Fetusun çeşitli nedenlerle
gebelik haftasıyla uyumlu büyüme ve gelişme gösterememesi durumunda
intrauterin (=uterus içi) gelişme geriliğinden (İUGG) bahsedilir. Rutin
antenatal gebelik muayenelerinde İUGG tanısı nispeten sık konmasına karşın
gerçek İUGG tüm gebeliklerin yaklaşık %3'ünde ortaya çıkar ve ciddi bir
durumdur.
İUGG'li bebeği bekleyen
tehlikeler nelerdir?
İUGG genel anlamda belirtmek gerekirse bebeğin
yedeklerinin yetersiz olmasıdır. Normal gelişen bir bebek, annede gebelik
esnasında ortaya çıkan ya da önceden var olan anemi (kansızlık), ateşli
enfeksiyonlar, tansiyon düşmesi gibi durumlarda, doğum eylemindeki kasılmalar
esnasında kordondan gelen kanın geçici olarak azaldığı durumlarda ve doğum
sonrası dönemde dış dünyaya uyum sağlamada yedeklerini etkin bir şekilde
kullanarak geçici "stres" durumlarını kolaylıkla atlatır.
Yedekler yetersiz olduğunda ise yetersizliğin derecesine göre, en hafif bir
uterus kasılmasında bile "sıkıntıya" girerek fetal distres
bulguları gösterebilir. Fetal distres ilerlediğinde fetusun oksijensiz
kalmasıyla ve daha ileri durumlarda asfiksi gelişmesiyle sonuçlanabilir. Bu
yüzden İUGG hem antenatal dönemde (bebek doğmadan), hem doğum eylemi esnasında,
hem de doğum sonrası dönemde bebekte ciddi problemler oluşmasına yol açabilir.
Beyin ve sinir sisteminin diğer bölümleri ve kalp
başta olmak üzere bebeğin tüm organları besin maddelerinin azlığına ve
oksijensizliğe duyarlıdır ve oksijensizliğin uzun süre devam etmesiyle
ortaya çıkan asfiksi bebeğin gebeliğin herhangi bir döneminde uterus içinde
ölmesine yol açabilir. Asfiksi gelişmiş bir bebek canlı kalmayı başarsa
bile, yenidoğan döneminde ölebilir, ya da yaşamının geri kalan kısmında
ciddi nörolojik problemlerle karşı karşıya kalabilir. İUGG tanısıyla doğmuş
ya da daha sonradan kilosu düşük olduğu saptanan bebekler prematüre
bebeklerden sonra yenidoğan ölümü nedenleri arasında ikinci sırayı alırlar.
İUGG'li bebeklerde ileri derecede oksijensizlik
refleks olarak kanın büyük kısmının beyin ve kalp gibi yaşamsal organlara yönlendirilmesine
neden olur. Bu durum böbreğe giden kan akımının azalmasına ve bebeğin daha
az idrar yapmasına neden olur. Bebek daha az idrar yaptığında
oligohidramnios (amnios sıvısının azalması) gelişir. Oligohidramnios
kordonun basıya uğramasını ve fetal distres gelişimini kolaylaştıran bir
durumdur.
İUGG'li bebeklerde bilinmeyen nedenlerle erken doğum
ve erken membran rüptürü de daha sık gözlenmektedir.
İUGG'nin nedenleri:
Normalde fetusun hangi kilo ve boya ulaşacağı
gebeliğin en erken dönemlerinde belirlenir ve araya ek bir özel durum
girmezse fetus doğmadan önce o kilo ve boya ulaşır. Buna bebeğin gelişme
potansiyeli adı verilir. Bebeğin doğumda bu potansiyele ulaşmaması durumunda
İUGG varlığından bahsedilir.
İntrauterin gelişme geriliğine yol açan nedenler
bebeğin kendisiyle ilgili, anneyle ilgili ya da bebekle anne arasında aracı
rol üstlenen plasentayla ilgili olabilir.
