Öncelikle canlıların bunları zaman içinde öğrenmelerine imkan yoktur. Örneğin, zehirlenen bir hayvan o anda ölecektir. Zehirlenmesine neden olan etkeni nasıl ortadan kaldıracağını tecrübe etmesi bu durumda mümkün değildir. Kaldı ki bir hayvanın böyle bir şeyi düşünecek bilincinin olmadığı da unutulmamalıdır.
Hayvanların kendi kendilerini tedavi ederken sergiledikleri şuurlu davranışları hemen bir örnek vererek görelim. Macawlar tropikal Amerika'ya özgü bir çeşit papağan türüdür. Göz alıcı renkleri ile oldukça dikkat çekici olan bu canlıların asıl şaşırtıcı olan yönleri zehirli tohumlarla beslenmeleridir. Dev bir kancayı andıran gagaları ile çok sert kabukları bile kırabilen bu kuşlar zehirli tohumlar konusunda adeta birer uzmandır. Bu, oldukça şaşırtıcı bir durumdur, çünkü zehirli bir tohum yediğinde kuşun bitkideki zehirden zarar görmesi gerekir. Ancak böyle olmaz ve kuş zehirli tohumları yedikten sonra hemen kayalıklara doğru uçar ve orada bulunan killi kaya parçalarını kemirip yutmaya başlar. Bu davranışın nedeni killi kaya parçalarının tohumların içindeki toksini emmeleri ve zehirin etkisini yok etmeleridir. Kuşlar bu sayede zehirden hiçbir zarar görmeden tohumları sindirebilirler.27
Bir bitkideki zehirin nasıl
etkisiz hale getirileceğini Macawlar'ın kendi kendilerine bilmelerinin elbette
ki imkanı yoktur. Canlılardaki bu gibi şuurlu davranışların hayvanların
kendilerinden kaynaklanmadığı, bunun kaynağının doğada bulunan başka bir güç ya
da başka bir etki olamayacağı da çok açıktır. Gözle görülemeyen bir güç tüm
canlıların davranışlarını kontrol etmekte yani onlara ilham etmektedir. İşte bu
eşi benzeri olmayan güç Allah'a aittir. Üstün ilim sahibi olan Allah
gözetendir, yarattıklarını koruyandır.
|
Arı Yiyen Kuşların Akılcı TaktikleriBazı kuşlar imkansız gibi görünmesine rağmen taşı dahi kazabilirler. Sağlam kayaları oyarken kullandıkları tek aletleri vardır; gagaları… Arı yiyenkuşu bu kuşlardan biridir. Arı yiyen kuşu yuvasını kumtaşı uçurumlarının yüzüne ya da nehrin kıyısındaki sert çamurlara gagasıyla sürekli olarak vurup oyuklar açarak yapar. Oyuk açma işlemine 90-100 cm uzunluğunda dar bir tünel açana kadar devam eder. Yuva kenarlarını açmak için inşaat aracı olarak gagasını kullanan arı yiyen kuşunun kısa ve güçlü pençeleri de kazı işine yardım eder. Yuvanın içinde biriken toprak parçalarını pençeleri ile dışarı boşaltır. Arı yiyen kuşlarının bazı türleri 1000 ya da daha fazla kuştan oluşan koloniler halinde yaşarlar. Bilimadamları bu kadar çok yuvanın içinde her kuşun kendi yuvasını nasıl bulduğuna bir açıklama getirememektedirler.28 Arı yiyen kuşların ilgi çekici özelliklerinden bir diğeri de böcek avlama konusundaki uzmanlıklarıdır. Bu kuşlar arılarla beslenirler. Bu oldukça şaşırtıcıdır çünkü diğer kuşlar için arı yemek öldürücü olabilir. |
Ancak arı yiyen kuşlar, arıların zehirinden hiç etkilenmezler. Çünkü bu kuşlar yakaladıkları arının karnını önce bir dala sürterek aşındırır, böylece zehiri havaya boşaltmış olurlar.29
Arı yiyen kuşunun diğer vücut özellikleri de böcekleri kolaylıkla yakalayabileceği şekildedir. Örneğin 4,5 cm uzunluğunda bir gagası vardır.
Arı yiyen kuşunun diğer vücut özellikleri de böcekleri kolaylıkla yakalayabileceği şekildedir. Örneğin 4,5 cm uzunluğunda bir gagası vardır. Bu uzunluk önemlidir, çünkü eğer kuşun gagası daha kısa olsa, avlanmaya çalışırken böcekler onu yaralayabilirdi. Ayrıca gagasının çok sivri uç kısmı da avını göğüsle karın arasından yakalamasını sağlar. Bu sayede arının zehirini daha kolay boşaltabilir. Arı yiyen kuşunun böceğin zehirini nasıl etkisiz hale getireceğini bilmesi elbette kendi iradesiyle öğrenip uygulayabileceği bir davranış değildir. Böyle hayati tehlike içeren bir olayı kuşun deneme yanılma metoduyla keşfettiğini hiçkimse iddia edemez. Bir kuşun böyle akılcı bir taktik izlemesi onun doğuştan bu bilgilere sahip olarak yeryüzüne geldiğini gösterir. |
|
Ayrıca kuşun tüm vücut
özelliklerinin de bu avlanma işlemine uygun yapıda olması, bu canlının arıları
avlayabilecek şekilde yaratıldığının apaçık bir göstergesidir. Arı yiyen
kuşları da yeryüzündeki bütün canlılar gibi şu andaki özellikleriyle birlikte
Allah tarafından yaratılmışlardır.
