Preeklampsi ve Eklampsi
Önceden varolan kronik hipertansiyon ya da gebeliğe
bağlı olarak gelişen hipertansiyonda preeklampsi ve eklampsi gelişme riski
tüm gebelik boyunca devam eder. Bu yüzden gebelik boyunca tansiyonun düzenli
olarak takibi çok önemlidir.
Preeklampsi ileri aşamalara gelene kadar hiç bir
belirti vermeyebilir. Erken dönemde yakalandığında tedavisi mümkün olan, geç
dönemde ise anne adayı ve/veya bebeğin hayatına malolabilen ciddi bir
hastalıktır. Hiçbir şikayetiniz olmasa bile düzenli olarak antenatal
kontrollere gitmeniz bu yüzden çok önemlidir. Özellikle gebeliğin son altı
haftası preeklampsinin en sık görüldüğü dönem olduğundan bu dönemde doğuma
kadar haftalık kontrollerin düzenli olarak sürdürülmesi çok büyük önem taşır.
Preeklampsi nedir?
Preeklampsi ve eklampsi yanlızca insanlarda ve
yanlızca gebelik döneminde ortaya çıkan, gebeliğin normaldışı seyrettiği
bir durumdur. Henüz ne olduğu tam olarak bilinmeyen bir uyaran tansiyon yükselmesine
neden olur, idrarla protein kaybı başlar ve normalde damarlar içinde
tutulması gereken sıvının büyük kısmı vücut boşluklarına kaçarak aşırı kilo
alımına ve ödem oluşmasına yol açar.
Kimlerde görülür?
Preeklampsi ırk, coğrafi bölge, sosyal özellikler
gibi faktörleri ayırtetmeksizin tüm gebeliklerin %6'sında ortaya çıkar.
İlk gebeliğini yaşayanlarda, 18 yaş altı ve 30 yaş
üstü olan anne adaylarında, daha önce dört ya da daha fazla sayıda doğum
yapmış olanlarda, çoğul gebeliği olanlarda, polihidramnios (amnios sıvısının
artması) ve hidrops fetalis (bebeğin tüm vücut boşuklarında kalp yetmezliğine
bağlı olarak sıvı birikmesi ve bebeğin şişmesi) gibi fetusa ait problemi
olanlarda, kötü kontrol edilmiş diabeti olanlarda, kronik hipertansiyonu
olanlarda ve ailesinde hipertansiyon olanlarda preeklampsi daha sık görülür.
Daha önceki gebeliklerde gebeliğe bağlı
hipertansiyon ve preeklampsi geçirmiş olan anne adaylarının sonraki
gebeliklerinde preeklampsi gelişme riski artar.
Gebelikleri boyunca çalışmak zorunda olan ve
dinlenme fırsatı bulamayan anne adaylarında da risk yükselir.
Son zamanlarda bir preeklampsi geni hipotezi
ortaya atılmıştır. Özellikle her gebeliğinde ağır preeklampsi sorunuyla karşılaşan
gebelerde henüz tam olarak gösterilmiş olmamasına karşın böyle bir gen
olabilir.
Tüm bu risk faktörlerinin varlığına karşın
preeklampsi en sık ilk gebeliğini yaşayan anne adaylarında gebeliğin sonlarına
doğru ortaya çıkar, hafif seyreder ve sonraki gebeliklerde tekrarlamaz.
Preeklampsinin belirtileri
nelerdir?
Preeklampsinin hiçbir belirtisi olmayabilir. Özellikle
hafif preeklampsi anne adayında hiçbir şikayete yol açmayabilir.
Ender durumlarda ve özellikle de hiç antenatal
takibe gitmemiş gebelerde preeklampsinin ilk belirtisi eklampsi olabilir.
Bilinç kaybı ve konvulziyon (vücutta sara benzeri kasılmalar) ile başvuran
bir gebede tanı çok yüksek ihtimalle ağır preeklampsi zemininde gelişmiş
eklampsidir.
Çoğu durumda ise hafif belirtilerden ağır
belirtilere kadar değişen bir spektrum içinde çeşitli şikayetlere rastlanır.
Ani ortaya çıkan bir kilo artışı; yüzüklerin dar
gelmesi; yüzde şişme; halsizlik; bilinç bulanıklığı; unutkanlık; uykuya eğilim;
bebek hareketlerinin azalması; karın ağrısı, gözlerde sinek uçuşması; ani görme
bozuklukları; az görme ya da ani körlük; karaciğer bölgesinde ağrı; ani başlayan
bulantı ve kusma; göz aklarında veya vücutta sararma; az idrar yapma gibi
belirtiler preeklampsi habercisi olabilir.
