Namazların Mekruhları
474- Namaz içinde
yapılması veya yapılmaması mekruh olan şeyler tahrîmî (harama yakın) ve
tenzihi (helâla yakın) olmak üzere iki kısımdır. Şöyle ki: Bir vacibin
terkini taşıyan bir iş tahrimen mekruhtur. Bir sünnetin terkini taşıyan
bir iş de, tenzihen mekruhtur. Bununla beraber tenzihen mekruh olanlar da, önemleri
bakımından ve tahrimen mekruhlara yakınlıkları yönünden birbirlerinden
farklıdırlar. Örnek: Müekked bir sünneti terk etmek, bir vacibi terk etmek
derecesine yakın bir keraheti taşır. Farzların, vaciblerin ve müstahabların
ve bunların zıdlarının değişik olması gibi...
Namazda mekruh olan şeylerin başlıcaları şunlardır:
1) Namaz kılarken bir özür bulunmaksızın bir direğe,
duvara veya sopaya dayanmak mekruhtur.
2) Namazda bir sağa ve bir sola doğru meyletmek mekruhtur.
Çünkü böyle bir hareket gereksiz ve huzura aykırıdır.
3) Bir özür olmaksızın namazda birbiri peşine olmamak üzere
birkaç adım yürümek mekruhtur. Fakat görülen bir yılanı veya bir akrebi
öldürmek gibi bir özür sebebiyle atılacak birkaç adım mekruh değildir.
Bununla beraber bunları öldürmek, biraz yürümeye ve birkaç kez çarpmaya
muhtaç olursa, bununla namaz bozulur. Ancak bu halde namazı bozmaya dinde izin
vardır. Çünkü herhangi bir zararı kaldırmak için namazı bozmak caizdir.
Bir kimseyi ölümden kurtarmak için veya bir malı, değeri bir dirhem olsa
bile, zayi olmaktan kurtarmak için namaz bozulabilir; bu mal ister namaz kılana
ve ister başkasına ait olsun farketmez.
4) Namazda bit veya pire tutmak ve öldürmek veya kovalamak
mekruhtur. Karınca ve pire gibi bir şeyin ısırmasından rahatsız olan
kimsenin namaz içinde bunları yalnız tutup atmasında kerahet yoktur.
5) Namazda hoş bir kokuyu koklamak, tükrüğü atmak veya
elbise ile bir iki kez yelpazelenmek, namazdan önce veya namaz içinde erkek için
kolları dirseklere doğru toplamak mekruhtur.
6) Namazın kıyam, rükû ve secde hallerinde, bir özür
bulunmaksızın elleri sünnet olduğu üzere konulması gereken yerler üzerine
koymamak mekruhtur. Kıyam halinde elleri yanlara salıvermek gibi...
7) Namazda dizleri yere koymadan önce elleri yere koymak ve
secdeden kalkarken dizleri ellerden önce kaldırmak mekruhtur. Ancak bir özür
sebebiyle yapılabilir.
8) Namazda kıç üzerine oturup but ve bacakları yukarıya
dikmek mekruhtur.
9) Erkeklerin secde ederken kolları tamamiyle yere döşemeleri
mekruhtur.
10) Rükû veya secde yaparken, başlangıç tekbirinde olduğu
gibi elleri yukarıya kaldırmak mekruhtur.
11) Namaz içinde bir özür olmaksızın bağdaş kurmak
veya dizleri dikip oturmak mekruhtur.
12) Rükûda ve secdede, kavme ile celsede sükûneti terk
etmek (duraklama yapmaksızın hareket halinde bulunmak) ve çok acele rükû
ile secde yapmak mekruhtur.
13) Namazda gerinmek, esnemek ve el ile ağzı kapamak
mekruhtur. Çünkü gerinmek bir gaflet ve tenbellik eseridir. Esnemek de bir
gevşeklik nişanıdır. Eğer esneme halinde ağız yumulabiliyorsa, bu mekruh
olmaz. Buna güç yetmiyorsa, namaz içinde sağ elin arkası ile, namaz dışında
da sol elin arkası ile ağız kapatılmalıdır.
