Doğmamış bebekten mektuplar


Merhaba! Ben sizin doğmamış bebeğinizim...

Bebeğimiz henüz doğmadığından yaşını veremiyoruz, ve kendisine tüm çabalara rağmen isim beğendiremedik, kaç haftalık olduğunu bile bilmiyoruz. Elimizde böyle bir resmi var yanlızca. Herneyse, bizlere belli aralıklarla yazı göndermeye sözverdi.

Sonraki sayfa için burayı tıklayınız.


Dikkat: bu yazı doğmamış bir bebeğin insanlara gönderdiği ilk mesaj olması nedeniyle tarihi bir belgedir.

Bu arada bir noktaya açıklık getireyim: doğrusu sezeryandır. Sezeryan türkçe bir kelimedir, daha doğrusu türkçeleştirilmiştir. Bizim buradaki kurslarda sezaryen diyenlerin ağzına biber sürüyorlar, sezaryan deyince de "eh hadi olsun bu seferlik bakalım" diyorlar. Onu da söyleyeyim. Amerikalılara özeniyorsanız "sezaryın" deyin, fransızlara özeniyorsanız da amerikan kelimesini ameriken şeklinde kullanın. Siz en iyisi bu konuya fazla kafa yormayın ve bu konudaki sorularınızı bana değil Kağan'a yollayın.


Bize sorulsa belki biz de muhtemelen ikiye bölüneceğiz. Ben mesela normal doğum istiyorum. Neden, çünkü bir arkadaşım vardı, geçenlerde sezeryanla doğdu, annesini ilk gördüğünde annesi hala baygın bir şekilde yatıyormuş ve bu çocuk iki saat aç beklemiş, düşünseniz ya iki saat. En azından bari spinal veya epidural ya da herneyse öyle anestezi verselerdi de çocuk aç kalmasaydı...

Burada bir arkadaş var, kendisi biraz iri yapılı (laf aramızda tosuncuk, 38. haftaya geldi 4000 gram geliyor...)). Bu çocuk sezeryan istemekte haklı, sığmıyor işte doğum kanalına, annesinin boyu 1.60.
Başka bir arkadaş var burada, "ben yan duruyorum bir türlü başaşağı gelemedim." diyor, bu da sezeryan istemekte haklı...
Bir de burada ikizlerimiz var, bunlar tüp bebekle oluşmuşlar. O kadar komikler ki, biri başaşağı duruyor, biri başyukarı, her taraf kol-bacak, kordon dolu. Birisini hıçkırık tuttuğunda diğerini de tutuyor, birisi uyurken diğerinden bir tekme yiyor uyanıyor, gerçekten hoş bir ikili oluşturmuşlar. İyi ki aralarında bir zar var, o da olmasa iyice birbirlerine girecekler. Onlar bakalım ne şekilde doğacaklar...

Size komik bir olay daha anlatıyım. Geçenlerde bizim bir arkadaşın annesi ultrasona giriyor. Klasik cinsiyet baktırma olayı. Bizimkisi de bu olaya karşı, anne ve babasına sürpriz olsun istiyor. Ve genital bölgesini öyle bir kapatıyor ki, zavallı doktor bakmış bakmış bulamamış, sonra da kafayı yemiş.:)) İşte böyle, biz istemezsek cinsiyeti göstermeyiz.

Bizim bir arkadaş var, 42. haftası dolmuştu, ama hala doğmak istemiyordu, tabii rahat yeri buldu, sıcacık, istediği herşey geliyor, fakat geçenlerde sıvısı azalmaya başlayınca panik oldu hemen ağrıları başlattı ve doğdu.

Benim doğumuma ne kadar kaldığını merak edenler olacaktır. Hiç acelem yok, belki hep burada yaşarım, bilemiyorum şimdiden.

Biraz da heyecanlıyım galiba. Nasıl olacak acaba? Bir abimiz doğum sonrası gönderdiği e-mail'de doğum olayını şöyle tarif etmişti:

"Birden etrafında bir baskı hissediyorsun, adeta etrafındaki duvarlar kasılarak üzerine üzerine geliyor. Sonra tekrar gevşeme sonra tekrar kasılma. Bir tünele giriyorsun ve burada ilerlemeye başlıyorsun. Tünelde etrafta tümsekler çukurlar falan var, başını öyle bir hareket ettirmelisin ki o tümseklerden geçebilesin. ("Aslında oldukça zevkli bir deneyim. Bilgisayar oyunu gibi") Sonra birden etrafındaki su kesesi açılıyor, çıkışa yaklaştığını hissediyorsun. Biraz daha ilerlediğin zaman artık sesleri daha net duymaya başlıyorsun. "Ikın, derin nefes al." gibi sesler duymaya başlıyorsun. Sonra başın dışarı çıkıyor, iki el sana uzanmış seni bekliyor sen "tamam yardım geldi" diyorsun, eller seni çıkarıyor, ancak sonra popona şaplağı yiyorsun ve ağlamaya başlıyorsun. Sonra seni sıcacık bir yere yatırıyorlar. Başında garip giyimli bir şahıs. "Annem nerde?" diye ağlaman üzerine seni sarıyorlar ve annene teslim ediyorlar. "

Herşey iyi de şu şaplak olayı olmasa daha iyi olurdu. Aslında şaplak yerine ayak altlarını gıdıklama şeklinde uygulayan merkezler varmış, ben anneme söyleyeyim de beni orada doğursun. Şaka, şaka... Dünyaya ilk geliş ilk soluk için bu uyaran gerekli, hem şaplak değil daha çok sıvazlama şeklinde, ben biliyorum. Dünya böyle işte birşeyden çok aşırı korkanlar o olayı yaşadıktan sonra aynı olayı yaşayan ve korkmayan insanlara tahammül edemiyorlar ve o yüzden aslında olmayan şeyleri abartarak anlatıp korkutmaya çalışıyorlar. Bunu benim annemde de denediler, başarılı olamadılar, o bilgiyi kaynağından almayı ve güvenilir olanı almayı tercih ediyor.

Bu kadar gevezelik yeter, ben birazdan annem ve babamla bizim doktora gidiyorum. Bakalım bu sefer neler söyleyecek doktor.