Preeklampsi tüm organları etkileyebilen bir hastalıktır.
Bu nedenle her organ sistemine ait belirti tek başına ya da diğer
belirtilerle birlikte bulunabilir. Bu gerçeği gözönünde bulundurarak düzenli
antenatal kontrol randevularının dışında kalan zamanlarda vücudunuzda bir
rahatsızlık ortaya çıkması durumunda gelecek kontrolü beklemeden
doktorunuza başvurunuz.
Tanı nasıl konur?
Preeklampsi tanısını koymak çoğu durumda kolaydır.
Rutin kontrollerin birinde hipertansiyon ve albüminüri (idrarda normalden
fazla albümin görülmesi) preeklampsi tanısını koymak için yeterlidir.
Gebelik esnasında tansiyonun 140/90mm Hg (civa) ya
da üzerinde olması ve en az dört saat aralıkla yapılan ikinci ölçümde ve
sonraki ölçümlerde yüksekliğin devam etmesi durumunda tansiyon yüksekliğinden
bahsedilir.
Tansiyon ölçümü konusunda dikkat edilmesi gereken noktalar:
Tansiyon
ölçümünden önce anne adayının istirahati sağlanmış olmalıdır. Bazı
gebelerde kliniğe gelene kadar oluşan yorgunluk ya da "beyaz önlüklü
birini görmeye" bağlı ortaya çıkan heyecan tansiyonun yükselmesine
neden olabilir. Bu yüzden anne adayı kliniğe geldikten sonra dinlenene ve
ortama alışana kadar beklenir. En ideal ölçüm sağ koldan ve gebenin kol kalınlığına
uygun manşet kullanılarak yapılır. Ölçüm oturur durumda ya da yatar durumda
yapılır. İlk ölçüm yatar durumda yapılmışsa sonraki ölçümlerde yatar
durumda, oturur durumda yapılmışsa sonraki ölçümler de oturur durumda yapılmalıdır.
Gebelerde tansiyonun özellikle diastolik değeri ("küçük
tansiyon") ölçümü teknik zorluklar arzettiğinden kadın hastalıkları doğum
uzmanı ya da bu konuda deneyimli ebe veya hemşire tarafından gerçekleştirilmelidir.
Tansiyon ölçümü esnasında elektronik ölçüm yapan aletler gebelerde yanlış
sonuç verebildiklerinden kullanılmazlar. Evde tansiyon takibi önerilen
gebelerin ölçümlerini deneyimli kişlere yaptırmaları gereklidir.
Hipertansiyon varlığında idrar tetkikinde belli
bir miktarın üzerinde albümin cinsi protein saptanması durumunda
preeklampsi tanısı konur.
Tam
idrar tetkikinde albüminüri yoksa ancak preeklampsi şüphesi kuvvetliyse 24
saatlik idrar toplanır ve bu idrarda albümin ölçümü yapılır. Belli bir
miktarın üzerinde albümin varlığı tam idrar tetkikinde albümin olmasa bile
preeklampsi tanısı koydurur.
Gebelikte
tansiyon yükselmiş ve yapılan takiplerde idrarda hiçbir zaman protein
saptanmamışsa gestasyonel hipertansiyon (gebeliğe bağlı geçici
hipertansiyon) tanısı konur. Bu durumda lohusalıkta tansiyonun normale dönmesi
şarttır.
Kısa zamanda fazla kilo alınması, ellerde ve yüzde şişme
olması preeklampsi düşündürür ancak tanı koydurmaz. Bacaklardaki şişme ise
gebelerde özellikle akşama doğru ortaya çıkan ve sık rastlanan bir
bulgudur. Preeklampsi tanısı koymak için hipertansiyon ve idrarda normalden
fazla albümin varlığı esastır.
Kilo ölçümü esnasında dikkat edilmesi gereken noktalar:
Antenatal
takipler esnasında gebelerin kiloları ölçülür ve takip kartlarına işlenir.
Bu kilo ölçümü de bazı faktörlerden etkilenerek yanlış değerler elde
edilmesine neden olabilir.
Ölçüm
günün aynı saatinde, ayakkabılar çıkarıldıktan sonra, doğru tarttığı düzenli
olarak kontrol edilen bir tartıyla yapılır. Aç karnına ölçüm en doğru
sonucu verir.
Bazı
doktorlar gebelerin kilo ölçümlerini evde kendi tartılarıyla sabah kalkınca
aç karnına gece kıyafetleriyle ölçüp kendilerine bildirmelerini tercih
ederler.
Preeklampsi hangi yollarla
hasara yolaçar? Tehlikeleri nelerdir?
