Sikke-i Tasdik-i Gaybîden

YİRMİ SEKİZİNCİ LEM'A

İkinci Keramet-i Aleviye

Yirmi Sekizinci Lem'anın Birinci Meselesi

p020.gif (565 bytes)

Hapsin bir latif hatırasıdır ki: Risale-i Nur gizlenir, fakat sönmez ve söndürülmez. Bir âlem-i mânâda Hazret-i İmam-ı Ali'nin (r.a.) ilminden sordum: p021.gif (636 bytes) demişsin, muradın nedir? Dedi:

p022.gif (214 bytes) yani hecevâri terkipsiz ve vakflarda rakamvâri, şekilsiz harflerdir ki "Latinî hurufudur." Lâ-dini zamanında taammüm eder. Sonra sordum, "Ercüzende benden bahs ile 'kendini muhafaza et' demişsin. Hem tam vaktinde emrinizi gördük, fakat maatteessüf kendimizi muhafaza edemedik. Bu belaya düştük. Şahsımdan binler defa daha ehemmiyetli olan Risale-i Nur'dan bahs ve işaretin yok mu?" dedim.

Dedi, "Yalnız işaret değil, belki Celcelûtiyemde tasrih ediyorum."

Ben bu cevaptan sonra kasâid-i Aleviyeden en meşhur ve en ziyade esrarlı olan Celcelûtiye kasidesinde bu fıkrayı gördüm.

p023.gif (1178 bytes)

Dikkat ettim, sarahat derecesinde Risale-i Nur'a bakar. Ezcümle: Siraci'n-Nur bir tek fark ile tam ve aynen Risale-i Nur'dur. Çünkü Siraci'n-Nur'da cim.gif (887 bytes)lam.gif (887 bytes)elif.gif (856 bytes)ile beraber otuz dört (34) eder. Risalede lam.gif (887 bytes)ve he.gif (870 bytes)otuz beş (35) eder ki, bir tek fark var. O tek fark elif'dir. O da bine işaret eder. Hem birinci fıkra cifir ve ebced hesabıyla bin üç yüz elli iki (1352) veya elli (1350) eder ki, bu tarih Risale-i Nur'un gizlenmesine ve gizli parlamasına ve iştiâline tam tevafuk eder. Eğer  p023a.gif (974 bytes)kelimesi sayılmazsaHAŞİYE 1 o vakit p025.gif (190 bytes) kelimesinin ahirindeki tenvin, nun sayılır. Bin üç yüz otuz üç (1333) veya otuz beş (1335) olur ki, bu tarih Risale-i Nur'un mebde-i intişarıdır.

İkinci fıkra olan p026.gif (556 bytes) de p027.gif (380 bytes) yine on farkla Risale-i Nur'a ve farksız "Risale-i Nurî" tevafuk etmekle beraber, tamam fıkra cifir ve ebced hesabıyla bin iki yüz doksan üç (1293) eder ki, Risale-i Nur müellifinin tarih-i veladetidir. Ve p025.gif (190 bytes) deki tenvin, nun olsa bin üç yüz kırk üç (1343) olur ki, Risale-i Nur'dan Onuncu Söz'ün intişarı ile parlaması zamanıdır. Eğer p029.gif (259 bytes) deki şeddeli sin.gif (886 bytes)iki sin.gif (886 bytes)sayılsa bin üç yüz elli üç (1353) eder ki, bu tarih Risale-i Nur'un bir musibet neticesinde muvakkat gizlenmesine ve gizli perde altında parlamasına ve tenvirine tam tevafuk eder.

Acaba Hz. Ali (r.a.) gibi esrar-ı huruf ve cifir ilminde üstad-ı mutlak ve Celcelûtiye gibi cifirli, ebcedli, sırlı bir kasidesinde bu mânâ cihetiyle ve cifir itibariyle ve hakikat noktasında ve vakıa mutabık haysiyetiyle ve mukteza-yı hale muvafık olan müteaddit ve mânidar tevafukat-ı acibesi tesadüf olabilir mi? Hâşâ olamaz. Belki, Hz. Ali'nin (r.a.) bir kerametidir. Ercüze'deki çok zahir olan meşhur kerametini teyid ve onunla teeyyüd eder.

