Site icon İslam & İslamiyet – Kevser.Org

Cebel-î Nûr-un Gül Goncası

Levnden arınmış bir nur-u ezel,
Cânân’a ayna, hakîkat güzel.
Âlem senin aşkın ile perişan,
Lütfunla dolsun bu gönl-i melal.
Cebel-î Nûr-un Gül goncası, Leyâl-î nehâr mı ümmetine sevdan

Ey, sine-i cavidân, hoyrat sevdaların lâl vuslatı
Zemherî sükûtunda mühürlenmiş bir nefestir adın,
Saçılmış bir hüzün gibi serpilir zamanın hududuna,
Ve nihayet, suskun kalbimin titreyen kıyamıdır aşkın.

Sâye düşmüş deryanın müteşekkil menzili
Gurbetin rüzgârında savrulan bir hicran hicvi,
Kaç asırdır firkatinle yıkanır kanayan ufuklar?
Hangi mavera dindirir içimdeki közlenen ahı?

Bin asrın usanmaz, naz bilmez himmeti…
Zaman, elîm bir efsun gibi çırpınır gözlerimde,
Lâkin aşkın, neyleyim, inkisarın eşiğinde…
Ölümsüz bir harf gibi kazındın ilahi levhaya.

Şeyda düşmüş kor nedir yalınayak doludizgin çağırmak?
Sen, aşkı en derin nehirlerde sınayan seyyah,
Yandıkça nûra bürünen o mağrur çığlık,
Ya da mukadder kaderin, yakaran niyazı mıyım?

Yanmaktan değilse figanın, bu telaşın aşk-ı İnşirah mı?
Gecenin eşiğinde titreyen bir dua gibisin,
Seherin rahminde doğan ücrâ bir vuslat…
Ey mecâzda hakikat, ey hakikatte nihayet!

Sen ah! Temaşa ettiğim yorgun ruhumun ûlvi duası
Ey, sabrın kanayan harfine sığınmış yangın,
Ey, firkatin ebedî pervânesi…
Ben seni, en derin sükûtun hüznüyle bekleyenim.

Exit mobile version