Sirâcü'n-Nûr - s.2304

"Doktor Duzi'nin baştan nihayete kadar serâpa İslâmiyetiniz ve vatanınız ve dininiz aleyhinde ve frenkçe "Tarih-i İslâm" namındaki eseri ki, zındıkların kütüphanelerinizdeki eserlerine, kitaplarına ve serbest okumalarına ve o kitapların şâkirtleri, kanununuzca cemiyet şekline almalarıyla beraber, dinsizlik veya komünistlik veya anarşistlik veya pek eski ifsad komitecilik veya menfî turancılık gibi siyasetinize muhalif cemiyetlerine ilişmiyordunuz? Neden hiçbir siyasetle alakaları olmayan ve yalnız iman ve Kur'ân cadde-i kübrâsında giden ve kendilerini ve vatandaşlarını idam-ı ebediden ve haps-i münferidden kurtarmak için Kur'ân'ın hakiki tefsiri olan Risale-i Nur gibi gayet hak ve hakikat bir eseri okuyanlara ve hiçbir siyasi cemiyetle münasebeti olmayan o halis dindarları birbiriyle uhrevi dostluk ve uhuvvetlerine cemiyet namı verip ilişmişsiniz. Onları pek acip bir kanunla mahkum ettiniz ve etmek istediniz?" dedikleri zaman ne cevap vereceksiniz? Biz de sizlerden soruyoruz. Ve sizi iğfal eden ve adliyeyi şaşırtan ve hükûmeti bizimle vatana ve millete zararlı bir surett meşgul eyleyen muarızlarımız olan zındıklar ve münafıklar, istibdad-ı mutlaka "cumhuriyet" namı vermekle, irtidad-ı mutlakı "rejim" altına almakla, sefahet-i mutlaka "medeniyet" ismi vermekle, cebr-i keyfi-i küfriye "kanun" ismini takmakla hem sizi iğfal, hem hükûmeti işgal, hem bizi perişan ederek, hâkimiyet-i İslâmiyeye ve millete ve vatana ecnebî hesabına darbeler vuruyorlar.

Ey efendiler! Dört seneden dört defa dehşetli zelzeleler, tam tamına dört defa Risale-i Nur şakirtlerine şiddetli bir surette taarruz ve zulüm zamanlarına tevafuku ve herbir zelzele dahi tam taarruz zamanında gelmesi ve hücumun durmasıyla zelzelenin durması işaretiyle, şimdiki mahkûmiyetimiz ile gelen semavî ve arzî belalardan siz mes'ulsunüz.

Denizli Hapishanesinde tecrid-i mutlak ve haps-i münferidde mevkuf
Said Nursî


Efendiler,

Şimdiki hayat-ı içtimaiyeyi bilmediğimden, sizin musammem mahkûmiyetimize bir bahane olmak için pek musırrane ileri sürdüğünüz cemiyetçilik ithamına karşı pek çok katî cevaplarımızla Ankara ehl-i vukufunun dahi müttefikan tasdikleriyle beraber, bu derece bu noktada ısrarınıza çok hayret ve taaccübde bulunurken kalbime bu mânâ geldi:

Madem, hayat-ı içtimaiyenin bir temel taşı ve fıtrat-ı beşeriyenin bir hâcât-ı zarûriyesi ve aile hayatında tâ kabile ve millet ve İslâmiyet ve insaniyet hayatına kadar en lüzumlu ve kuvvetli rabıtası ve her insanın kâinatta gördüğü ve tek başına mukabele edemediği medar-ı zarar ve hayret ve insanî ve İslâmî vazifelerin ifâsına mânî, maddî ve mânevî esbabın tehacümâtına karşı bir nokta-i istinadı ve medar-ı tesellisi olan dostluğun ve kardeşâne cemaatin ve topluluğun ve samimane uhrevî cemiyet ve uhuvvetin siyasî cephesi olmadığı halde ve bilhassa hem dünya, hem din, hem âhiret saadetlerine kat'i vesile olarak iman ve Kur'ân dersiyle hâlis bir dostluğa ve hakikat yolunda bir arkadaşlığa ve âhiretine ve vatanına ve milletine zararlı şeylere karşı bir tesanüd taşıyan Risâle-i Nur şakirtlerinin pek çok takdir ve tahsine şayân ders-i imanda toplanmalarına, "cemiyet-i siyasiye" nâmını verenler, elbette ve herhalde, gayet fena aldanmış veya gayet gaddâr bir anarşisttir ki, hem insaniyete vahşiyâne düşmanlık eder, hem İslâmiyete nemrudane adâvet eder, hem hayat-ı içtimaiyeye anarşiliğin en bozuğu ve mütemerridi tavrıyla husumet eder ve bu vatana ve millete ve hâkimiyet-i İslâmiyeye ve dinin mukaddesatına en mürtedâne ve mütemerridâne ve anudane mücadele eder. Veya ecnebi dinsizleri hesabına bu milletin can damarını kesmeye veya bozmaya çalışan hannâs bir zındıkdır ki, hükûmeti iğfal ve adliyeyi şaşırtır, tâ o şeytanlara ve Firavunlara ve anarşistlere karşı şimdiye kadar istimâl ettiğimiz mânevî silâhlarımızı, kardeşlerimize ve vatanımıza çevirsin veya kırdırsın.HAŞİYE 1


Müdafaatın Zeyli

Mühim bir sualin cevabıdır.