Celcelûtiye'nin Risale-i Nur'a işaretini teyid eden cay-ı dikkat bir tevafuk var. Şöyle ki: Bu sırlı ve cifirli kasidenin cifrî, hesabî rakamları her satırın altında matbu olarak yazılmış o rakamlar ayrı ayrıdırlar. Fakat Risale-i Nur'dan bahsettiği yerde o cifrî rakamlar resmen kabul edilen miladî tarihine tevafuk ediyor. Ve o tarihin tarih-i kabulünü ve Risale-i Nur'un da perde altında tenvirinin tarihini gösteriyor. Bin dokuz yüz yirmi dokuz (1929)'dan tâ otuz dokuza (39) tâ kırk dörde (1944) kadar gösterir. Otuz iki sayfadan ibaret olan o kasidenin yalnız bir iki yerinde bu zamanın miladî tarihini gösterir. Zannederim ki öteki yerde dahi bu zamandan bahsediyor. Daha tam anlamamışım. Hem başta Sûre-i İhlas ile işaret edilen vefk-i müselles bin üç yüz elli bir (1351) eder. Hem bu işaret-i Aleviyeye bu da ima eder ki, o kasidenin nısf-ı evvelinde yetmiş fıkrada on yedi defa Nur kelimesiniHAŞİYE 2 tekrar ediyor. Ve müteaddit defa Süryanice bedî mânâsında olan Celcelûtiye kelimesini öyle ehemmiyetle zikreder ki, kasidenin ismi Celcelûtiye olmuştur. Risale-i Nur, Esma-i Hüsna içinde ism-i Nur, ism-i Hakîm ve ism-i Bedi'in mazharıdır. Zahirinde, tarz-ı beyanında ism-i Bedi'in cilvesi görünüyor. Hem p030.gif (450 bytes)

fıkrasından iki satır evvel bu fıkra-ı râ'na belki en ehemmiyetli ve en parlak fıkra olan

p031.gif (1426 bytes)

yani, "Ya Rab! Benim yıldızımı nur eyle. Âhirzamana kadar bedi' bir surette ışıklandır, şûlelendir" diyor. Evet İmam-ı Ali'nin (r.a.) şu duası bu zamanda Risale-i Nur ile kabul olduğunu ve Risale-i Nur'u irade ettiğini şu bedî, acip tevafuk ispat eder. Şöyle ki: p032.gif (484 bytes) tam tamına aynen cifir ve ebced hesabıyla Risale-i Nur oluyor. Çünkü nur kelimesi her ikisinde de var. p032.gif (484 bytes) İki yüz doksan altı (296) eder. Risale-i Nur'daki "risale" kelimesi aynen iki yüz doksan altı (296)'dır. Demek İmam-ı Ali (r.a.) bütün ulumunun hazinesi olan Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyanın bir şûle-i i'cazı olan Risale-i Nur'u Cenab-ı Haktan ahir zamanda Kur'ân'a çelik bir sur ve parlak bir yıldız olarak istemiş.HAŞİYE 1 Ve duası kabul olmuş. Daha Celcelûtiye'de bu zamana ve Risale-i Nur'a ima eden müteaddit emareler var. Hattâ hayretimi mucib bir rüya Eskişehir hapsinde istintâkımdan bir gece evvel görüyorum ki: "Celcelûtiye'nin Süryanî şu fıkrası

p033.gif (1402 bytes)

imdadıma yetişmiş. Beni sıkıntıdan kurtarmış. Ben birkaç defa tekrar edip okuyorum." Uyandım. Yattım. Yine onunla meşgulüm. Sabahleyin fevka'l-me'mul istintâka çağırıldım. Hem fevkalade cevap verdim. Müdafaatımın en mühim ve memurları hayrette bırakan parçası tekellüfsüz tezahür etti. Fakat o parçayı ben kaleme alamadım. Onlar yazdılar. Her ne ise... Bundan bu Celcelûtiye bize bakar. Bir hâtıra geldi. Baktım ki; O Süryanî fıkranın tam arkasında bir satır evvel Hz. İmam-ı Ali'nin (r.a.) Risale-i Nur'u tasrih etmişim, diye başta yazdığım p037.gif (623 bytes) ve iki satır evvel

p038.gif (594 bytes) manidar, müjdeli, kerametkâr fıkraları bulunuyor. Anladım ki: Gecedeki meşguliyet bunun için imiş. Elhasıl, Celcelûtiye bu işaretiyle kaside-i Ercüziye'deki zahir keramet-i Aleviyeyi hem teyid eder, hem onunla teeyyüd edip sarahat derecesine takarrub eder.