14) Namazda bir zaruret olmaksızın kendi arzusu ile öksürmek
mekruhtur. Öksürüğü mümkün olduğu kadar gidermek, edebi gözetmek bakımından
pek güzeldir.
15) Namazda sesi işitilmeyecek derecede üfürmek mekruhtur.
Bu üfürme halinde, en az iki harften ibaret bir ses işitilecek olursa, namaz
bozulur.
16) Namaz içinde verilen selâmı el ile veya baş işareti
ile almak mekruhtur.
17) Namazda okumaya engel olmayacak miktarda ağıza altın,
gümüş, inci ve benzeri erimez bir şey almak mekruhtur. Bunlar okumaya engel
olursa namaz bozulur. Ağızda eriyen şeyler de böyledir.
18) Namazda, dişlerin arasında bulunan nohut tanesinden küçük
bir yemek parçasını yutmak mekruhtur. Nohut tanesinden büyük olursa, namazı
bozar.
19) Yenmesi yasak olmayan bir yemek hazır olduğu halde
namaza başlamak mekruhtur. Bu yemek ister iştah çekici olsun, ister olmasın
eşittir. Ancak vaktin çıkmasından korkulursa, o zaman önce namaz kılınır.
20) Namazda gözleri yummak, gözleri semaya doğru kaldırmak
veya sağa-sola bakmak veya boynunu çevirerek sağa-sola bakmak mekruhtur. Bakılması
caiz olmayan bir şeyi görmemek için veya tam bir saygı ile Yüce Allah'ın
huzurunda bulunmaktan dolayı gözleri yummakta kerahet yoktur.
21) Namazda iki elin parmaklarını birbirine çatmak, parmak
çıtlatmak veya çıtlayacak şekilde sıkmak ve elleri böğrüne koymak
mekruhtur.
22) Namazda daha selâm vermeden terleri veya yüze dokunmuş
olan toprakları silmek mekruhtur. Ancak bir zararı kaldırmak ve bir yarar sağlamak
için silinebilir. Göze girip zahmet veren bir teri silmek gibi...
23) Rükû halinde sünnet üzere olan duruma aykırı bir şekilde
başı yukarı tutmak veya aşağıya indirmek, imamdan önce rükûa veya
secdeye gitmek ve ondan önce rükûdan veya secdeden baş kaldırmak mekruhtur.
Fakat imam daha rükûa veya secdeye gitmeden, muktedi (imama uyan) rükûa veya
secdeye gidip başını kaldırsa namazı bozulur. Ancak İmam daha selâm
vermeden bu rükûu veya secdeyi imam ile veya ondan sonra iade ederse,
bozulmaz.
24) Rükûda veya secdede tesbihleri terk etmek veya üçden
az okumak mekruhtur.
25) Kıyamdan rükûa, rükûdan secdeye, secdeden kıyama geçiş
hallerinde meşru olan tekbirleri ve zikirleri, bu intikallerden sonra okumak
mekruhtur. Kıyamdan rükûa vardıktan sonra "Allahü Ekber" demek ve
rükûdan kıyama tam döndükten sonra "Semi'allahü limen hamideh"
demek gibi. Bu şekilde bu zikirlerin yeri kaybedilmiş olur.
26) Kırda namaz kılarken çakıl taşlarını el ile düzeltmek
mekruhtur. Ancak üzerlerinde secde etmek mümkün değilse, yapılabilir. Bu
durumda iki defalık bir düzeltme caizdir.
27) Başkasına ait olan bir yerde, sahibinin rızası olmaksızın
kılanan namaz mekruhtur. Bir görüşe göre böyle bir yer, bir müslümana
ait olup ekilmemiş ise, üzerinde namaz kılmakta kerahet yoktur.
28) Bir kimse başkasına ait olan bir yer ile herkese ait
bir yol üzerinde namaz kılmak mecburiyetinde kalsa, bakılır: Eğer şahsa
ait yer ekilmiş veya gayri müslime ait ise, o yol üzerinde kılması daha
iyidir. Gayri müslimin bu namaza razı olmayacağı bilinen şeydir.
