Site icon İslam & İslamiyet – Kevser.Org

Kur’an-ı Kerim ve Aklın Işığında Allah’ın Varlığı

Kâinat Kitabı Kur’an-ı Kerim ve Peygamberlerle Allah’ın Varlığı

Allah, varlıkları bir düzen ve ölçü ile yaratarak kâinat kitabını yazmıştır. Göklerin, yıldızların, dağların, denizlerin, bitkilerin ve insanın yapısı, kainatın ayetleridir. Her bakış, her düşünce bu kitabı okuyan akıl sahiplerini Allah’a götürür. Atomdan galaksilere, hücrelerden kalplere kadar her şey, Allah’ın ilmini, kudretini ve sanatını gösterir. Cansız atomlar, taşlar, toprak ve diğer cansız varlıklar kendi başlarına hiçbir yaratma gücüne sahip olmadıkları için, bu düzenin sahibinin varlığı zorunlu olarak ortaya çıkar.

Buna ek olarak, Allah insanlara kendi varlığını ve mesajını Kur’an-ı Kerim ile de ilan etmiştir. Kur’an, kainat kitabında görülen hakikatleri sözle açıklayan bir rehberdir; insanlara doğru yolu gösterir ve akıl sahiplerini Rabbine yönlendirir. Kur’an şöyle buyurur:

“Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ard arda gelişinde akıl sahipleri için deliller vardır.” (Âl-i İmrân, 190)

“Göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün ard arda gelişinde, denizlerin birbirine karışmasında, rüzgârları ve bulutları emrine tabi kılmasında, akıl sahipleri için gerçekten deliller vardır.” (Bakara, 164)

“Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık. Biz her şeyi bir ölçü ile yarattık.” (Enbiyâ, 16; Kamer, 49)

Ayrıca Allah, hem kainat kitabını hem Kur’an’ı insanlara doğru şekilde anlatabilmek için peygamberler göndermiştir. Peygamberler, kainatın dilini açıklayan ve Allah’ın mesajını ileten öğretmenlerdir. Onlar aracılığıyla insanlar Allah’ın birliğini, kudretini ve düzenini daha iyi anlayabilir. Kur’an bu gerçeği şöyle vurgular:

“Rabbimiz! Onların arasından kendilerine senin ayetlerini okuyan, Kitab’ı ve hikmeti öğreten ve onları arındıran bir resûl gönder. Şüphesiz ki sen, (izzet sahibi, her şeyi mağlup eden) El-Azîz, (hüküm ve hikmet sahibi olan) El-Hakîm’sin.” (Bakara 129. Ayet)

“Nitekim size içinizden bir peygamber gönderdik. O, size âyetlerimizi okuyor, sizi günahlardan temizliyor, size kitap ve hikmeti öğretiyor; yine size daha önce bilmediklerinizi öğretiyor.” (Bakara 151. Ayet)

İşte kâinat kitabı, Kur’an-ı Kerim ve peygamberler, Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren üç güçlü delildir. Akıl sahibi her insan, bu üç delili bir arada düşündüğünde Rabbine ulaşır ve O’nun eşsizliğini idrak eder.

Her Akıl Sahibi, Etrafına Baktığında Allah’ın varlığını Fark Edebilir:

Kur’an-ı Kerim’e baktığımızda Allah, insanları akıllarını kullanmaya, tefekkür etmeye ve kainata bakmaya davet eder. Kur’an bu konuda şöyle buyurur:

“Hiç aklınızı kullanmaz mısınız?” (Bakara, 44)

“Peki onlar devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yayıldığına bakmazlar mı?” (Gaşiye Suresi 17-20.Ayetler)

“Yeryüzüne bakmazlar mı, nasıl hayat verildiğini görmezler mi?” (Zümer, 21)

Bu ve daha birçok ayet, insanın hem kendi iç dünyasına hem de dış dünyaya bakarak Allah’ın varlığını ve kudretini fark edebileceğini gösterir. Her gözlem, her tefekkür bir delil niteliğindedir. İnsan, kainatı ve kendi varlığını sorguladığında Allah’ın birliğini ve sanatını daha iyi idrak eder.

Bir eve bakan kimse, “Bu evin ustası vardır” der. Çünkü insan aklı bilir ki, bir düzen, bir plan, bir sanat asla ustasız olamaz. Yani sanat, sanatkârı gerektirir. Aynı şekilde bir binadaki ölçü ve mizanı gören kişi, “Bunu düzenleyen bir mimar vardır” der. İşte insan, kendi bedenine ve kainata baktığında da aynı hakikati görebilir: “Benim de bir düzenleyicim, bir Munazzımım yani Rabbim vardır.” der.

Bir robotun kendi kendine oluşamayacağını bilen insanoğlu, nasıl oluyor da harikulade bir sanat olan kendi bedeninin, insanın, hayvanların ve tüm kainatın tesadüfen oluştuğunu iddia edebiliyor? Yanı başındaki en basit cisimlere bile bakıp Rabbini bulabilir: Kitap kendi kendine yazılmaz, bir yazarı vardır. O halde kâinat kitabının da yazarı vardır. Çünkü “harf varsa, kâtip de vardır.”

Allah Teâlâ buyurur:

“Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ard arda gelişinde akıl sahipleri için deliller vardır.” (Âl-i İmran Suresi 190. Ayet)

“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara faydalı şeyler taşıyarak denizde akıp giden gemilerde, Allah’ın gökten indirip de kendisiyle ölümünden sonra yeryüzünü dirilttiği ve üzerinde dolaşan her türlü canlıyı yaydığı yağmurda, gökle yer arasında emre hazır bekleyen rüzgarları ve bulutları farklı yönlerde evirip çevirmesinde aklını kullanan bir topluluk için elbette Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren deliller vardır.” (Bakara Suresi 164. Ayet)

Demek ki her şey Allah’ı anlatıyor: Güneşin düzeni, gece ile gündüzün dönüşümü, baharın gelişi, insanın kalbi ve ruhu… Hepsi, tek ve yüce bir sanatkârı işaret ediyor.