Cay-ı dikkattir ki: Ben üveysî bir tarzda bir kısım ilm-i hakikatı Hüccetü'l-İslâm olan İmam-ı Gazali'den (k.s.) almıştım. Şimdi anlıyorum ki, İmam-ı Gazali (k.s.) aynı dersi üveysî bir tarzda İmam-ı Ali'den (r.a.) almıştır. Demek Hz. İmam-ı Ali'nin (r.a.) mühim bir şakirdi olan İmam-ı Gazali'nin (k.s.) başı üstünde bu biçare talebesine şefkatkârâne, tesellidarâne en sıkıntılı bir zamanda bakması acip değil, belki lâzımdır ve öyle olmak gerektir. Risale-i Nur'a üç fıkrasında kuvvetli işaret eden Hz. Ali'nin (r.a.) kaside-i Celcelûtiyesinin hiçbir cihetle tesadüfe hamledilemez. Tevafuklu bir kerametini beyan etmeye mecbur oldum.

Şöyle ki: Üç aydan beri o kasideyi okuyorum. Yalnız sekiz sayfayı halledemediğim bir vefka dair olduğu cihetle okumuyordum. Fakat ahirinde p039.gif (333 bytes) den başlayan ahirki iki sayfayı da ötekilerle beraber okurdum. Yetmiş defa kat'î, belki tahminime göre yüze yakın defalarda her defa istisnasız ne vakit elime alıp baştan okuduktan sonra ahirini açarken p040.gif (744 bytes) ile başlayan sayfa açılıyordu. Ben hayret ediyordum. Onu okumayarak iki sayfa sonra p039.gif (333 bytes) ile başlayan iki sayfa ahirini okuduklarıma zam ederek her ne vakit baştan okuduğum ve terkettiğim sekiz sayfaya gelirken kitabın bâki kalan yüze yakın sayfaları içinde açtıkça yine p041.gif (430 bytes) sayfası açılıyordu. Hayret içinde hayret ediyordum. Elli defadan sonra dedim: "Acaba bu sayfa neden açılıyor? Onu da okusam ne olur?" Baktım ki, Kaside-i Celcelûtiyeyi okuduğum maksadın neticesini o sayfa gösteriyor. Ben terk ettiğimden hatâ ettiğimi bildim. Ondan sonra okumaya başladım. Ondan sonra belki kırk defadan fazla ele aldıkça yine o sayfa açılıyordu. Nihayet arkadaşlarıma hikâye ettim. Onlar da hayret içinde hayrette kaldılar. Dedim: "Bu Celcelûtiyenin bir kerametidir. Sizleri değil, başkalarını ikna edecek maddî delil elimde yok. Yalnız benim müşahedatım var. Benim müşahedatım başkasına hüccet olamaz. Ben de şimdiye kadar delilsiz dâvâları yazmak adetim değildi. Fakat madem şu tevafuk aciptir.

Elbette işarettir ki, "Beni yaz." Ve inanmayanlara kendini inandıracak ki yazdırmak istiyor.

Cenab-ı Hakka yüz bin şükür ediyorum ki, bana hem büyük bir teselli, hem dâvâma büyük bir delil gösterdi. Ve tevafukun beş altı nev'i bize ve mesleğimize medar-ı imtiyaz ve vesile-i teşvik olarak verilmiş. Ve her me'yusiyet ve gevşeklik zamanımızda bir kamçı-yı teşvik ve bir keramet-i hizmet-i Kur'ânîyeye, medar bir tevafuk-u latife imdadımıza yetiştiği gibi bu defa da yetişti. Evet, kalben gayet alâkadar olduğum kardeşlerimin müfarakat zamanının pek yakın olduğu bir zamanda ve hapiste yalnız kalacağım bir anda ve üç ayda yetmiş defa acip bir tarzda bana açılan bir sayfanın kerametini dâvâ ettiğim ve delilsiz kaldığım bir hengamda Hz. Ali'nin (r.a.) Celcelûtiye kasidesinin yetmiş defa bila-istisna bana açılan p042.gif (746 bytes) den başlayan üç-dört satırda üç-dört kuvvetli emare ve delil vardır ki, p041.gif (430 bytes) hitab-ı umumisinde bize hususi bakıyor.

