Merhaba,
Bu yazimda erken dogum yapmis annenin neler hissedebilecegini kendi
yasadiklarima dayanarak aktarmaya çalisacagim.
Erken dogum eger beklenmedik bir anda oluyorsa (ki ben bunu
yasadim), bu durum anne için de tüm aile bireyleri için de sok etkisi
yaratiyor. Ne kadar erken dogdugunun ilk baslarda çok önemi olmuyor. Bunu
benden daha geç haftalarda erken dogum yapmis annelerle olan konusmalarima
dayanarak söylüyorum. Çünkü hepimiz ilk günlerde ayni endiseleri, ayni
üzüntleri yasamisiz.
Ilk günlerin sok etkisi geçmeye basladiginda ne kadar erken
dogdugu önem kazanmaya basliyor. Acaba yasayacak mi, sagligi nasil olacak
ve benzeri sorular sekillenmeye basliyor. Daha geç haftalarda erken dogum
yapmis anneler de ayni endiseri yasamakla beraber genelde saglik sorunlari
açisindan daha az problemli günler yasiyorlar. Özellikle 1500 gramın
altindaki bebeklerde bazi saglik sorunlarinin yasanma riski daha artiyor.
Ben kendi bebegimde olasi saglik problemlerini ögrendigimde çok
sarsilmistim. Ya hepsi basina gelirse diye. Iste en büyük yanlis burada…
Neden hepsi basina gelsin ki? O günlerde belki insanin en zor yapacagi ya
da hiç yapamadigi bir sey “IÇINI RAHATLATMAK!”
Dergilerde olsun, internetteki sayfalarda olsun dogumdan sonra
annenin yasadigi psikolojik sorunlara yönelik yazilari okuyorum. Bu
yazilarda annelerin dogumdan sonraki ruh halinin nasil oldugu, neler
yapmalari gerektigi gibi çok faydali bilgiler aktariliyor. Fakat erken
dogum yapmis annelerin ruh hallerine yönelik hiçbir yazi, hiçbir öneri
okumadim simdiye kadar. Erken dogum yapmis anneler de lohusalik dönemi
geçiriyorlar. Üstelik oldukça da bunalimli bir lohusalik dönemi oluyor.
Bebeginin saglik sorunlarini düsünmekten, sürekli “acaba yasayacak mi?”
diye düsünmekten, hastane kapilarinda kendi bebeginin kan testini
laboratuvara kosturmaya çalismaktan, parasizliktan bebegine ilaç
alamamaktan ve en önemlisi aglamaktan kendine bakamayan, çevresinden destek
alamayan annelerimiz de var. Ben o günleri ailemin inanilmaz destegi ve
sevgisi ile atlattim. Fakat birçok annenin biliyorum ki bu konularda bazi
yayinlari okumaya gereksinimleri var. Bu yazilar da insana bir tür terapi
oluyor. Buradan ben psikiyatrist doktorlarimiza sesleniyorum… Lütfen
bizleri de gözardi etmeyin. Bugün Türkiyede dogumlarin % 10-15’ini düsük
dogum agirlikli bebekler olusturuyor. Bunlarin ¾’ü de prematüre bebekler…
Hiç de az sayilmayiz… Bizler için de birseyler yazin ki bizlerin de IÇI
RAHATLASIN… Kendi kendimize bazi psikolojik bunalimlarin içine düsmeden, en
azindan bu yazilari okuyarak yol bulmaya çalisalim.
Kendi adima, erken dogumdan sonra o zamanlar neler
hissettigimi sizlere söyle siralayayim:
Bebegim yasadigi için MUTLULUK... Haftasina göre (27 hft.)
daha kilolu (1200 gr.) bir bebek oldugu için GURUR...Ne kadar saglikli
yasayabilecegini bilemedigim için KORKU...Olasi saglik problemlerinden
dolayi nelerle karsilasabilecegimizi bilmedigimden ENDISE...Tedavilerin ise
yaramasi için TEMENNI...
Bugün neler hissetigimi de söyleyeyim. Geçmiste yasanan her
zorluga, her sikintiya ragmen su an inanilmaz bir MUTLULUK yasiyorum ve de kendimle
GURUR duymadan edemiyorum. Artik KORKU, ENDISE ve TEMENNI’lerin yasantimda
çok az bir yeri var, sadece gerektiginde… Artik sorunlara daha farkli
yaklasiyorum. Bunu biraz geç ögrendim. Istiyorum ki benzer durumda olan
anneler daha erkenden sorunlarla nasil basedebileceklerini bilsinler.
Iste bu duygularin hepsini birarada yasamak insani yipratiyor.
Gelecek günlere daha saglikli, ruhsal açidan daha dingin olmamiz için
hepimizin yardima ihtiyaci olacaktir. Özellikle psikolojik destege
hepsinden daha çok ihtiyaç oluyor.
|