s.a.s.) olduğunu anlamıştı. Bu sırada Hz. Peygamber (s.a.s.) şaka ile: “Bu köleyi kim alacak?” diyor; Zahir: “Bana kimse kıymet biçmez Ya Rasûlullâh! Zira benim yüzüm çirkindir!” deyince Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Ey Zahir, dıştan bakanlara göre öyle fazla kıymet biçilmezse de senin Allah katında değerin çok büyüktür.”[3] Bilhassa bu misâlde görüyoruz ki, Hz. Peygamber (s.a.s.), bir pazarcı esnafı ve bir köylü ile şakalaşıyor. Peygamber (s.a.s.), böylesine halkın arasında idi, onlardan biriydi. Hasan-ı Basrî Hazretlerinden naklolunduğuna göre, birgün Peygamberimiz (s.a.s.)’in huzuruna yaşlı bir kadın (rivayete göre Zübeyr b. El Avvam’ın annesi Safiyye) gelir ve: “Yâ Rasûlullâh, cennete girmem için Allah’a dua eder misin?” der. Peygamberimiz (s.a.s.) buna, şaka ile: “Yaşlılar cennete giremez” deyiverir. Kadın buradaki lâtifeyi anlamamış olacak ki, ağlayarak geri gider. Bu esnada Peygamberimiz (s.a.s.) orada bulunan sahâbilere: “Varın Safiyye kadına haber verin, Cenâb-ı Hakk yaşlı kadınları 33 yaşına indirip gençlik hâlleriyle cennetine alacaktır!” buyurur.[4] Meşru ve makul şakaları yapabilmek, o insanlara karşı samimî ve iyi niyetli olmayı gerektirir. Görüldüğü gibi Peygamberimiz (s.a.s.) yaşlı bir kadına bile şaka yapabilmektedir ki, bu O’nun her zümreden insana sıcak ve samimî bir sevgi beslediğini gösterir. |
||