![]() ![]() ![]() |
On Dördüncü Şua - s.1050 |
Hata 6-7: Devletin emniyetini ihlâle teşvik edecek hareketlerde bulunduğundan ve
gizli cemiyet kurduğundan.
Cevap: Eskişehir Mahkemesinin yalnız tesettür ve şapka meselesini esas tutması
ve cemiyet ve emniyeti ihlâle ehemmiyet vermemesi bu yanlışını gösteriyor.
Hata 8: Kanunun 163'üncü maddesi.
Cevap: Zâhiren o madde-i kanunî ile, fakat hakikaten Eskişehir Mahkemesi
kanaat-i vicdaniye ile hüküm vermesi, Tesettür Risalesinin eskiden yazıldığını
anlamasıyla, mecburiyetle kanaat-i vicdaniyeye müracaat etmesi, bu yanlışını
gösteriyor.
Hata 9: Dinen mukaddes tanınan şeyleri âlet etmesi.
Cevap: Bu otuz seneki hayatım ve bütün benimle görüşenler ve mahiyetimi
bilenler, bu hükmü tekzip ediyorlar.
Hata 10: Devletin emniyetini bozacak hareketlere halkı teşvik ve tergîb ederek.
Cevap: Yirmi senede hiç bir Nur şakirdi böyle bir vukuata sebep olmadığı ve
on vilâyetin zabıtaları kaydetmemeleri, bunun hatâ olduğunu gösteriyor.
Hata 11: Gizli cemiyet kurmak.
Cevap: Üç mahkemenin o noktada beraat vermesi ve yirmi senedir siyaseti terk
etmekliğim, bu hatânın ne kadar açık bir iftira olduğunu gösteriyor.
Hata 12: Gizli neşriyatta bulunmak.
Cevap: Âlem-i İslâmın mühim merkezlerinde ve burada merkez-i hükûmette ve
dârülfünunda yazdıkları Nur mecmuaları ellerde gezmesiyle bu yanlışını
gösteriyor.
Hata 13: Gençlik Rehberi, Nurcular cemiyeti arasında gizli satılmasına.
Cevap: Cerh edilmeyen müdafaatta, yedi makamata gönderilen itiraznamede kat'î
hüccetlerle ki, Nur talebeleri hiçbir vecihle siyasî cemiyet olmazlar. Hem Eskişehir
Emniyet Müdürlüğü müsaadesiyle resmen tab edilen Gençlik Rehberi, değil yalnız
Nurcular arasında, herkese alenen satıldığı bu hatâsını ispat eder.
Hata 14: Zülfikar ve Asâ-yı Mûsâ'nın gizli satılmasına.
Cevap: Doğrudan doğruya Diyanet Riyasetine berâ-yı malûmat bu mecmuaların
gönderilmesi, hem alenen İstanbul'da ciltlenmesi ve İstanbul'daki mühim zatlara,
hattâ bazı kitapçılara-ki, Hindistan'a kadar gönderilmek için-gönderilmesi, gizli
satılmadığını, belki ilânatla, teşhir edilmekle satıldığı bu hatasını
gösteriyor.
Hata 15: "Yüz kırk sûre Kur'ân" demesine.
Cevap: Kur'ân yüz on dört sûre olduğunu, Kur'ân'ı okuyan herkes bildiği
halde, sathîliği ve aceleliği bu acip yanlışa sevketmiş.
Hata 16: Kur'ân-ı Kerîme âdetâ bir nazîre.
Cevap: Bin defa hâşâ! Risale-i Nur Kur'ân'ın bu asırda bir mucize-i
mâneviyesinin bir aynası ve ondan tereşşuh etmiş bir tefsiri olduğuna bütün
Nurcuların ve Risale-i Nur'daki yazıları görenlerin kanaatleri, bu yanlışı tekzip
ediyor.
Hata 17: Risale- i Nur yüz kırk parçadan ibaret olan.
Cevap: Müdafaatımda belki pek çok defalar lüzumu için yüz otuz parça diye
tekrarımız bu yanlışını gösteriyor.
Hata 18: Risale-i Nur'un telifi yirmi üç senede tamamlandığı bildirilen.
Cevap: İmam-ı Ali'nin (r.a.) ve Gavs-ı Âzam'ın (k.s.) işârât-ı
gaybiyeleriyle ve mânâ-yı işarîsiyle, bir vakit yirmi dört senede Risale-i Nur tamam
olacak denilmesi, o yanlışı tashih eder.
Hata 19: Üç kitapta toplanan Nur Risalelerinin.