Bebeğin kendisiyle ilgili olan nedenler:
Bebekle ilgili nedenler arasında kromozom
anomalilerine (özellikle trizomi18 ve 13 ve 21) sıklıkla rastlanır . Ayrıca
bebekteki yapısal kusurlar (nöral tüp defektleri, renal agenezi (böbreklerin
olmaması), mikrosefali, anensefali, gastrointestinal sistem defektleri gibi
durumlar) ve gebeliğin erken dönemlerinde anneden bebeğe geçen
enfeksiyonlar (listeria, sifiliz, CMV, toksoplazma ve rubella gibi) İUGG
oluşmasına neden olabilirler. İkiz ve diğer çoğul gebeliklerde de IUGG sık
görülür.
Anneyle ilgili nedenler:
Annenin gebeliğin erken dönemlerinde beslenmesinin
ileri derecede aksadığı durumlar (ileri derecede hyperemesis gravidarum
gibi), annenin barsaklarında besin maddelerinin emilimini bozan hastalıklar,
hipertansiyon ve diğer ciddi kalp ve damar hastalıkları, preeklampsi,
annenin kanına yeterince oksijen geçmesini engelleyen ağır solunum sistemi
hastalıkları, uzun zamandan beri kontrolsüz kalmış diabet, çeşitli kan
hastalıkları, böbrek ve karaciğer hastalıkları ve diğer kronik hastalıklar
anneden plasenta yoluyla bebeğe giden besin maddeleri ve oksijenin azalmasına
ve İUGG oluşmasına neden olabilir. Annenin sigara içmesi, alkol ve uyuşturucu
bağımlılığı yine bebeğe giden besin maddeleri ve oksijeni kısıtlayarak gelişme
geriliği yaratırlar. Anne adayının doğum sonrası henüz kendini toparlamadan
yeniden gebe kalması da bir etken olabilir.
Plasentayla ilgili nedenler:
Bebek tümüyle normal ve anneden bebeğe gönderilen
besin maddeleri ve oksijen normal olsa bile aracı rolü üstlenen plasentanın
kusurlu işlemesi İUGG gelişimine neden olabilir. Plasenta previa, uzun
zamandan beri var olan ablatio placenta, kordonun plasentaya anormal
girmesi ve diğer plasental anomaliler plasenta işlevini bozarak İUGG oluşumuna
neden olabilirler.
İUGG bebeğin tüm bedenini ve organlarını etkilerse
simetrik gelişme geriliğinden, sadece karın çevresindeki yağ dokularının
azalmasına neden olursa asimetrik İUGG'den bahsedilir.
Simetrik olan tipinde fetusun tüm bedeni etkilendiğinden
boyu gebelik haftasına göre daha kısa, kilosu da gebelik haftasına göre
daha düşüktür. Simetrik tipte fetusun çeşitli nedenlerle (kromozomal
anomaliler, gebeliğin erken dönemlerinde geçirilen enfeksiyonlar) normal büyüme
potansiyeli baştan beri düşüktür ve gelişme geriliği erken dönemde başlar.
Simetrik tipte İUGG genellikle bebeğin kendisiyle ilgili nedenlerden
kaynaklanır.
Asimetrik gelişme geriliğinde ise durum farklıdır.
Bebeğin büyüme potansiyeli normaldir ve gebeliğin bir dönemine kadar
(genellikle üçüncü trimestra kadar) normal büyüme gösterir ve karnının
etrafında normal yağ depolarını oluşturur. Karaciğeri de normal olarak büyür
ve yeterince glikojen depolar. Ancak bir süre sonra araya giren patolojik
bir durum (preeklampsi ve diğer uteroplasental yetmezlik (UPY) yaratan
durumlar) bebeğe plasenta yoluyla giden besin maddeleri ve oksijen miktarını
azaltır ve bebek kendi depolarını harcamaya başlar. Bu durumda gelişme yavaşlar
ya da durur. Asimetrik gelişme geriliğinde bebeğin boyu normal, ancak
depoların tüketilmesi nedeniyle karın çevresi incedir, kilosu da düşüktür.
Bu tip gelişme geriliğine miad geçmesi olgularının bir kısmında da
rastlanabilir: Süresi dolan ve işlevleri azalan plasenta bebeğin ihtiyaçlarını
yeterince karşılayamadığı için bebek yine depolarını tüketmeye başlar ve
gelişme geriliği ortaya çıkar.