BİRİNCİ EMARE: p042.gif (746 bytes) fıkrası hem makam, hem mânâ, hem cifir ve ebced hesabıyla bu nidâ-i umumi-i Alevî de hususi bir tarzda bu zamana ve Risale-i Nur'a ve Risale-i Nur'un müellifine bakıyor. Çünkü p044.gif (680 bytes) cifir ve ebced hesabıyla bin üç yüz elli üç (1353) senesi zamanını tam gösterdiği ve o zamanda da Risale-i Nur ve şakirtlerin en korkulu bir zamanıdır ki, altı satırda yedi defa p045.gif (261 bytes) kelimelerini tekrar ediyor p046.gif (426 bytes) fıkrasındaki p047.gif (361 bytes) Molla Said (r.a.) p041.gif (430 bytes) Molla Kürd ve Molla Said Bedi' (r.a.) yalnız üç farkla tevafuk sırrıyla gösteriyor. Ve bu isim sahibi bu hitapta hususi murad olduğuna işaret ediyoruz. Ve mânâsıyla da bin üç yüz elli üç (1353) senesinin tarihinde bu ism-i Âzamın hamili yani ism-i Âzamı kendine muhafaza ittihaz eden şahıs demekle, o umumi hitapta böyle hususi bize bakıyor. Çünkü Lillahilhamd bin üç yüz elli üç (1353) tarihinde her yirmi dört saatte yüz yetmiş bir defa p049.gif (578 bytes) olan ism-i Âzamı okuyorum ve kendimi onunla muhafazaya çalışıyorum. Evet kaside-i Ercüziye'sinde Sekine tabir ettiği ism-i Âzam ve Celcelûtiye'sinde Süryani ve Arabî olarak yine müteaddit tarzda  p051.gif (541 bytes)gibi tabirle beyan ettiği Esma-i Sitte-i Meşhure ki, ism-i Âzamdır. Gösterdiği bin üç yüz elli üç (1353) tarihindeHAŞİYE 2 yüz yetmiş bir defa Esma-i Sittesi Risale-i Nur müellifinin daimi virdidir. Ve o yüz yetmiş bir (171) defa okuduğum Esma-i Sitte ile beraber yetmiş bir (71) âyeti yirmi dört saatte on dokuz defa okuyarak yekûnü bin üç yüz elli üç (1353) de bin üç yüz kırk bir (1341) eder ki, bu ism-i Âzama bin üç yüz kırk (1340)'dan beri devam ettiğimin tarihine tevafuk ediyor. Hem bir defasında on dokuz âyet ism-i Âzam ile beraber on dokuz defa daimi okunur. Ve âyetlerin tekrâratının hurufatının adedi altı bin altı yüz altmış altı (6666). Ayât-ı Kur'âniyeye tevafuk ediyor. Sûre-i İhlasın üç Fâtiha-i Şerifenin tekerrür-ü nuzûlü için iki olsa yine tam tamına tevafuk ediyor.

İKİNCİ EMARE: p051.gif (541 bytes) satırından sonra p052.gif (746 bytes) fıkrası pek zahir ve kat'i bir surette harb-i umumiyi gösterdiği gibi, harb-i umumide gayet tehlikeli bir surette harbe iştirak eden bu fakirin en korkunç zamanına bakar ve teselli eder, "korkma" der. Ve bu umumi hitapta hususi Risale-i Nur'un başlangıcı olan İşârâtü'l-İ'câz'ın mebde-i telifiyle ve âlem-i İslâmın en müthiş ve korkulu musibet zamanını mânâsıyla gösterdiği gibi cifir ve ebced hesabıyla da gösterir. Mânâ ile cifir hesabı ittifak ettiği yerde ima kuvvetlenip işaret derecesine çıkar. Çünkü p053.gif (291 bytes) Hicri bin üç yüz otuz yedi (1337), Rumî iki küsür fark eder. O halde bin üç yüz otuz dörde (1334) iniyor. O tarihte yalnız tek başımla Rusya'nın şimalinde en korkulu bir vaziyette ve esaretten firar ettiğimin zamanıdır. p054.gif (439 bytes) beraber olsa bin dokuz yüz kırk küsur oluyor ki, Allahü âlem o tarihte diğer bir harbi umumi çıkmasına işaret etmekle beraber, böyle büyük yekunlerde üç dört farkın ehemmiyeti olmadığından hem Rumî yerine Arabî bu Miladi tarihine girse beş altı sene fark ediyor.