Preeklampsi anne adayının kapiller adı verilen
damar bölgelerinde gelişen bir hastalıktır. Kapillerler atardamarlarla
toplardamarların arasında yer alan ve organlara yaşamsal maddelerin götürüldüğü
ve artık maddelerin toplandığı en uçta yeralan ince damarlardır. Vücudun
her yerinde bulunurlar. Bu yüzden preeklampsi vücudun tüm organlarını
etkileyebilen bir hastalıktır.
Kapiller damarlarda henüz tam olarak aydınlatılamayan
bir nedenle ortaya çıkan direnç artışı kapillerin gerisinde bulunan
atardamar sisteminde basıncı artırır ve bu durum klinik olarak kendini
hipertansiyon şeklinde gösterir.
Kapiller damarlardan organların etrafında bulunan
damar dışı bölgelere anormal miktarlarda sıvı kaçağı olur. Bu da kendini vücutta
şişme ve kilo alınması şeklinde gösterir.
Olayın kapiller seviyede olması nedeniyle en
hassas olan organlar ilk önce etkilenir.
Böbreklerde kapiller yapılardan damar dışına kaçan
albümin böbreklerden süzülerek idrara geçer. Bu durum kendini albüminüri şeklinde
gösterir. Kandaki albümin kanın sıvısını damar içinde tutmak için çalışan
en önemli maddedir. Albümin kaçağı kandaki albüminin azalmasıyla sonuçlanır
ve bu durum damar dışından organların etrafına sıvı kaçağını artırarak ödem
(şişlik) oluşmasına önemli katkılarda bulunur.
Uteroplasental ünite (bebeğe besin maddelerini götüren
yapıların tümü) bu kapiller hasardan etkilenen diğer bir organdır. Bebeğe giden
yaşamsal maddeler azaldığında uteroplasental yetmezlik (UPY) adı verilen
klinik tablo oluşur. UPY bebek için ciddi bir tehlikedir. Preeklampsinin
erken başlaması ve uzun sürmesi bebeğe giden besin maddelerinin azalmasına
ve intrauterin gelişme geriliği (İUGG) oluşmasına yolaçabilir. Bebeğe giden
oksijen azlığı bebekte fetal disres gelişmesine yol açabilir.
Uteroplasental ünitede basıncın artmış olması ablatio placenta (plasentanın
erken ayrılması) oluşumuna neden olabilir. Ani ortaya çıkan fetal distres,
ablatio placenta ve İUGG bebeğin uterus içinde ölmesine ya da doğduktan
sonra asfiksi gibi ciddi bir sorunla karşılaşmasına neden olabilir.
Karaciğer özellikle ağır preeklampside etkilenen önemli
bir organdır. Hafif karaciğer hasarından, skleralarda (gözaklarında) sarılık
ortaya çıkmasına, ciddi karaciğer yetmezliği ve buna bağlı olarak ortaya çıkan
ölüme kadar gidebilen tablolar oluşabilir.
Beyin de yine özellikle ağır preeklampside
etkilenen bir organdır. Hem ağır hipertansiyon, hem de beyinde meydana
gelen kapiller hasar ve ödem beynin olaydan etkilenmesine katkıda bulunur.
Eklampsi gelişmesi beynin olaydan etkilendiğinin kesin göstergesidir.
Eklampsi geliştiği andan itibaren anne adayının hayati tehlikesi önemli derecede
artar.
Beynin etkilenmesi her zaman eklampsi gelişmesine neden olmaz. Hafif bilinç
bulanıklığından, beyin ödemi (beyin dokusunda sıvı toplanması), koma ve ölüme
kadar gidebilen değişik şiddette durumlar ortaya çıkabilir. Beynin görmeden
sorumlu bölgesinin etkilenmesi sonucu geçici körlükler oluşabilir.
Kapiller hasardan kan ve pıhtılaşma sistemi de
zarar görebilir. Trombositler hasarın olduğu kapiller bölgelerinde parçalandıklarında
trombositopeni (kanda trombosit sayısının azalması) meydana gelebilir. Bu
durum ciddi kanamaların oluşmasına neden olabilir. Kandaki pıhtılaşma faktörlerinin
gereksiz yere harcanması, karaciğerde pıhtılaşma faktörlerinin yetersiz üretilmesi
ve trombosit sayısının azalması yaygın damariçi pıhtılaşması (DIC=Disseminated
intravascular coagulation) denen bir durumun oluşmasına neden olabilir. Bu,
çok ender rastlanan ve ölümcül sonuçları olabilen bir durumdur.
Preeklampsi nasıl tedavi
edilir?
|