Cevap: Belki, yalnız Yirmi Yedinci Mektup, lâhikasıyla beraber o üç mecmua
kadar büyük olduğu gibi, onlardaki Nurun risaleleri o üç mecmuada ancak beşten
birisi olması, dikkatsizlikten gelen bu yanlışını gösteriyor.
Hata 20: Perakende halinde bulunan Nur Risaleleri.
Cevap: Şimdi, Nurları yazan kalemlerin yüz binler ve güzel, itina ile,
tevafukla yazan yüzler kâtibin aşk-ı imanî ve ilmî ile yazdıkları Nur Risalelerine
perakende, ehemmiyetsiz parçalar namı verilmesi zâhir bir yanlıştır.
Hata 21: Bazı kısmında mevzu ve gaye ile hiç ilgisi olmadığı.
Cevap: Eski zamanda mantıkta en derin âlimleri ilzam eden ve şimdiye kadar
müdakkik âlimlerin Risale-i Nur'u o cihette tenkit edememeleri, bu hatâyı söyleyene
iade eder.
Hata 22-23: Risale-i Nur'un bir kısmında okuyanlara birşey öğretme
bakımından ilmî mahiyet taşımadığı.
Cevap: Yirmi seneden beri hükûmetin iğfal olunmuş bazı rükünleri ve
aldanmış bazı müteassıp hocalar Risale-i Nur'un aleyhinde hücum ettikleri ve herkesi
ürküttükleri halde, hiçbir esere müyesser olmayan yüz binler her sınıftan
muhtac-ı ilm-i hakikat ona talip olup istifadeleri bu iftirayı pek çirkin gösteriyor.
On Dördüncü Şua - s.1051
Hata 24: Şimalden gelecek büyük kızıl tehlikeye karşı bir sed olduğunu
iddia ve zannetmektedir.
Cevap: Nurları okuyan bütün zatlar; değil zan ve tahmin, belki kat'î ve
yakînî bir surette, Risale-i Nur'un şimalden gelen tehlikeye bir sed olduğunu
söylemeleri bu hatâyı gösteriyor.
Hata 25: Devletin emniyetini ihlâl etmiş.
Cevap: Üç mahkemede, üç müdafaatımda bu iftiranın asılsız olduğunu ispat
ettiğim gibi, yirmi senede bulunduğum beş altı vilâyet zabıtaları, emniyeti ihlâle
dair hiçbir emâreyi ne Said'in ve ne de arkadaşlarının hakkında kaydetmemesi, bu
iftirayı tamamıyla reddeder.
Hata 26: Nurcuların zanları hilâfına olarak, Nur Risaleleri yegâne okunacak
tefsir değildir.
Cevap: Nur Risalelerinde ve talebelerinin lisanında her vakit söylenen "Bu
zamanda en kuvvetli bir tefsir-i Kur'ânîdir" cümlesidir. Yoksa hiçbir vakit
başka tefsirlere ilişmek hatırlarına gelmediği, bu acîp hatânın ne kadar çirkin
olduğunu gösterir.
Hata 27: Nurcular adı verilen talebelerin de yekdiğerleriyle görüşmeleri gizli
olduğu.
Cevap: Isparta vilâyetinde ve bütün köylerinde, zabıtanın ve hükümetin
taht-ı nezaretinde âşikâre surette görüşmeleri ve bazı köylerde yüz kalemle
yazıları neşretmeleri, gizlilik isnadını kırıyor.
Hata 28: Teksir makinesiyle çoğaltılması ve alanların bulunduğu yerlere
götürülmesi gizli yapılmaktadır.
Cevap: Bu ifadede bir dirhem doğruluk varsa, üç dirhem yanlış var. Evet,
insafsız gizli düşmanlarımız bahane bulmamak için, dörtte bir gizli yapılmıştı.
Yoksa şimdi buldukları bahaneyle bizi daha evvelden adliyeye sürüklemeleri ihtimaline
binaen, bir parça gizliydi. Yoksa herbirisi üç yüz dört yüz sayfalı mecmualardan
bin beş yüze yakın miktarı memleketin her tarafına mümânaatsız gitmesi, bu
hatâyı tam gösterir.
Hata 29: Ve nitekim mektupların, mürsellerin bulunduğu yerden değil, başka yer
postahanesinden verilerek gönderilmekte olduğu.
Cevap: Yirmi sekizinci yanlışta zikri geçtiği gibi, onda biri doğru ise dokuzu
yanlıştır. Mektuplar, pek nadir olarak postahaneye mürsellerin bulundukları yerlerden
verilmemiştir.
Hata 30: Cemiyet mensubîninden Ali Savran tarafından gönderildiği.