Yine otuz yedi tarihi evvelki hesaba tevafuk edip en korkulu vaziyetimizde teselli veriyor. p059.gif (433 bytes) ise pek sarih bir surette harb-i umumiyi gösteriyor. Çünkü p059.gif (433 bytes) mânâsı "dehşetli bir harb-i ahir zamanda korkma" demekle beraber cifir ve ebced hesabıyla bin üç yüz otuz bir (1331) veyahut bin üç yüz otuz üç (1333) ettiğinden o umumi hitaptan hususi bize baktığı sair emarelerle göründüğü gibi o tarihte harb-i umumide en müthiş bir vaziyete giriftar olmuştum. İşârâtü'l-İ'câz'ın müsvedde-i evveliyesi düşmanın elinde parça parça olmuştu. Ben de bir defada dört mermi vücuduma isabet ederek birisinde yaralı ayağım kırık, su ve çamur içinde otuz dört saat ölüme muntazır ve etrafımda düşman askerleri muhasara ettiği bir hengamdır ki; en korkulu ve en me'yusiyetli zamanıma bakıyor. Öyleyse, o umum içinde hususî bize işaret ediyorHAŞİYE 3 denilebilir.

ÜÇÜNCÜ EMARE: Bu üç güz mevsimidir aynı zamanda medar-ı teselli üç kerameti görüyoruz.

Birincisi: Gavs-ı Âzam

p071.gif (1089 bytes)

tabiri ile on beş emare-i kaviye ile bize baktığı ve teselli verdiği gibi p072.gif (390 bytes) ile korkumuzu izale etmiş.

İkinci güzde: Aynı mevsimde Hz. Ali (r.a.) aynen o kudsî hafidinin başı üstünde bize bakıp korkulu, me'yusiyetli vaziyetimizden ve yakında başımıza gelecek musibete karşı tahaffuz için ism-i Âzamı ders verip p073.gif (577 bytes) tabiriyle beş kuvvetli delillerle o umumi hitaptan bize hususi baktığını gördük.

Üçüncü güzde: Bizi ikaz ettiği musibet başımıza geldiği ve hapse düştüğümüz ve bütün ruhumla ünsiyet ettiğim arkadaşlarımın müfarakat zamanında yine p074.gif (738 bytes) diye kerametkârâne bize teselli ve korkumuzu izale eder bir tarzda beyanatı görüldü.

Latif bir tevafuktandır ki, üç güz mevsiminde aynı zamanda sekizinci ve on sekizinci ve yirmi sekizinci lem'alar bu üç keramat-ı azîmeye dair olduğundan ihtiyarımız olmadan onar fasıla ile; sekiz, on sekiz, yirmi sekize tevafuk ediyor. Bu altı satırda yedi defa Hz. İmam-ı Ali'nin (r.a.) p075.gif (262 bytes) diyerek bin üç yüz otuz yedi (1337)'den sonraki senelere, korkulu seneler olduğundan en ziyade Kur'ân hesabına perişaniyet ve havfa düşmüş olanlara teselli ve teşci' etmesi bu umumi kitapta herbir seneye bir p075.gif (262 bytes) kelimesiyle bakıp kırk ikiye ve daha sonrasına kadar. Risale-i Nur'un mebde-i intişarı ve telifi ve bu fakir arkadaşlarımla beraber zamanın en dehşetli darbesine maruz olduğumuzdan bu umumi hitapta bize hususi baktığına kuvvetli bir emaredir. Eğer p075.gif (262 bytes) mânâsında bulunan p076.gif (765 bytes) gibi dört-beş kelime daha ilave olsa bizim ve Risale-i Nur'un intişariyle beraber en korkulu bir zamanda olduğumuzdan yine sair emaratın işaretiyle bu fıkralar umumi hitap içinde hususi bir surette Risale-i Nur şakirtlerine bakar. Ve bilhassa "Birbirine mukabil meliklerin ve reislerin tecavüzünden ve tevkifinden ve ihatasından korkma!" meâlinde olan

p077.gif (1415 bytes)

iki fıkrayı şimdi tam izah edemediğim müteaddit emareler ile "Hakimler, padişahlar, reislerin sana karşı hücumlarından ve esaretlerinden ve yakalamalarından korkma!" diye olan hitab-ı umumisinde hususi bize bakıyor. Hem mânâca, hem cifirce hakiki ve layık muhatap olacak musibetzedeler içinde tam bizim gibi bu zamanda hiçbir kimse görülmüyor. Demek hususi bu iki fıkra bize bakar. Hem p078.gif (424 bytes) ilh. fıkrasının altındaki fıkra olan

