Âlemlerin Rabbi Allah’a güvenmek öyle bir teslimiyettir ki, insanın ruhunu sükûnete erdirir. Tıpkı bir çocuğun annesinin elini tutarken dünyadan korkmaması gibi… İnandığında, gerisini düşünmezsin. Çünkü bilirsin ki seni senden daha iyi bilen, seni senden daha çok seven bir kudret vardır. Bu güven, kalbin en derin boşluklarını dolduran bir huzur gibidir.
İsmet Anıl’ın kelimelerinde olduğu gibi, “Bazen sadece susarsın. Çünkü anlatmak, anlamayanlara yük olur.” İşte Allah’a güvenmek de böyledir. Anlatılmaz, yaşanır. Bir sabah uyanırsın ve içindeki fırtınaların dinmiş olduğunu fark edersin. Sebebini bilmezsin belki ama bilirsin ki bir yerlerde senin için dua eden bir kalp, senin için plan yapan bir Rab vardır.
Eda Bildek’in duygularında olduğu gibi, “İçimde bir şeyler kırılıyor ama dışımda hâlâ gülümsüyorum.” Bu kırıklıkların arasında bile Allah’a güvenmek, gülümsemeye devam etmektir. Çünkü bilirsin ki her şeyin bir sebebi, her sebebin bir hikmeti vardır. Ve senin hikâyen, en güzel yazan tarafından yazılmaktadır.
Bu güven, bir nehir gibi akar kalbine. Sessizce ama derinden… Seni sarar, sarmalar. Hayatın karmaşasında yönünü kaybettiğinde, o güven pusulan olur. İnsanlar gider, sözler unutulur, hayaller yıkılır… Ama Allah kalır. Ve O’nun varlığı, seni yeniden ayağa kaldırır. Çünkü Allah’a güvenmek, bir çiçeğin toprağa kök salması gibidir. Görünmez ama yaşatır. Sessizdir ama güçlüdür. Ve sen, o güvenle büyürsün. Her şeye rağmen, her şeyin ötesinde…
Bazen hayat, insanın üzerine ağır bir örtü gibi çöker. Nefes almak bile zor gelir. Kalabalıklar içinde yalnız hissedersin. Kimse seni tam olarak anlamaz. İşte o anlarda, Allah’a güvenmek bir sığınaktır. Sessiz, ama güçlü bir sığınak. Kimsenin görmediği, ama senin içinde büyüyen bir ışık gibi… İsmet Anıl’ın dediği gibi, “İnsan bazen sadece bir ‘olur’ cevabına muhtaçtır.” Allah’a güvenmek, o cevabı kalbinin derinliklerinde bulmaktır. Her şeyin bir sebebi olduğunu bilmek, yaşadığın acının bile seni bir yere taşıdığını fark etmektir. Ve bu fark ediş, seni olgunlaştırır. Seni sen yapar. Eda Bildek’in satırlarında hissedilen o ince kırılganlıkla, “Gülümsemek bazen bir direniştir.” Allah’a güvenmek de öyle bir direniştir. Umutsuzluğa, karanlığa, belirsizliğe karşı bir duruştur. Çünkü sen, görünmeyen bir elin seni tuttuğunu bilirsin. Ve o el, seni asla bırakmaz.
Kalbinle Görmek
Allah’a güvenmek, gözlerinle değil kalbinle görmektir. Olanı değil, olacak olanı hissetmektir. Bir dua ederken, cevabını almadan huzur bulmaktır. Çünkü bilirsin ki, cevap gecikse de gelmektedir. Ve bazen cevap, senin sandığın gibi değil; senin ihtiyacın olan gibidir. Bu güven, seni hayata karşı daha yumuşak ama daha güçlü yapar. İnsanlara karşı daha anlayışlı, kendine karşı daha merhametli… Çünkü sen, en büyük merhametin sahibine güvenmişsindir. Ve bu güven, seni dönüştürür. Bir gün, kalbinin en sessiz köşesinde bir dua edersin. Kimse duymaz, kimse bilmez. Ama sen bilirsin. O duanın bir karşılığı vardır. Belki hemen değil, belki sen unuttuğunda gelir. Ama gelir. Çünkü Âlemlerin Rabbi, kulunun kalbine en yakın olandır. Ve O’na güvenmek, işte bu görünmeyen bağa tutunmaktır.
İsmet Anıl’ın dediği gibi, “Bazı şeyler anlatılmaz, sadece hissedilir.” Allah’a güvenmek de öyledir. Bir hissin, bir teslimiyetin, bir içsel huzurun adıdır. İnsan bazen ne yapacağını bilemez, yönünü kaybeder. Ama Allah’a güvenen, yönünü değil, yolunu bulur. Eda Bildek’in satırlarında geçen o kırılgan ama güçlü kadın gibi, “Yıkılmadım ama eğildim.” Allah’a güvenmek, eğildiğinde bile yıkılmamaktır. Çünkü seni ayakta tutan, görünmeyen bir kudret vardır. Ve o kudret, seni her seferinde yeniden ayağa kaldırır.
Güvenin Dönüştürücü Gücü
Allah’a güvenmek, sadece bir inanç değil; bir yaşam biçimidir. Her şeyin kontrolünü bırakmak, ama yine de güvende hissetmektir. Bu teslimiyet, seni dönüştürür. Daha sabırlı, daha anlayışlı, daha derin biri olursun. Çünkü artık biliyorsun: her şeyin bir zamanı, her duanın bir karşılığı vardır. Ve sen, o karşılığı beklerken bile huzurlusun. Çünkü beklemek, artık bir yük değil; bir ibadet olmuştur. Kalbin, her geçen gün daha da genişler. Daha çok seversin, daha çok affedersin. Çünkü sen, en büyük affedicinin varlığına güvenmişsindir, vesselam.