Büyük memurlardan işimizle alâkadar olanlar sordular. Dediler ki:...1


BEŞİNCİ ŞUA2


Beşinci Şua'nın İkinci

Makamı ve Meseleleri3

HAŞİYE 2

Sabık yirmi adet meselelere bir tetimme olarak

Üç Küçük Meseledir

BİRİNCİ MESELE ...4


Hazretinize buradan ayrılık zamanında söylemiştim.

Çekilip nur-u hidayet, yine zindan olacak...5


Âyetinin veraset-i Ahmediye (a.s.m.) cihetinde mâna-yı işârî noktasında...6


Merhum Hasan Feyzi, nurlardan aldığı hakikat dersini, nurlara işaret ederek güzel tanzim etmiş. Lahikaya girsin.

Güzel oku! Her zerrede coşkun birer mana var...7


TILSIMLAR MECMUASI

Tılsımlar Mecmuası Risale-i Nurun ve dinin ve imanın ve Kur'ân'ın yüzer muammâ ve tılsımlarının keşfiyatından bir kısmını beyan eder. Her bir parçada bir ehemmiyetli muammâ-yı Kur'âniye ve tılsım-ı imaniye hal ve keşfedilmiştir.


BİRİNCİ SÖZ8


On Dördüncü Lem'anın İkinci Makamı9


ON BİRİNCİ SÖZ10


ON ALTINCI SÖZ11


[On Altıncı Söz'un Zeyli]

Küçük Bir Zeyl12


ONUNCU KELİME13


Yirminci Mektubun Onuncu Kelimesine Zeyl14


Yirmi İkinci Sözün İkinci Makamı

Mukaddeme15


[Yirmi İkinci Sözden]

Hâtime16


YİRMİ DÖRDÜNCÜ MEKTUP17


YİRMİ ALTINCI SÖZ

Kader Risalesi18


Hâtime19


Yirmi Yedinci Sözün Zeyli

Sahabeler Hakkındadır20


Sual: Deniliyor ki: Sahâbeler Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmı gördüler, sonra...21


[Yirmi Dokuzuncu Sözden]

İkinci Maksat

Kıyamet ve mevt-i dünya ve hayat-ı âhiret hakkındadır.22


[Otuzuncu Sözden]

İkinci Maksat

Tahavvülât-zerrâta dair...23


[Yirmi Sekizinci Sözün İkinci Sualinin Haşiyesidir.]

Şu dünyada cism-i insanî ve hayvanî, zerrat için güya bir misafirhane, bir kışla, bir mektep hükmündedir ki, câmid zerreler ona girerler, hayattar olan âlem-i bekaya zerrat olmak için liyakat kesb ederler, çıkarlar. Âhirette ise 24 sırrınca, nur-u hayat orada âmmdır. Nurlanmak için o seyrüsefere ve o talimat ve talime lüzum yoktur; zerreler demirbaş olarak sabit kalabilirler.

Aziz Kardeşlerim,

Şu risale, tılsım-ı kâinatın üç esasından birisini halletmiştir. Çünkü, müşkil-küşâ o muammâ-yı hilkatte bir hayret-fezâ faaliyet, kâinatta görünüyor.

Biri de, tahavvülât-ı zerrâttır ki, bir zenberek hükmünde kâinat makinasını işlettiriyor.

Biri de, hayret-fezâ hidemât-ı vezâifi görmekle beraber, nereden nereye bu seyl-i kâinat akıp gidiyor?

Kur'ân-ı Hakîmin bu tılsımını üç esas ile keşfetmiş. O keşfin bir nevi tefsiri hükmünde bulunan şu risale, harekât-ı zerrâtı beş-altı hikmetle halletmiştir. Yirmi Dördüncü Mektubun İkinci Esası olan, "Mevcudat ne yapıyor, nereye gidiyor?" Birinci Remizden nihayete kadar. Ve Yirmi Dokuzuncu Sözün İkinci Maksadı o muammâyı tamamiyle açmıştır. Hakikatın üssü'l-esâsını istersen bunlara bak.

Eğer o hakikat-ı Kur'âniyenin en tatlı meyvelerini istersen Yirmi Dördüncü Sözün Beşinci Dalındaki Beş Meyveye ve Otuz Birinci Sözün Dördüncü Esasının Beş meyvesini temâşâ et.


Beşinci Dal

Beşinci Dalın Beş Meyvesi Var.25


Dördüncü Esas

Miracın semerâtı ve faydası nedir?26


27

âyetinin veraset-i Ahmediye (a.s.m.) cihetinde, mânâ-yı işarî noktasında...28


DÖRDÜNCÜ ŞUA29