29) Namazı huzuru bozacak ve kalbi meşgul edecek şeylerin
bulunduğu yerlerde kılmak mekruhtur. Çalgı ve eğlencelerin bulunduğu
yerlerde namaz kılmak gibi. Mescidlerde çalınması düşünülecek olan
ayakkabılar da arka tarafa bırakmak, huzuru bozacağından mekruh sayılmıştır.
30) Yanmakta olan sobaya, ocağa ve ateş dolu mangala karşı
namaz kılmak mekruhtur. Muma, kandile, lâmbaya karşı namaz kılmak ise,
mekruh değildir. Yine asılı bulunan Mushaf-ı Şerife veya bir kılıca karşı
namaz kılmak da mekruh değildir. Çükü bunlara hiçbir kimse tarafından tapılmamıştır.
31) Bir insanın yüzüne karşı, arada engel olmaksızın
namaz kılmak mekruhtur. Fakat bir insanın arkasına karşı namaz kılmak
mekruh değildir. Ancak bu adamın konuşmasından dolayı şaşırmak
umuluyorsa, mekruh olur.
32) Temiz olmayan şeylere karşı ve temiz olmayan şeyler
yakınında namaz kılmak mekruhtur. Bunlar namaza olan saygıya aykırı
hallerdir. Mezarlıkta, yol ortasında, hamamda, hayvan boğazlanan yerlerde
namaz kılmak da böyledir. Fakat mezarlıkta veya hamam gibi yerde namaz için
bir yer ayrılmışsa, kerahet olmaz.
33) Namazda bir gerek bulunmaksızın bir çocuğu yüklenmek
veya kendisini meşgul edecek bir eşya taşımak mekruhtur.
34) Helaya (tuvalet) gitmek sıkıntısı olduğu halde
namaza başlamak mekruhtur. Öyle ki, namaz içinde böyle fazla bir sıkıntısı
gelip kalbi meşgul edecek olursa, vakit müsait olduğu takdirde namazı bırakmalıdır.
Böylece namaz kalb huzuru ile kemal üzere kılınmış olur. Aksi halde namaz
sahih olursa da, günah işlenmiş sayılır.
35) Namaz engel olmayacak mikdardan az bir pisliğin
elbisede, bedende ve namaz yerinde bulunması mekruhtur.
36) Kirli elbiselerle, ev işlerinde giyilen elbiselerle
namaz kılmak mekruhtur. Çünkü süs sayılan temiz elbiselerle namaz kılınması
emrolunmuştur. Ancak başka elbise yoksa, bunlarla kılınabilir.
37) Bir özür olmaksızın elbiseyi giymeyip omuzlar üzerine
alarak salıvermek suretiyle namaz kılmak mekruhtur.
38) Namazda, elleri çıkaracak bir aralık bırakmaksızın
ihram gibi bir şeyin içine bürünmek mekruhtur.
39) Bir özür olmadan yalnız tek bir elbise ile (bir entari
ile) namaz kılmak mekruhtur. Erkeklerin sıcak bölgelerde gömlek giymeyip
yalnız şalvar ile namaz kılmaları da böyle mekruhtur.
40) Bir zaruret olmaksızın erkeklerin ipek elbise ile namaz
kılması mekruhtur. (Kerahet ve İstihsan bölümüne bakılsın).
41) Elbiseyi topraktan veya diz yerinin belirmesinden korumak
için rükûa veya secdeye giderken "az bir hareketle" yukarıya çekmek
mekruhtur. Bilindiği gibi "çok hareket" namazı bozar.
42) Namazı gasbedilmiş bir elbise ile kılmak mekruhtur. Başka
bir elbise bulunmasa, yine hüküm aynıdır. Çünkü başkasının malından
sahibinin izni olmaksızın yararlanmak caiz değildir.
43) Erkeklerin secde ederken yere değmesin diye, bütün saçlarını
arka tarafa toplayıp bağlamaları mekruhtur.
