Site icon İslam & İslamiyet – Kevser.Org

Dilden Kalbe Şükür

Değerli okurlarım;

Dünya hayatı iniş ve çıkışlarla, zorluk ve kolaylıklarla, iyilik ve kötülüklerle dolu bir mekândır. Bu, dünyanın kanunudur; varoluşun bir gerçeğidir. Ne sadece sevinçler ne de sadece hüzünler kalıcıdır. Her biri, bir diğerini takip eden, birbirini tamamlayan unsurlardır.
Bazen her şey yolunda gider, tüm kapılar açılır, bitmez sandığımız dertlerimiz biter, mutluluk hiç bitmeyecek gibi gelir. İşte o anlarda, Rabbimizin verdiği nimetlerin kıymetini bilmek, kalbimizi şükürle doldurmak gerekir.

Ancak hayat bu ya! Bazen de işler ters gider, kapılar üzerimize kapanır, sağlığımız bozulur, sevdiklerimizle aramız açılır, maddi sıkıntılar baş gösterir. İşte bu anlarda, isyan etmek, umutsuzluğa kapanmak yerine, bu zorlukların da geçici olduğunu; tıpkı kolaylıklar gibi hayatın bir parçası olduğunu kabullenmek gerekir. Önemli olan, bunların imtihan olduğunu bilmek; bu zorlukların sabrımızı artırdığını, bizleri olgunlaştırdığını ve deneyim kazandırdığını düşünebilmek. Bu, pollyanacılık oynamak değil; bilakis, hayatın tüm renklerini kucaklamak ve en zor anlarda dahi ilahi hikmet arayışında olmak. Çünkü biliriz ki, kapılar yeniden açılır; karanlıklar yerini aydınlığa, kışlar yerini bahara bırakır.

Ne güzel buyurmuş Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Müminin işi ne hoştur! Her işi hayırdır. Bu sadece mümine mahsustur. Eğer bir nimete kavuşursa şükreder, bu onun için hayır olur. Eğer bir sıkıntıya düşerse sabreder, bu da onun için hayır olur.” (Müslim, Zühd 64)

Müminin her hâli, her olayı hayra dönüşebilir. Başına gelen nimet veya iyiliğe şükrederse hayır, bir sıkıntıya düşer de sabrederse hayır.

Nimete şükür, zorluğa sabır!

Peki, neye şükür? Her şeye şükür. Verdiği, vermediği her şeye şükür.

“Hâlbuki Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız, onu sayamazsınız. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Nahl 18)

Bizi Müslüman olarak yaratan ve yaşatana şükür, yol gösterecek peygamberler ve kitaplar gönderene şükür, gözlerimizi yeni bir güne sağlıkla açtırana şükür, yedirip içirip, giydirene şükür, başımızı sokabileceğimiz bir ev verdiği için şükür, umut dolu bir kalp verdiği için şükür, tatlı bir tebessüme şükür, kalpleri birleştirene şükür, sevdiklerimizin varlığına şükür, sıkıntıdan sonra felaha ulaştırana, hastalandıktan sonra şifa verene, yol aradığımızda yollar açana, ağladıktan sonra güldürene, yardıma ihtiyaç duyduğumuz anda yardım edecek insanlar gönderene, bir çocuğun sevincini gösterene, eşsiz manzaralara, şu sıcak aylarda bize verdiği soğuk sulara, gölgelerin, denizlerin serinliğine, okutup yazdırana, gündüzü çalışma zamanı yapıp rızık verene, geceyi dinlenme vakti kılana çok şükür, bin şükür.

“O, geceyi size bir örtü, uykuyu istirahat zamanı ve gündüzü de hareket ve çalışma vakti yapandır.” (Furkan 47)

Bu dünya hayatında bile saymakla bitiremediğimiz nimetler veren Rabbimize bin şükür.
Ayrıca, şükretmek nimeti artırır ve Allah’tan daha fazla lütuf görmeye vesile olur.

“Hani Rabbiniz şöyle buyurmuştu: ‘Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi arttırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.’” (İbrahim 7)

Şükredince nimeti artırana şükür.

Şükrün bir de sosyal boyutu olduğunu Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), bir hadisinde şöyle açıklıyor:

“İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah’a da şükretmez.” (Tirmizi, Birr 26; Ebu Davud, Edeb 11)

Bu hadis, insanlara da yaptıkları iyilik ve güzellikler için teşekkür etmemiz gerektiğini belirtmektedir. Çünkü Allah’ın nimetleri, çoğu zaman insanlar aracılığıyla bize ulaşır. Bu nedenle, onların emeğine teşekkür etmek, aynı zamanda Allah’a olan şükrümüzün de bir göstergesidir.

Şükrü; bir dil alışkanlığından ziyade, kalbimizin samimi hissi, yaşam biçimi hâline getirmeliyiz.

O hâlde, şükür ettirene şükür.

Kalbi dualarımla…

Exit mobile version