p079.gif (648 bytes) HAŞİYE 1   mânâsıyla yine cifir ve ebced hesabıyla bin üç yüz elli dört (1354) arabî tarihinde en sevdiğim kardeşlerimle hapiste me'yusiyetli bir vakitte, günde yüz yetmiş bir defa p080.gif (589 bytes) tabir edilen ism-i Âzamı okuduğum bir zamanda elbette bu teselli-i selamet Celcelûtiyenin umumi müjdesinde hususi bize baktığına ehl-i insaf tereddüt etmemeli. Çünkü hakkımızdaki düşman planından selamete çıkmak harikadır ki, onu gösteriyor. Kasidenin ortasında en mühim ve en parlak yerde en mühim duasının neticesinde üç fıkrasının herbirinde sarahata yakın Risale-i Nur'u mânâsıyla ve cifirce göstermesi burada p078.gif (424 bytes) fıkrasında dahi Risale-i Nur şakirtlerine teselli ve teminat vermekle hususi bir surette baktığını kuvvetli teyid ediyor. Bu emareleri teyid eden şu noktadır ki, kaside-i Celcelûtiye umumiyeti itibariyle Süryanî, İbranî, esma-i İlahiyeyi ve süver-i Kur'âniyeyi şefaatçı yapıp hususi münacat olduğu halde başta

p082.gif (1300 bytes)

fıkrasıyla gösteriyor ki, bazı esrar-ı gaybiyenin keşfinden bahsedecek yalnız bir-iki yerde hususi münacat ve duadan istikbale bakar tarzı var ki, birisi; p083.gif (586 bytes) den başlıyor, üç satırda üç defa kuvvetli işaretle mânâ ve cifirle Risale-i Nur'u gösteriyor. İkinci yer ise; p084.gif (743 bytes) ile başlayan üç satırında üç kuvvetli işaretle Risale-i Nur şakirtlerine bakıyor. Yetmiş defa yüz ihtimal içinde bir sayfanın açılması tesadüf olmadığı gibi bu tarzdaki îmalar, emareler, işaretler elbette tesadüfî olamaz. Belki bir keramet-i gaybiyedir, Kur'ân-ı Hakîmin hizmetkârlarına bir ikramdır.

Said Nursî

Hafız Tevfik'in fıkrasına tetimmedir

Refet, Hüsrev, Rüştü'ye hediyedir.

