RİSALE-İ NUR KÜLLİYATI, dili ve muhtevasıyla olduğu
kadar, telif tarzı ve tertibiyle de orijinal bir eserdir. Ekseriyetle dağlarda,
kırlarda, yahut zindanların amansız şartları altında telif edilen bu eser, telif
şartlarından hiç beklenmeyecek bir şekilde, en ağır, en derin, en muğlâk ilmî
meseleleri incelemekte, en çetin soruları ele almakta, yüzyıllar boyunca tartışma
konusu teşkil edegelmiş problemler için çözümler ortaya koymakta, çağın
tereddütlerine cevap getirmekte, üstelik bütün bunları, tamamen kendisine has bir
üslûp ve metod içerisinde gerçekleştirmektedir.Risale-i
Nur, yaygın bir şekilde, “çağdaş bir tefsir” olarak tarif edilegelmiştir.
Doğrudan doğruya Kur’ân’a dayanması ve bilhassa imana dair bir kısım âyet-i
kerimeleri geniş şekilde açıklaması sebebiyle, bu tarif bir hakikati
aksettirmektedir. Ancak, gerek tertip itibarıyla, gerekse açıklama tarzıyla Risale-i
Nur alışılagelen tefsirlerden ayrıldığı gibi, Külliyatın bazı parçaları (On
Dokuzuncu Mektup, Yirmi Dokuzuncu Lem’a, On Dokuzuncu Söz, umumiyetle lâhikalar ve
müdafaalar gibi) daha başka ilim dalları içinde mütalâa edilebilecek eserleri
teşkil etmektedir. Meselâ İşârâtü’l-İ’câz ile Sünuhat’ın
aynı tasnif içine girecek eserler olmadığı, ilk bakışta kolayca anlaşılacaktır.
Risale-i Nur’un en az tefsir kadar önem
taşıyan bir diğer cephesi, kelâm ilmiyle ilgilidir. Belki de Külliyatın ekseriyetini
kelâm ilmi içinde mütalâa etmek daha doğru olacaktır. Başta lâhikalar olmak üzere
geri kalan bölümlerde ise, hizmet metodları ile ilgili bahisler önemli bir ağırlık
teşkil etmektedir.
Kelâm tarihi ve klâsik kelâm eserleri ile
mukayese edildiğinde, Risale-i Nur’un bu sahada yep yeni bir tarz geliştirdiğini,
hattâ bir çığır açmış olduğunu görmek hiç de zor olmayacaktır. Zaten Risale-i
Nur Müellifi, eserlerinin çeşitli yerlerinde bu hususu açıkça dile getirmektedir. Ne
var ki, kelâm ilminde yeni arayışlar içinde olan günümüz ilim dünyasının bu
iddiaya yeteri kadar ilgi göstermiş olduğunu söylemek mümkün değildir. Bunda,
Risale-i Nur’un kendisine has tertip tarzının da bir rol oynamış olması kuvvetle
muhtemeldir. Çünkü Risale-i Nur’da kelâm ilminin hemen hemen bütün meseleleri ele
alınmakta, ancak bunların hiçbiri, ilm-i kelâm eserlerinin alışılagelmiş tertibi
içinde yer almamaktadır. Meselâ, “kulların fiilleri” ile ilgili bahsin nerede yer
aldığını bulmak için, Risale-i Nur Külliyatının binlerce sayfasını tek tek
taramaktan başka bir yol yoktur.
İlim ehli olan veya olmayan herkesin
karşısındaki bu güçlüklerin yanı sıra, bir de uzman olmayan okuyucunun
karşılaştığı problemler de vardır ki, bunların başında Arapça ibareler
gelmektedir. Bu ibarelerin hangisi âyet, hangisi hadis, hangisi kelâm-ı kibardır?
Âyet ise Kur’ân’daki yerini bulmak ve mânâsını öğrenmek, hadis ise kaynağına
inmek, başka bir söz ise kimin olduğunu ve ne mânâya geldiğini bilmek, okuyucu
ekseriyetinden beklenemeyeceği gibi, beklense dahi her bahiste tekrar tekrar
katlanılabilecek bir külfet olamayacağı aşikârdır.
Risale-i Nur’un her yönüyle orijinal bir
eser olduğu ve bu orijinalliğinin hassasiyetle korunması gerektiği ne kadar doğru
ise, saydığımız güçlüklerin Risale-i Nur’dan istifadeyi azalttığı da o kadar
gerçektir. Oysa Risale-i Nur’u kısmen dahi olsa tetkik edenlerin birleştiği bir
nokta, bu eserlerin bütün ilim ve İslâm dünyasına ait olması gereken geniş,
şümullü ve orijinal bir eser olduğu şeklindedir. Böyle bir eserin istifade dairesi,
Risale-i Nur’u çok iyi bilen ve sürekli olarak onu okuma ve tekrarlama
alışkanlığını kazanmış olanlarla sınırlı kalmamalıdır.