44) Erkeklerin uzatmış oldukları saçlarını, kadınlar
gibi bağlayıp başlarının üzerinde bağlamış veya başlarının etrafına
sarmış oldukları halde namaz kılmaları mekruhtur. Böyle bir şeyin namaz içinde
kasden yapılması ise "çok hareket" olacağından namazı bozar.
45) Namaz içinde az bir hareketle insanın üzerinde elbise
çıkarması, başındaki sarığı çıkarması veya böylece bir şeyi
giyinmesi veya başını sarması mekruhtur. Fakat böyle bir şey, fazla bir
hareketle yapılırsa, namaz bozulur. Namazda elbise ile veya vücudun organları
ile gereksiz olarak oynamak da mekruhtur.
46) Namazda başın etrafına mendil gibi bir şey bağlayıp
tepesini açık bırakmak mekruhtur.
47) Namazda tenbellikten ve gevşeklikten dolayı başı açık
bulundurmak mekruhtur. Tenbellikten maksad, baş örtmeyi bir ağırlık saymaktır.
Gevşeklikten maksad da, namazda baş örtmeyi önemsememektir. Halbuki bu bir sünnettir.
Böyle olmayıp da özürden dolayı olursa, başın açık bulunmasında bir
kerahet yoktur. Sadece sıcaktan veya hafiflemekten dolayı başı açık bırakmak
ise, mekruh görülmüştür, bu bir özür sayılmaz.
Bir de namazda tevazu ve huşu maksadı ile başı açık bırakmakda
bir kerahet yoktur, denilmiştir. Bununla beraber deniliyor ki, tevazu ve huşu
bir kalb işidir. O halde kalb ile tevazu ve huşuda bulunup başı örtmek daha
iyidir. Yine denebilir ki, tevazu ve huşu maksadı ile başı açık bırakmak,
kalbdeki tevazu ve teslimiyetin bîr dış görüntüsüdür. Bunun için
iyidir. Şu kadar var ki, namaza başlarken sadece tevazu ve huşu maksadı ile
başları açık bırakacak kimseler pek az bulunur.
Şunu da ilâve edelim ki, biz namazlarımızı Peygamber
Efendimizin kıldığı gibi kılmakla emrolunmuşuz. Çünkü bir hadîs-i şerîfde
Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Beni namaz kılarken nasıl
görüyorsanız siz de öyle namaz kılın." Peygamber Efendimiz
ise, namazlarını mübarek başları örtülü olarak kılmışlardır. Bu bir
âdet işi değildir. Doğrusu namazda peygamberimizin uyguladığı sünnet işine
uymak ve başkalarına benzemekten sakınmak meselesidir. İhramda başların açık
bulundurulması başka bir hikmete bağlıdır. O, mahşer hayatının bir örneğidir.
Namaz buna kıyas edilmez. İbadetlerde kıyas geçerli olmaz. Artık gerçek
bir özür bulunmadıkça, başı güzel bir şekilde secdeye engel olmayan bir
giysi ile örtmenin daha faziletli olduğu kesindir. Öyle ki, secde esnasında
baştan düşen bir giysiyi (tek el ile) başa yerleştirmek faziletli görülmüştür.
Fakat iki elle (çok hareket ile) yapılmaz.
Bu konuda kerahet ve fazilet erkeklere göredir. Kadınlara göre
ise, başlarının namazda örtülü olması her halde şarttır. Başlarının
açık bulunması, namazlarını bozar. Bu konu, din kitablarımızın bir çoğunda,
özellikle "Bahr-i Raik" ile "Reddü'l-Muhtar" adlı
eserlere ayrıntılı olarak yazılmıştır.
48) Namaz kılanın başı üstünde veya kendisine yakın
olarak ön tarafında veya kendisine yakın olmasa da, sağ ve sol tarafından
hizasındaki duvar veya tavan üzerine çizilmiş veya asılmış büstümsü
canlı yaratık şekillerin bulunması mekruhtur. Arka tarafda bulunması da çoğunlukça
mekruh saymıştır. Fakat bunun keraheti nisbeten azdır.