p084.gif (743 bytes) ilh. bu beş altı satırda yedi fıkrasıyla, yedi cihetle de Risale-i Nur müellifine işaret ettiği gibi, diğer üç fıkra da gerçi öteki fıkralar gibi kavi bir işaret değil, fakat bir hafi îmadan hali değildir. Madem bütün fıkralar işaret ediyorlar, bu üç fıkra dahi onlar gibi işaret etmek gerektir. Ezcümle: p088.gif (418 bytes) fıkrası belki altı satırdaki on üç fıkrada istikbalde gelen ve müthiş korkulara düşen birisine hitap ediyor ki, "Karşılaş... Kaçma" deyip teşci' ediyorlar. Sair fıkraların delaletiyle bu umumi hitapta hususi bir muhatap "Said Nursî"dir. O halde p089.gif (417 bytes) zam edilse bin üç yüz yirmi beş (1325) eder. Çünkü şeddeli nun iki nun ve p090.gif (281 bytes) dekiye.gif (875 bytes) şeddeli iki ye.gif (875 bytes)dır. İşte o tarihte 31 Mart hadisesi münasebetiyle İstanbul'dan kaçarak muvakkat bir zaman mücahede-i maneviyeyi bırakmak niyetiyle hareket ordusundan firar edip İzmit'e geldiği tarihe tevafuk ediyor. p091.gif (368 bytes) fıkrasında dahi muhatap, hususi o "Nursî" olduğundan p092.gif (288 bytes) izhar edilerek ilave edilse bin üç yüz kırk bir (1341) eder. İşte o tarihte ben Barla'da menfî olarak insan suretindeki akreplerin tacizleri altında azap çekerken harap ve hususi, küçük mescidimde otururken seccademin altında yeri bulunan ve emsalini görmediğim büyük bir akrep çıktı. Bir zat onu öldürdü. Daha ondan sonra on senedir dağlarda akrepli yerlerde kaldığım halde hiçbir akrebi görmedim. Bu fıkranın tam mânâsına mazhar oldum. Eğer p092.gif (288 bytes) deki ye.gif (875 bytes)şeddeli olsa o vakit bin üç yüz elli bir (1351) eder ki o tarihte insan akreplerinin, o p093.gif (243 bytes) nin mahvına ve idamına çalıştıkları fakat muvaffak olamadıkları zamanına tam tevafuk eder. p093a.gif (653 bytes) fıkrasının muhatabı müteaddit emarelerle p094.gif (278 bytes) dir. Çünkü Hz. İmam-ı Ali (r.a.) Kaside-i Ercüzesinde p095.gif (575 bytes) fıkrasında lafzen ve mânen "Kürdî" namını veriyor. O halde p094.gif (278 bytes) deki ye.gif (875 bytes)şeddesiz olsa o vakit bin üç yüz yirmi bir (1321) eder. O tarihte o "Kürdî," Başît namındaki meşhur dağın başında bir taş üstünde akşam namazını kıldıktan sonra yalnız olarak otururken o dağın esedi ve arslanı hükmünde olan bir canavar kurt yanına geldi. Bir arkadaş gibi ona ilişmedi. Eğer p094.gif (278 bytes) deki ye.gif (875 bytes)şeddeli olsa bin üç yüz otuz bir (1331) eder ki, o tarihte Ermeni, Rus komitesinin canavarları her tarafta o "Kürdî"yi sardıkları ve katline çalıştıkları ve fakat muvaffak olamadıkları tarihe tam tamına tevafuk eder. İşte bin üç yüz otuz bir tarihine (1331) ve o dehşetli harb-i umuminin şiddetli zamanına ve Said Kürdî'nin en musibetli ve en korkulu zamanına Hz. İmam-ı Ali (r.a.) bu altı satırda altı defa p096.gif (582 bytes) diye mükerreren o tarihe işaret etmek elbette hiçbir cihetle tesadüf olmaz. Ve ilm-i esrar ve cifirde allâme-i ümmet olan Hz. Ali (r.a.) sırlı ve kerametli olan meşhur Kaside-i Celcelûtiye'sinde istikbale bakan altı satırda altı defa mükerreren aynı tarihe ve aynı korkulu vaktine p097.gif (268 bytes) kelimesinde cifir hesabıyla ve mânâsıyla göstermesi şeksiz, şüphesiz bir keramet-i gaybiyesidir. Resul-i Ekremden (a.s.m.) ders almış, ümmete ders vermiş. Evet p097.gif (268 bytes) cifir ve ebced hesabıyla bin üç yüz otuz bir eder. Çünkü p097.gif (268 bytes) dekiye.gif (875 bytes)altı yüz  ye.gif (875 bytes) dört yüz 'ye.gif (875 bytes) üç yüz ye.gif (875 bytes)otuz bir eder, mecmuu bin üç yüz otuz bir (1331) eder p098.gif (730 bytes) fıkrasındaki p099.gif (553 bytes) cümlesi p100.gif (217 bytes) ahirindeki tenvin nun sayılmak şartıyla bin üç yüz dokuz eder (1309). İşte o tarih ise p097.gif (268 bytes) hitabına mazhar olan Risale-i Nur müellifini adet-i mahalliye ve silah-ı milli olan seyf ve hançerin hücumuna hedef olduğu, seyf ve hançeri beraberinde taşımaya mecbur olduğu ve kıskançlık sebebiyle Siirt' te alimler ve talebelerin büyük bir münazaa ve kavgalarına maruz bulunduğu hengama tam tamına tevafuk eder. Bu tevafuk ise sair fıkraların ittifakıyla kuvvetleniyor. Îmadan, işaret belki delalet derecesine çıkıyor. p100a.gif (759 bytes) fıkrasındaki p101.gif (417 bytes) cümlesinde şeddeli - iki - ve üstündeki tenvin nun sayılmak şartıyla bin iki yüz doksan üç (1293) eder. İşte bu tarih Rusun Âlem-i İslâmın felaketine sebep olan doksan üç dehşetli harbin zamanına ve Risale-i Nur müellifinin tarih-i veladetine tam tamına tevafuku şüphesiz kasdi bir işaret-i gaybiyedir. Eğer şeddeli - bir sayılsa ve tenvin sayılmazsa o vakit p100a.gif (759 bytes) satırındaki p102.gif (514 bytes) fıkrası bin iki yüz doksan bir (1291) eder. Yalnız iki fark ile aynı tarihi gösterir. Bu fıkranın cifrî işaretine mânâsı kuvvet verdiği gibi sûret-i mânâ dahi letafetlendiriyor. Çünkü p103.gif (219 bytes) mızrak p104.gif (214 bytes) okdur. Mızrak ve oku harpte istimal eden Arap ile eski zaman bedevi adamlarıdır. Doksan üç (93) harbi ise asr-ı bedeviyete yakın olmakla beraber mıntıka-i harre ehli olan mızraklı ve oklu Araplar o dehşetli harpte memalik-i bâridede kışta çarpıştıkları halde devlet-i İslâmiyenin mağlûbiyetiyle neticelenmesi ve o harpte Arabın acınacak vaziyetlerini Seyyid-i Arap olan Hz. İmam-ı Ali (r.a.) görmüş gibi ifade ediyor. Evet, Üstad-ı Kudsisi ona göstermiş o da görmüş. Ve kahramanlık damarına dokunmuş, şiddetle korkma diye teşci' etmiş.

