Site icon İslam & İslamiyet – Kevser.Org

İslami Aşk ve Bilgelik

Ne zaman başladı diye soracak olursan şayet, her seher vakti bülbüllerin kasideler söylemesiyle başladı derim. Gülün ruhuyla bezenirken cümle Mekke, gömülen kız çocuklarının ahıyla başladı derim. Olur da bana bu hadiselerin nerede olduğunu soracak olursan şayet, İbrahimî bir dostlukla süslenen çöllerde semavi yakarışlarla oldu derim. Şayet bana o aşkın ne zaman geldiğini soracak olursan, elest bezminden beri aşina olan ruhlarımızı ikna ederek sana yalan söylerdim. Daha dün efsunlu gecelerin birinde âşık olurdum derdim. Sen de bilirsin ki Yesriblim, gerçeklerin kahrolası yanlışlarla örtülmek gibi bir suçu vardır.

Bana bu aşkın nereden geldiğini soracak olursan, gözlerini gökyüzüne çevir derim. Yıldızların, kâinatın sonsuz döngüsünde, İbrahim’in ateşindeki mucizeyi fısıldadıklarını duyarsın. O ateş ki, aşkın ve imanın sınavıydı; bir nebze bile şüphe göstermeyen kalplerin imtihanıydı. Ve ardından bana bu aşkın insan hayatındaki yerini soracak olursan, her bir nefeste, her bir bakışta, her bir tebessümde Allah’ın varlığını hatırlamak olduğunu söylerim. Bu aşk, hayatın her anında, her kararda, her adımda Allah’a yakınlaşmak, O’nun rızasını kazanmak için bir çabadır. Bu aşk, zamanın ötesinde bir yolculuktur.

Hz. İsa’nın mucizelerinde, Hz. Musa’nın kavmine yol gösterişinde, Hz. Süleyman’ın hikmetinde saklıdır. Bu yolculuk, peygamberlerin izinde, hakikatin peşinde bir arayıştır. Her biri Allah’ın varlığının ve birliğinin, insanın yaratılış amacının farklı yönlerini aydınlatır. Bu aşk, Hira mağarasının sessizliğinde vahyin ilk sözcükleriyle başladı derim. “Oku!” emriyle, cehaletin karanlığını yırtan bir nur gibi. O nur ki, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) gönlünde filizlendi, insanlık için bir rehber oldu.

Bu aşk, insanlığın kurtuluş reçetesi, gönüllerin şifası olarak dünyaya yayıldı. Bu aşk, İslam’ın ilk yıllarında, sahabelerin fedakârlıklarında, Hz. Ömer’in adaletinde, Hz. Osman’ın cömertliğinde, Hz. Ebubekir’in sadakatinde tecelli eder. Onlar, bu aşkın dünyevi mal ve makamdan çok daha değerli olduğunu, gerçek zenginliğin gönül zenginliği olduğunu bizlere öğrettiler. Bu aşk, Kâbe’nin etrafında tavaf edenlerin, Arafat’ta dua edenlerin, Medine sokaklarında Hz. Peygamber’in (s.a.v.) izini sürenlerin gözlerinde parlar. Hac, bu aşkın en büyük göstergesidir; farklı dillerden, renklerden, kültürlerden insanların bir araya gelip tek bir ümmet olduğunu, tek bir Allah’a ibadet ettiklerini gösterir.

Ve bana bu aşkın nasıl yaşanması gerektiğini soracak olursan, Hz. Ali, Hz. Fatıma’nın sadakatine, Hz. Hüseyin’in fedakârlığına bak derim. Onların hayatları, aşkın ve sabrın, adaletin ve merhametin en güzel örnekleriydi. Onlar, bu dünyanın geçici olduğunu, asıl aşkın ahirette olduğunu bize öğrettiler.

Bu aşk, İslami ilimlerin derinliklerinde, felsefenin sorgulamalarında, tasavvufun mistik yolculuğunda bulunur. İbn-i Sina’nın akıl yürütmesinde, Gazali’nin irfanında, İbn-i Arabi’nin tasavvuf anlayışında bu aşkın izlerini görürüz. Onlar, bu aşkın sadece kalplerde değil, aynı zamanda akılda ve ruhta da yaşanması gerektiğini vurgularlar. Bu aşk, Mevlana’nın semazelerinde dönerken, Yunus Emre’nin şiirlerinde yankılanır. “Sevelim, sevilelim” diyen Yunus, bu aşkın dünyevi olmadığını, her şeyin ötesinde bir aşk olduğunu anlatır. Bu aşk, insanı insan yapan, ruhu yücelten bir aşktır.

Bana bu aşkın insanlık için anlamını soracak olursan, bu aşkın barış, hoşgörü, kardeşlik ve adalet üzerine kurulu bir dünya vaadi olduğunu anlatır. Bu aşk, insanlığın en büyük umudu, en derin arzusudur. Bu aşk, yeryüzünde adaletin, gökyüzünde merhametin, kalplerde sevginin sonsuza dek yaşaması için davettir.

Ve son olarak, şayet bana bu aşkın sonu olup olmadığını soracak olursan, bu aşkın dünyanın sonuna kadar süreceğini, hatta ötesinde ebediyen devam edeceğini söylerim. Çünkü bu aşk, yalnızca bir kalbin atışında değil, tüm evrenin ritminde, her bir varlığın özünde saklıdır. Bu aşk, Allah’ın insanlara sunduğu en büyük lütuftur; O’nun rahmetinin, adaletinin, merhametinin bir yansımasıdır.

Ve işte böyle aşk, her sabah ezanında, her akşam vaktinde, her bir dua ve zikirde, kâinatın her köşesinde sonsuza dek yaşar ve yaşatılır. Bu aşk, her birimizin içinde, her birimizin etrafında, her zaman ve her yerde sonsuz bir ışık, ebedi bir rehber olarak var olmaya devam eder.

Exit mobile version