Kelâmî Delillerle Allah’ın Varlığı

1. Hudûs Delili (Sonradan Olma):

Kainatta gördüğümüz her şey sonradan var olmuştur; doğar, büyür, değişir, yok olur. Her sonradan olanın bir başlatıcısı vardır. Kur’an’da bunu birçok ayette görebiliyoruz. Evet, Allah El-Evvel ve El-Âhir’dir. Yani başlangıcı ve sonu yoktur. O Kıdem ve Bekâ sıfatlarına sahiptir. Bu yüzden Allah ezelî olup bütün mahlukatın yaratıcısıdır.

“Allah her şeyin yaratıcısıdır.” (Zümer, 62)

2. İmkân Delili:

Varlıkların varlığı da yokluğu da mümkündür. Yani insan da olabilir de olmayabilir de. O halde, varlıklarını zaruri kılan, onları yokluktan varlığa çıkaran bir Vacibu’l-Vücud olmalıdır. Bu da ancak Allah’tır.

3. Gaye ve Nizam Delili:

Basit örneklerle bunu çok güzel anlayabiliriz. Hepimiz biliyoruz ki bir sınıfta öğretmen olmadan düzen olmaz; öğrenciler şaşkın kalır, dersler dağılır. Bir köyde muhtar olmadan işler yürümez; herkes kendi bildiğini yapar, köy karışır. Bir şehirde vali olmadan düzen kurulmaz; halk kime uyacağını bilemez, huzur bozulur. Yani her yerde düzen, mutlaka bir düzenleyiciyi işaret eder. Peki kâinata bakınca ne görüyoruz? Güneş tam vaktinde doğuyor, ay hilalden dolunaya dönüşüyor, yıldızlar şaşmaz bir ölçüyle hareket ediyor, yağmur vaktinde toprağa can veriyor. Kısacası göklerden yere kadar her şey kusursuz bir nizam içinde. Böylesine mükemmel bir düzen, sahipsiz olabilir mi? Tesadüfle açıklanabilir mi? Elbette hayır. Düzen, düzenleyiciyi gösterir. Evrendeki bu kusursuz nizam da Allah’ın varlığının en açık delili değil midir?

Nitekim kâinatta ince bir ölçü, mükemmel bir düzen vardır. İnsan gözündeki küçücük hücrelerden yıldızların devasa yörüngelerine kadar her şey bir gayeye yöneliktir. Allah’ın kelamı olan Kur’an’a bakalım:

“Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık.” (Enbiyâ, 16)

Ve yine Allah Teâlâ:

“Biz her şeyi bir ölçü ile yarattık.” (Kamer, 49) buyurmuştur.

4. Temânu‘ Delili:

Bir köy düşünelim. Bu köyde iki muhtar olsa, biri “şu işi böyle yapalım” derken diğeri “hayır, öyle değil böyle olsun” derse köyde düzen kalmaz. İnsanlar kime uyacağını şaşırır, işler karışır, kavga ve fitne çıkar. Oysa köyün tek bir muhtarı olduğunda herkes ondan emir alır, düzen sağlanır, köy huzur içinde yaşar.

Kâinat da öyledir. Eğer birden fazla ilah olsaydı, her biri kendi istediğini yaratmaya kalkar, biri insan için ölümü isterken diğeri hayat ister, biri gece isterken diğeri gündüz yapar, biri yağmur indirmek isterken diğeri güneşi doğurmak isterdi. Bu da aklen muhaldir zaten. Böylece evrende düzen değil kaos olurdu. Fakat biz görüyoruz ki gökler, yer, güneş, ay, yıldızlar, insan ve bütün canlılar tek bir düzen içinde hareket ediyor. Hiçbir kargaşa yok. Bu da kâinatın tek bir Rabbin, yani Allah’ın kudretiyle idare edildiğini gösterir.

Kur’an da bu hakikati şöyle anlatır:

“Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka ilahlar olsaydı, ikisinin de düzeni bozulurdu…” (Enbiyâ 22)

Yani köyde iki muhtar olmayacağı gibi, kâinatta da iki ilah olmaz. Düzenin olması, Allah’ın tekliğinin en açık delilidir

5. Fıtrat Delili:

Her insanın ruhunda Allah’a yöneliş vardır. Zorluk anında insanın kalbinden ilk çıkan ses “Ya Rab!” olur. Bu, insana yaratılıştan verilen iman duygusudur. Kur’an’da Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Yüzünü (hiçbir şeyi Allah’a ortak koşmayan muvahhid) bir hanif olarak dine çevir. Allah’ın insanları yarattığı fıtrata (uy). Allah’ın yaratmasında değişiklik yoktur. (Herkesi tevhid fıtratı üzere yaratmıştır.) İşte dosdoğru din budur. Ancak insanların çoğu bilmezler.” (30/Rûm, 30)

İşte aklını kullanan her insan, evden, kitaptan, sanattan, düzenden yola çıkarak Allah’ın varlığını bulabilir. Kur’an, kainat ve insanın iç dünyası hep aynı hakikati gösteriyor: Allah vardır, birdir, eşi ve benzeri yoktur.

“De ki: O Allah birdir. Allah Samed’dir (her şey O’na muhtaçtır, O hiçbir şeye muhtaç değildir). Doğurmamış ve doğmamıştır. Hiçbir şey O’nun dengi değildir.” (İhlâs Sûresi)

Exit mobile version