İşte böyle bir ihtiyacın
neticesi olarak bütün Risale-i Nur Külliyatı önce iki cilt altında toplandı. Şimdi
de Internet ortamına aktarılmaktadır. Bu çalışmanın belli başlı özelliklerini
şöyle sıralayabiliriz:
1. Eserler, Risale-i Nur Müellifinin kendisi tarafından tayin edilen sıra
içinde yer almıştır.
2. İndeksten yararlanabilmek için, gerek Risale-i Nur Müellifinin
sağlığında, gerekse daha sonra muhtelif mecmualar halinde tertip edilen ve Asâ-yı
Mûsâ, Zülfikar, Lâtif Nükteler adlı eserlerde yer alan parçalar, ait oldukları
yerlerde verilmiş, daha sonra tekrarlanmamıştır. Aynı şekilde, makam münasebetiyle
çeşitli bahislerin arkasına Müellif tarafından eklenen bahisler de, zaten Risale-i
Nur'un bütününde, ait olduğu yerde mevcut olduğundan tekrarlanmamış, ancak
buralardan ilgili yerlere linkler konulmuştur.
3. Risale-i Nur’un metnine hiçbir surette müdahale edilmemiştir. Her ne kadar
Risale-i Nur Müellifinin, talebelerine bazı hususlarda tashih için izin, hattâ vazife
verdiğine dair, eserlerin muhtelif yerlerinde sarih ifadeler bulunsa da, Müellifin
sağlığında böyle birşeyin yapılmamış olması ve eserlerin mevcut şekliyle tarihe
mal olmuş bulunması sebebiyle ifadelere herhangi bir şekilde dokunulmamıştır.
4. Bununla beraber, Lâtin harfleriyle yayınlanan risalelerdeki noktalama, imlâ
ve paragraf tanzimleri Müellifin kendisine ait olmadığı için, bu hususlarda zarurî
veya faydalı görülen tasarruflar yapılmıştır. Sadece noktalama işaretindeki bir
tercih sebebiyle sekiz on cümlenin tek bir cümle halini aldığı durumlarda bu
cümleler birbirinden ayrılmış; çok uzun cümleler ise, ifadeye hiçbir surette
dokunulmaksızın, bazı pratik işaretlerle daha kolay anlaşılır bir şekilde
dizilmiştir. Paragraflarda ise, konunun akışı ve bütünlüğü dikkate alınarak,
daha ferah ve kolay anlaşılabilecek bir tarz ihtiyar edilmiştir.
5. Âyet-i kerimelerin kısa bir meâli, sûre isim ve numarası ve âyet
numarasıyla ilgili yere tıklatıldığında ekrannın altına gelecek şekilde
belirtilmiştir.
6. Hadis-i şeriflerin kaynakları ve mealleri de aynı şekilde, ekranın altına
gelecek biçimde tanzim edilmiştir. Mânâ itibarıyla nakledilen, ancak belirtilen
kaynaklarda lâfız farklılıkları görülen hadislerde ise herhangi bir zorlamaya
gidilmemiş, kaynakta ne varsa o gösterilmiştir.
7. Tarafımızdan eklenen dipnotları, numaralandırılmak suretiyle, Müellif
veya talebeleri tarafından eklenen HAŞİYE'lerden ayırd edilmiştir.
8. Müellifin kendisine ait olan Arapça ibarelerin eğer Müellif tarafından
yapılmış tercümesi eserlerin diğer yerlerinde varsa bu tercüme aynen alınmıştır.
Bu gibi yerlerde, tercümenin daha detaylı oluşu dikkati çekecektir. Diğer yerlerde
ise, yine Müellifin Türkçede kullandığı tabirler ve üslûp esas alınarak,
tercümenin, Risale-i Nur’un ruhuna mümkün mertebe yabancı düşmemesi için gayret
gösterilmiştir.
9. Aslı Arapça telif edilen Yirmi Dokuzuncu Lem’anın sadece bir kısmı
Türkçe Lem’alar’da mevcut olduğu halde, burada bu Lem’anın tamamının
tercümesi konulmuştur.
10. Bu çalışmanın en önemli yönünü ise, indeks bölümü teşkil
etmektedir. Bu bölümde konu, esmâ-i İlâhiye, mekan ve şahıs indeksleri gibi
ayrıntılı indekslerle, Risale-i Nur’da aranan herşeyin en seri bir şekilde
bulunabilmesi için bir imkân sağlanmıştır.
11. Ayrıca, sözlük bölümü de Risale-i Nur'un daha iyi anlaşılabilmesine büyük
ölçüde katkıda bulunacaktır.
Böyle bir çalışmanın, bu sahada sadece bir
başlangıç teşkil edeceği inancındayız. Niyazımız, bu memleketin bağrından
çıkan ve bütün ilim dünyası için bir iftihar vesilesi teşkil edecek Risale-i Nur
Külliyatı gibi dev bir eserin beklediği ve lâyık olduğu ilmî araştırmaların, bu
çalışmayı sür’atle takip etmesidir. |