Bu kaslar genelde kuşun vücut ağırlığının yarısı kadar bir ağırlığa sahiptir. Kartallar kanatlarının pozisyonunu değiştirerek daha hızlı veya daha yavaş uçabilirler. Hızlı uçmak istediklerinde, kanatlarının ön kenarlarını rüzgarın içine doğru çevirir ve böylece "havayı keserler". Kendilerini yavaşlatmak istediklerinde ise, bu sefer de kanatlarının geniş kısmını rüzgara doğru çevirirler.
Tüm kartalların gözlerinde "niktitant zar" denilen fazladan bir göz kapağı vardır. Bu kapağın işlevi gözleri temizlemek ve korumaktır. Örneğin, kartallar yavrularını beslerken göz kapaklarını genel olarak kapalı tutarlar. Bu yavruların yanlışlıkla ebeveynlerinin gözlerine bir zarar vermesini engellemek için alınmış bir önlemdir.30 Kartallardaki tasarım sadece kusursuz bir uçuş yeteneği için değildir. Ayrıca tüylerinde yere iniş için de özel bir tasarım vardır. Kartal inişini yaparken, kuyruğunu havalandırır ve vücuduna göre bir açıyla kuyruğunu aşağı çekerek hızını azaltır. Kanatlarının uçlarını alçaltarak onları fren olarak kullanır. |
|
Ancak hızını kaybederken, kanatların üstünde oluşan hava akımı kartalın düşme tehlikesinin artmasına neden olur.
Kartal, kanatlarının ucunda bulunan üç-dört tüy öbeğini kaldırarak bu tehlikeyi önler. Bunlar kanat yüzeyinde havanın düz bir çizgi halinde akmasına yardımcı olur ve kuşun rahatlıkla uçuşunu bitirmesini sağlar.31
Buraya kadar verilen
örneklerde çok açık görülen bir gerçek vardır. Tek bir kartalın bedenindeki
tasarımın birkaç detayı dahi tesadüfen oluşamayacak kadar mükemmeldir. Bu da
bize kartalların da tıpkı tüm diğer kuşlar ve tüm diğer canlılar gibi üstün güç
sahibi Allah tarafından yaratıldıklarını açıkça ispatlar.
Kuru
yapraklardan alacağı malzemeyi kontrol edebilmesi ve bunları dokumada
kullanması çok zordur, ancak taze yaprak lifleri ile bu işlemler çok kolay
gerçekleşir. Kuş öncelikle çatallı bir dala, bir yapraktan kopardığı uzun bir
lifin ucunu sararak işe başlar. Bir ayağı ile lifin ucunu dalın üzerinde
tutarken, diğer ucunu gagasıyla idare eder.
|
Liflerin düşmelerini engellemek için onları düğüm atarak birbirlerine bağlar. İlk olarak bir çember oluşturur; bu yuvasının girişidir.Daha sonra ise gagasını mekik gibi kullanarak yaprak liflerini diğer liflerin üzerinden ve altından sırayla geçirir. Dokuma işlemi sırasında her lifin ne kadar çekilmesi gerektiğini de hesaplayabilmelidir.Çünkü eğer dokuması gevşek olursa yuva hemen çöker. Ayrıca yuvanın son halini zihninde canlandırabilmelidir ki, duvarların ne zaman kavisleneceğine veya dışarı doğru çıkıntı verileceğine karar versin. Girişi dokuduktan sonra yuvanın duvarlarını dokumaya başlar. Bunun için baş aşağı durur ve içeriden çalışmaya devam eder. Gagasıyla bir lifi diğerinin altına sokar ve sonra hassas bir şekilde dışarıda kalan ucunu tutar ve sıkıca çeker. Böylece son derece muntazam bir dokuma oluşturur.32 |
|
Görüldüğü gibi, dokumacı kuş yuvasını yaparken hep birkaç aşama sonrasını hesaplayarak hareket etmektedir. Önce yuvası için en uygun malzemeyi toplar, yuvayı dokumaya rastgele bir yerden başlamaz. Önce girişi oluşturur ve oradan duvarlara devam eder. Dokumacı kuşların bu becerilere, tesadüfen, bilinçsizce sahip olduklarını iddia etmek elbette ki imkansızdır. Bu kuşların, kendi başlarına, bu derece karmaşık yapılara sahip yuvalar inşa etmeleri tesadüflerle açıklanamaz. Dokumacı kuşların da tüm canlılar gibi Allah'ın ilhamı ile hareket ettikleri, akıl ve vicdan sahibi her insanın kolaylıkla görebileceği apaçık bir gerçektir. |
|
KAYNAKLAR:
27. David
Attenborough, The Life of Birds, s.78
28. David
Attenborough, The Trials of Life, s.137
29. David
Attenborough, Life of Birds, s.96
30.
ZooBooks, April 1993, Vol. 10, N. 7
31. David
Attenborough, The Life of Birds, s.51
32. Peter J.B.Slater,
The Encyclopedia of Animal Behaviour, s.42, David Attenborough, Life of Birds,
s.234-235