Cevap: Makam-ı iddianın o Ali Savran'ı tahliye etmesi ve sonra da bu mahkemede
yine tevkif etmeyip memleketine gitmesine izin vermesi, cemiyetçilik olmadığını
makam-ı iddia kendi kalemiyle ispat etmiştir.
Hata 31: Yine gizlice bazı vatandaşların mensup oldukları gizli cemiyete.
Cevap: Böyle asılsız bir hatâyı tekrar etmek de büyük bir hatâ olduğu
malûmdur.
Hata 32: Herkese okunmasının dahi sevap olduğunu söyleyerek iğfale
çalıştıkları.
Cevap: Otuz üç âyât-ı Kur'âniyenin işârâtına mazhar ve şimdiye kadar
yüz binler adama iman cihetinde tesirli hizmet eden ve pekçok gençleri ıslah eden
Risale-i Nur'la iğfal edilmiş diyen, elbette nefs-i emmârenin iğfaline kapılmış ki,
böyle hatâ ediyor.
Hata 33: Bundan başka gizli maksat görünmüyorsa bu gizliliğe mahal
görünmezdi.
Cevap: Kırk seneden beri bana suikasta çalışan gizli düşmanlarımın
desiseleriyle şahsıma karşı eşedd-i zulmü yapanlardan çekinmek için gizlenmiştir.
Hata 34-35: Dinî hissiyatı âlet ederek devletin emniyetini bozmaya halkı
teşvik eden hareketlerinin.
Cevap: Hiç aslı olmayan uzak bir imkânı vukuat yerinde sarf ederek bu kadar
tekrar etmek, yalnız garazkârâne bir iftiradır.
Hata 36: Kanunî ve zarurî olarak takip edilmesine, münafıklık, zındıklık,
dinsizlik ve zulüm olarak tavsif eden.
Cevap: Bizi kanunsuz hapislere sokmak ve gizli düşmanlarımızın desiseleriyle
bizi perişan etmek sırasında o gizli düşmanlarımıza münafıklık, zındıklık,
dinsizlik söylediğimizi, iğfallerine kapılmış memurlara atfetmesi hatadır.
Hata 37-38: Kimseyle görüşmediğini ileri sürdüğü halde, gizli olarak
vilâyet ve kaza ve köylerden gelenleri kabul edip görüşmüş.
Cevap: Bu yazıda bir doğru varsa, yirmisi yanlış. Çünkü, yirmi ve otuz
ziyaretçiden ancak bir tanesini kabul ettiğimi mahallî zabıtası ve ahali bildiği
halde böyle küllî ve daimî bir surette isnat etmek iftiradır.
Hata 39: Sûreten bu inziva hali, yakınları olan talebeleri tarafından birçok kerametlerin mevcudiyetinin kabulüne ve bütün Nurculara inandırılmasına yol açmış.
On Dördüncü Şua - s.1052
Cevap: Bu inziva, böyle kanunsuz belâlara düşmemek ve tasannu ve hodfuruşluktan kurtulmak için olduğu ve Nur şakirtlerinin bu inzivayı beğenmedikleri halde, bundan kendimi keramet sahibi göstermek ve dostları da onunla onu kerametli bilmek mânâsız bir iftiradır.
Hata 40: Kerametleri ve velîliği hakkındaki söylenenleri ve yazıları red ve
cerh etmiyor.
Cevap: Bu pek zâhir bir hatâdır. Yüz yerde kardeşlerime yazmışım ki,
"Şahsımda hiç bir ehemmiyet yok. Bana karşı hüsn-ü zannınız yanlıştır.
Sizin ihlâsınız var. Ben belki ihlâsa muvaffak olamıyorum. Hizmette de size
yetişemiyorum" dediğim ve hiç bir defa nefsimi methetmediğim halde bu isnat
büyük bir iftiradır.
Hata 41: Ve bu yolda öğünmesine bir sebep olmuştur.
Cevap: İddianameyi yazan, sathîlik ve garazla baktığı için, Risale-i Nur'un
senâsını benim şahsımın senâsı zannetmiş, bu hatâya düşmüş. Ve çok yerlerde
böyle hatâya düşüyor.
Hata 42: Said tefahura düşkündür.
Cevap: Bu otuz senelik yeni hayatım ve bütün beni tanıyanlar onun bu
iftirasını tekzip eder.
Hata 43: Bunu eserlerinin muhtelif yerlerinde görmek mümkündür.
Cevap: İddiacının bu dediği tefahur benim şahsıma değil; bütün o tefahuru
hatırına getiren senâlar, Risale-i Nur'a aittir. Risale-i Nur da Kur'ân'ın
tefsiridir.