İUGG tanısı nasıl konur?
Gerçek gelişme geriliğinin tanısını koymak her
zaman kolay değildir. Bazen rutin ultrason ölçümlerinde ya da antenatal
muayene esnasında gebede fundus-pubis mesafesi ölçümlerinde ölçülerin geri
olduğunun saptanması, bazen de annenin karnının büyümediğini farketmesiyle İUGG'den
şüphelenilir. Bu durumda tanıyı dorulamak için bir ultrason incelemesi yapılır.
Rutin ultrason incelemesinde bebekte baş çevresi (HC), biparyetal çap
(BPD), karın çevresi (AC) ve femur boyu (FL) olmak üzere dört ayrı ölçüm
yapılır ve bu ölçümler sonucuna göre ultrason, içinde önceden yüklenmiş değerlerle
ölçümde elde edilen değerleri karşılaştırarak her bir ölçüm için ayrı bir
gebelik haftası belirler. Bu gebelik haftası anne adayının son adet
tarihine göre ya da daha önceki ultrasonlara göre iki hafta ya da daha geri
çıkarsa İUGG ön tanısı koyulur. Bebeğin tüm ölçümleri normalden ufaksa
simetrik gelişme geriliğinden, yanlızca karın çevresi geriyse asimetrik
gelişme geriliğinden bahsedilir. Simetrik ile asimetrik arasındaki ayrım özellikle
ileri gebelik haftalarından sonra her zaman mümkün olmayabilir ve pratikte
de fazla önemi yoktur. Gelişme geriliği tanısını koyabilmek için öncelikle
gebelik haftasının çok iyi bilinmesi gerekir. Anne adayının son adet
tarihini net olarak hatırlamaması durumunda gebeliğin erken dönemlerinde
yapılan ultrasonlardan faydalanılabilir. Eğer erken dönemde ultrason yapılmamışsa
gebelik testinin yapıldığı tarih ya da ilk bebek hareketlerinin başladığı
tarih çok doğru bilgi vermemekle beraber yardımcı olabilir. Eğer bu da mümkün
değilse o zaman tanı koyabilmek için seri ultrasonlar yapılır: İki hafta
aralıkla yapılan ultrason ölçümünde karın çevresi iki haftaya tekabül eden
büyüme göstermemişse IUGG tanısı çok muhtemeldir. Ultrason olmaması
durumunda seri fundus pubis yüksekliği ölçümü de yardımcı olabilir.
İUGG tanısı genellikle doğum öncesi dönemde klinik
bulgular (fundus pubis mesafesi) ve ultrason ile konur. Ancak tanının doğrulanması
için bebeğin doğumdan sonra incelenmesi ve tipik İUGG'li bebek özelliklerinin
ortaya konması gerekir. Doğum öncesi dönemde İUGG'li olarak takip edilen
bebek doğumda 2500 gram ve daha üstünde doğduğunda genellikle İUGG tanısından
uzaklaşılır. Aksine normal olduğu düşünülen bir bebek doğumda 2500 gramın
altında doğarsa İUGG'den şüphelenilir ve bebek daha yakından takip edilir.
Sağlıklı ufak bebek:
İUGG olarak takip edilen bebeklerin bir kısmında
aslında gerçekte İUGG yoktur. Bu bebekler anne ya da babalarının genetik özelliklerinden
etkilendiklerinden daha "minyon" tipli olurlar. Bun tür bebekler
doğduklarında 2500 gram altında doğan ancak klinik olarak İUGG özellikleri
taşımayan bebeklerdir ve İUGG'li doğan bebeklerin karşılaştıkları
problemler bu bebeklerde görülmez.
