Site icon İslam & İslamiyet – Kevser.Org

‘İsmail’lerimizi Feda Ettik mi?

Ne çok gönül verdiğimiz, tutunarak yaşadığımız, bağımlısı olduğumuz insanlar ve nesneler var hayatımızda! Alışkanlıklarımız yüzünden bırakamadığımız, vazgeçmeye kıyamadığımız ne kadar da çok ‘İsmail’imiz var değil mi?!

Bizim ‘İsmail’imiz bazen makam ve mevki suretine bürünüyor, bazen ise para ihtirasına… Bazen insanlar tarafından beğenilme arzusu oluyor, bazen önde olma tutkusu… Bazen kıyafet, çanta, ayakkabı gibi basit şeyleri hayat amacımız yapıyoruz, bazense ev, yazlık ya da araba satın almayı…

“De ki: ‘Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, zevceleriniz, kavminiz, kazandığınız mallar, iyi iken durgunluğa uğramasından korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden meskenleriniz size Allah’tan, Resulünden ve O’nun yolunda cihat etmekten daha sevgili ise, artık Allah hakkınızda azap emrini getirinceye kadar bekleyin! Çünkü Allah, fasıklar topluluğunu isyanlarındaki ısrarları sebebiyle hidayete erdirmez.” (Tevbe/24)

Özellikle bin aydan daha hayırlı olan şu mübarek Ramazan ayı, Allah’ın önüne geçirdiğimiz dünyevi ihtiraslarımızı dizginlemek için eşsiz bir fırsat! Mamafih Allah’a olan sevgi ve muhabbetimizi gölgeleyen bu bağımlılıklarımız, maalesef kalbimizi toza ve dumana boğuyor. Allah ise kalbimizdeki bu kiri atmak için imtihanlarını gönderiyor. Bu imtihanlar sonucunda ise ya ‘İsmail’lerimizi kurban etmeyi başararak kazanıyoruz, yahut kölesi olduğumuz fani değerlerden vazgeçemeyerek kendimize yazık ediyoruz…

Bu duruma en güzel örneklerden biri hamaset sahibi Hz. İbrahim’in (a.s.) oğlu İsmail (a.s.) ile yaşadığı kurban hadisesidir. “Ey Rabbim! Bana salihlerden olacak bir çocuk bağışla. Biz de ona uysal bir oğul müjdeledik. Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona, ‘Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?’ dedi. O da, ‘Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın’ dedi. Nihayet her ikisi de (Allah’ın emrine) boyun eğip, İbrahim de onu (boğazlamak için) yüz üstü yere yatırınca ona, şöyle seslendik: ‘Ey İbrahim! Gördüğün rüyanın hükmünü yerine getirdin. Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız. Şüphesiz bu apaçık bir imtihandır.’ (Saffat/100-106)

İbrahim (a.s.) düşkün olduğu oğlu İsmail’ine, ancak onu Allah için kurban edeceği zaman kavuşmuştur. Böylece Rabbine olan sevgi, teslimiyet ve bağlılığını kanıtlamış, O’ndan ‘Halilullah’ övgüsü almıştır.

Diğer bir ‘İsmail’ini feda eden Peygamber örneği ise Hz. Yakup’tur. Kendisi oğlu Yusuf’un (a.s.) hasreti ile yıllarca yanıp tutuşmuş, ağlamaktan gözlerine ak düşmüş, üzülmekten iki büklüm olmuş ve kahrından kendini dünyaya kapatmıştır.

Âh Yûsufum âh! İçim yanıyor!” diyordu. Sonunda üzüntüden gözlerine boz geldi. Artık kederini içine gömüyordu. (Yusuf/84)

Hz. Yakup (a.s.) oğlu Yusuf (a.s.)’u diğer evlatlarından ve hatta kendinden bile üstün görmüş, ona çok bağlanmış, çok sevmiştir. Binaenaleyh Allah kendisini hatırlatmak için fani olan oğlunu elinden alarak Yakup’u (a.s.) şiddetli bir imtihana tabi tutmuştur. Hz. Yakup (a.s.) ne zaman oğlu Yusuf’u (a.s.) yani ‘İsmail’ini gereğinden fazla sevdiğini anlayıp tevbe edince Allah, o zaman oğlunu ona bağışlamış ve yıllar süren vuslat sona ermiştir.

Özetle;

Neyi gereğinden fazla seversen, bağımlısı olursun. Sonra o bağımlısı olduğun şeyle, imtihan olursun. İmtihanın için vaveyla edip isyan edersen, ‘İsmail’ini de kaybedersin gözden de düşersin. İmtihanın sırrını ve hikmetini anlayamadığın sürece ise, sabrını sevaba döndürüp hafifleyemezsin.

Eşyalara ve insanlara değil, Allah’a kul olabilmek temennisi ile…

Exit mobile version