Namaz kılanın ayakları altında veya oturduğu yerde
bulunan veya karşıdan organları seçilemeycek kadar küçük olan veya başları
kesilmiş veya yüzleri büsbütün silinmiş veya örtülüp yok edilmiş
bulunan bir resmin bulunması, namaz bakımından keraheti gerektirmez.
Yine, kese ve cüzdan gibi şeyler içinde bulunan paralar üzerinde
basılı bulunan resimler veya bir organda dövme suretiyle çizilip elbise ile
örtülen şekiller veya yüzük taşına oyulup belirsiz halde kalan resimler
namazın kerahetini gerektirmez.
Canlılara ait olmayan resimlerde de kerahet yoktur. Ağaç,
bina, ay ve güneş resimleri bu kısımdandır. Çünkü bunların resimlerine
ibadet edilmemiştir. Ancak namaz kılınan zihnini meşgul edecek bir durum
bulunursa, kerahet olur. Bir de kuştan daha küçük olan bir şekil veya bir
yerde bulunduğu halde ayakta iken bakılınca organlarının ayrımı belirsiz
olan resim, namaz kılanın yanında bulunsa, keraheti gerektirmez.
49) Üzerinde canlı resimleri bulunan bir elbise ile namaz kılınması
ve canlıya ait bir resim üzerine secde edilmesi mekruhtur. Fakat böyle bir
elbisenin üzerine başka bir elbise giyerlerse, onunla namaz kılınmasında
kerahet yoktur.
Bir de yere serili olup üzerinde böyle resimler bulunan bir serginin, resim
bulunmayan kısmında namaz kılınması ve secde edilmesi mekruh değildir.
Bilindiği gibi, öteden beri birçok kavimler, yalnız bir
olan Allah'a iman inancını bırakıp şirke düşmüşler ve tasarladıkları
canlı tanrılarının resim ve heykellerini yaparak onlara tapınmışlar, hürmet
göstermişler ve ibadethanelerini onlarla doldurmuşlardır.
Bugün madde yönünden pek yüksek görülen nice milletler
de henüz kendilerini böyle putlara tapmaktan kurtaramıyorlar. İslâm dini
ise, insanlara tevhid (yalnız bir Allah'a ibadet) inancını tebliğ edip öğretmiştir.
Allah'a ortak koşan kavimlerin bu putlara tapma hallerini çok fazla kötülemiştir.
Artık ezelî ve ebedî olan, her şeye hakim bulunan bir yaratıcının varlığına
inanan ve yalnız O'na ibadetle şeref kazanan İslâm toplumunun bu putlara
tapanlara karşı bir ayrılık nişanı göstermesi gerekir. Yalnız bir
Allah'a iman (tevhid) inancını daima göstermek için mabedlerini ve namaz kılacakları
yerleri, bu gibi puta tapanları taklit ve onlara saygı anlamına gelecek şeylerden
uzak bulundurmaları bir görev gereğidir.
Gerçekten hiç bir müslümanın bu gibi resim ve heykellere
tapınmak hatırından geçmez. Fakat şu putperest milletlere karşı bir ayrılık
eseri göstermek ve zihni az çok meşgul edecek şeylerden namazgahlarını
uzak bulundurmak dinimizin yüksek hikmetleri gereğidir.
50) Namazın mekruhlarının bir kısmı "İmamet ve
Cemaat" konusunda, bir kısmı da "Kıraat ve Evkat-ı Salât" bölümünde
ve diğer konularında yeri geldikçe anlatılmıştır.
51) Yanılma olmaksızın ve sehiv secdelerini
gerektirmeksizin keraheti tahrimiye ile kılınan namazların iade edilmesi
vacibdir. Fatiha sûresi yerine kasden başka bir ayet okunarak kılınan namaz
gibi...
Tercih edilen görüşe göre, kerahetle kılınan önceki
namazla farz yerine getirilmiş olup iade sureti ile kılınan namaz ise onun
eksiklerini tamamlayıcı yerine geçmiş bulunur.