İUGG'li bebeklerde yaklaşım:
İUGG tanısı kesinleştiğinde ya da kuvvetle
muhtemel olduğunda ilk önce ultrason ile bebekte yapısal bir kusur olup
olmadığı ayrıntılı bir şekilde incelenir. Bebeğin yapısal kusurlar ve
kromozom anomalisi açısından değerlendirilmesi çok önemlidir: Yaşamla bağdaşmayan
yapısal (anensefali, bilateral renal agenezi gibi) ya da kromozomal anomali
varlığında gebelik daha fazla ilerlemeden sonlandırılır. Ciddi anomali varlığında
ise henüz 24. gebelik haftasını geçmemişse aileye anomalinin ciddiyeti
iyice açıklanarak gebelik sonlandırılabilir. Bebekte kromozom anomalisi ya
da ciddi bir yapısal anomali olduğunun bilinmesi yaşama olasılığı çok düşük
olan bir bebeğe fetal distres nedeniyle "apar topar" sezeryan yapılmasını
önler. Özellikle gebeliğin ilk yarısında ortaya çıkan İUGG'lerde kromozom
anomalisi varlığının araştırılması amacıyla fetal doku elde etme yöntemlerinden
biri seçilir. Kordosentez (bebekten kan alınması) 2-3 günde sonuç vermesi,
bebeğin asit-baz yani oksijen durumunun değerlendirilmesine olanak sağlaması
ve bebekte muhtemel bazı kan hastalıklarının tanısına olanak sağlaması açısından
genellikle ilk tercih edilen yöntemdir. İki haftada sonuç veren amniosentez
ya da bir haftada sonuç veren plasental biopsi de kromozom anomalisi
incelemesi için alternatif olabilir.
Bebekte yapısal kusur yoksa ve kromozomlar da
normalse anneden kaynaklanan nedenler dikkatlice araştırılmalıdır. Annenin
kronik hastalıklarının tedavisinin sağlanması, preeklampsinin ağırlık
dercesinin incelenmesi ve tedavisi, annenin iyi beslenmesinin sağlanması ve
sigaranın bıraktırılması gerekir.
İUGG'li bebekler yedek enerjileri oldukça kısıtlı
olan bebeklerdir. Normal gelişim gösteren bebeklerin rahatlıkla tolere
ettikleri normal seyreden bir doğum eylemi bile bu bebeklerde kolaylıkla
fetal distres oluşturur. Bu yüzden bebeğin iyilik hali çeşitli yöntemlerle
sık aralıklarla değerlendirilmelidir. Fetal iyilik halini değerlendiren
testler arasında antenatal dönemde (bebek doğmadan önce) NST ve BFP en sık
tercih edilenlerdir. Fetal distres bulguları gözlendiğinde bebeğin asfiksi
oluşmadan doğurtulması çok önem taşır. Ne yazık ki uteroplasental yetmezliği
(UPY) ilerlemiş İUGG'li bebeklerde bu testlerde patoloji çıktığında hemen
doğum gerçekleştirilse bile bazı durumlarda asfiksi engellenememektedir.
Doppler incelemesi İUGG'li olgularda sıklıkla
kullanılan diğer bir yöntemdir. Umbilikal arterde enddiyastolik akım kaybı
veya ters akım gibi patolojilerin saptanabilmesi dışında, özellikle hangi
fetusların çok daha sıkı bir şekilde takip edilmeleri gerektiği konusunda
doppler incelemesi yön belirleyici olabilmektedir.
İUGG'li bebeklerin doğum eylemi esnasında da çok
yakından takip edilmeleri gerekir. Bu dönem IUGG'li bebeklerde fetal
distresin en kolay geliştiği dönemdir. Bu yüzden doğum eylemi esnasında sürekli
fetal monitorizasyon uygulanır. Fetal distres bulguları gözlendiğinde doğum
sezeryanla gerçekleştirilir.
İUGG'li bebeklerde doğum eylemi esnasında ve doğumda
mekonyuma da sık rastlanır. Normal gebeliklerin de bir kısmında rastlanan
mekonyum kesin bir patolojinin belirtisi olmamakla beraber İUGG'li bebekte
fetal distres bulgusu olabilir. İUGG'li bebeklerde hem doğmadan önce hem de
doğduktan sonra mekonyum aspirasyonu riski normal bebeklerden daha fazladır.
İUGG'li bebek doğduktan sonra da yakından takip
edilmelidir. Doğum sonrası gelişebilecek muhtemel sorunlar nedeniyle doğum
mutlaka yenidoğan bakım şartlarının iyi olduğu bir hastanede gerçekleşmelidir.
|