Hata 44: Siracü'n-Nur kitabında, eserin dört buçuk saat zarfında yazıldığı
kaydedilmiştir.
Cevap: Bu yazısında iki hatâsı var. Birisi: Siracü'n-Nur dört buçuk saatte
telif edilmiş değil; onun içinde on beş yirmi sayfadan ibaret Hastalık Risalesine
aittir. Orada imzaları bulunan iki kâtibin arzularıyla bir tahdis-i nimet olarak
yazılmıştır. Bunda hiçbir kimsenin hatırına tefahur gelmez; ancak bir şükürdür.
Hata 45: İlminin vüs'atini ve karihasının genişliğini ve zekâsının feyzini
ve yüksekliğini anlatmak istemiştir.
Cevap: Elli altmış senelik hayat-ı ilmiyesi böyle temeddühlere ihtiyaç
bırakmadığı gibi, âhir ömründe şahsını temeddühten bütün bütün çekindiği,
yalnız hakaik-ı imaniyenin beyanında yanlış etmediği ve sırf Kur'ân'ın feyzinden
iktibas ettiğine dair beyanatı böyle hodfuruşâne bir surete çevirmek büyük bir
iftiradır. Hattâ o yanlış doğru da olsa meşhur Abdülvehhab-ı Şirânî ve
Muhyiddin-i Arabî gibi pek çok ehl-i hakikat ulema, tahdis-i nimet nev'inde bu tarz-ı
ihsanat-ı İlâhiyeyi çok defa kitaplarında zikretmişler.
Hata 46-47: Kendi kerametine o kadar inanmıştır ki, İlâhî ve tabiî olan
birçok hâdiseleri kendisinin ve Risale-i Nur'un kerametidir der.
Cevap: Bu hatâsında birkaç vecihle yanlışı var. İlâhî ve tabiî olarak iki
kısma ayırmak ve tabiata da bir hisse-i icad vermek dinde bir yanlış olduğu gibi,
Risale-i Nur'a ve şakirtlerine gelen zulmün aynı zamanında zelzele gibi müteaddit
hadiselerin tevafukları Risale-i Nur'un makbuliyetine ve bir sadaka-i makbule hükmüne
geçtiğine bir işaret-i gaybiyedir demesini tefahur zannetmek iftira olduğunu herkes
bilir.
Hata 48: Risale-i Nur'un tokadı olarak vasıflandırmaktadır.
Cevap: Bunu müdafaatımda pek zâhir bir hatâ olduğunu ispat ettiğimiz gibi;
Risale-i Nur'un tokadıdır denilmemiş; belki "Risale-i Nur sadaka-i makbule gibi
belâların def'ine vesile olmasından, o gizlendiği ve müsadere edildiği zamanda bazı
belâlar fırsat bulup başımıza gelir" denilmiş. Bu ise adalet-i İlâhiyenin bir
tokadıdır.
Hata 49: Muhtelif yerlerde olan zelzeleler ve seylâplar, Risale-i Nur'un şiddetli
birer tokadı olarak vuku bulmuştur.
Cevap: Cevabı mükerrer verilmiş bir hatâyı tekrar etmek garazkârâne bir
yanlıştır.
Hata 50-51: Bu seylâp ve zelzelelerden Risale-i Nur'un ve binnetice kendisinin
kerametiyle kurtulmuşlardır. Ve mâsumlar ve çocuklar o belâlardan zarar görmüşler.
Said bunu izah etmemiş ve edememiştir.
Cevap: Risale-i Nur'un mükerrer yerlerinde yazılmış ki, zâlimlere gelen
musibetlerde mâsumların telef olan malları sadaka ve vefat edenler de şehid hükmünde
olduğunu beyan, bu yanlışını ve sathîliğini gösterir.
Hata 52: Hayır ve şerrin Allah'tan olduğunu inkâr yoluna sapmak gibi bir tezada
düşmüştür.
Cevap: Risale-i Nur'dan Kader Risalesi olan Yirmi Altıncı Sözün sırr-ı kaderi
emsalsiz bir surette beyanı ve imanın erkânlarını Risale-i Nur'un harika bir tarzda
ispatı meydanda iken, böyle bir iftira garazkârlıktan başka birşey değildir.
Hata 53: Nur şakirtlerinin bazıları ona bir mehdîlik de tevcih etmişlerdir.
Cevap: İtiraznamemde kat'î hüccetlerle onun bu hatâsı reddedilmiş. Hem
hiçbir vakit, değil böyle büyük makamları, belki küçük medih ve hüsn-ü zan ile
nefs-i emmâresine bir benlik vermemek için reddettiği mahkemelerde de görülmüştür.