Keramet-i Aleviyenin neticesi

Madem Hz. Ali (r.a.) p105.gif (660 bytes) hadisine mazhardır. Hem madem Şah-ı Velayet ünvanını alarak harika kerametleri göstermiştir. Hem ahirzamanda gelen hadiselere karşı Kur'ân ve Âl-i Beyt cihetinde herkesten ziyade alâkadardır. Hem madem esrarlı Kaside-i Ercüziyede ve meşhur Kaside-i Celcelûtiyesinde vâkıat-ı istikbaliyeden haber veriyor. Ve "esrar-ı gaybiyeyi benden sorunuz" diye iddia ederek kısmen dâvâsını ihbarat-i sadıka-ı gaybiye ile ispat etmiştir. Hem madem o iki kasidesinde takip ettiği en mühim esas ve en büyük ders ism-i Âzamdır. Ve ism-i Âzam ile meşgul olanlar ile konuşur, teselli ve teşci' eder. Hem madem o kasideler istikbale baktıkları vakit çok emareler ve işaretler ile hem mânâlar ile, hem cifri hesabıyla şu zamanımızı ve şu zamandaki hadisat-ı acibeye parmak basıyor. Ve aynı hadiseyi mükerreren işaretle gösteriyor. Hem madem Risale-i Nur bu zamanda iman ve Kur'ân hizmetinde Hz. Ali'nin (r.a.) nazarına çarpacak en ehemmiyetli bir hadisedir. Ve Hz. Ali (r.a.) tesisinde harika ilmiyle ve fevkalâde şeceatıyla cihanpesendane hizmet ettiği ve üstünde titrediği hakaik-i imaniye ve Kur'âniyeyi harika bir tarzda kat'i burhanlarıyla ispat eden Risale-i Nur, o kudsi hakikatları güneş gibi göstermiştir. Hem madem Hz. Ali'nin (r.a.) kudsi Üstadından aldığı ve bu ümmete verdiği en mühim ders ve bu iki kaside-i gaybiyesinin mevzuu ve esas ve ruhu olan Sekine'yi ve ism-i Âzamı bu zamanda herkesten ziyade kendine vird eden ve on üç seneden beri ism-i Âzamla beraber binbir Esma-i İlahiye içinde bulunan Cevşenü'l-Kebir ile ve o Esma ile ulûm-u Kur'âniyenin hazinesini açan yüz yirmi risaleyi o Esma'nın feyzi ile Kur'ân'a tefsir yapan ve yirmi dört saatte yüz yetmiş defa Sekine ve ism-i Âzam denilen Esma-i Sitte-i Meşhureyi bin üç yüz mükerrer âyetle okuyan ve Âl-i Beytin mânevî ve gayet mühim bir mirası ve bir maden-i feyzi olan Cevşenü'l-Kebir'i kendine üstad eden ve bidayette her günde bir defa bazan üç defa tamamını okuyan ve talebesine tavsiye eden adam, Risale-i Nur müellifidir. Hem mademki kasidenin sarahata yakın altı yerinde ondan haber veriyor. Hattâ yalnız p106.gif (754 bytes) makamında dahi altı satırda altı defa p107.gif (264 bytes) ile bu zamanın en müthiş hadisesi olan birinci harb-i umumiyi gösterip o harpte ilimce ve şeriatça ve şahısça korkulara düşen bir şakirdini teşci' eden bu altı satır bilâistisna on üç cümlesiyle on üç defa aynı şakirdinin başına parmak basıyor. Ve on üç seneden beri ism-i Âzama devam o şakirdin tarih-i hayatının on üç vakıat-ı mühimmesine on üç surette işaret ve umum işaretler birbirine kuvvet verip ittifak ettikleri adam, Risale-i Nur müellifidir. Elbette bu mezkur dokuz hakikat gayet kat'i bir surette netice verir ki Hz. Ali (r.a.) Ercüze ve Celcelûtiye'sinde Risale-i Nur'u alkışlıyor, haber veriyor ve müellifi ile konuşuyor, teselli ediyor.

1p108.gif (828 bytes) HAŞİYE 2