Amelsiz ilim, susuz çiçek gibidir. Bizler biliyoruz ki ilim, insanın zihnini aydınlatır; fakat amel ile sulanmadığında, susuz kalmış bir çiçek gibi solar. Bilmek, tek başına insana şeref katmaz; asıl değer, bilmenin hayata yön vermesi ile ortaya çıkar. Ve yine bu bilinçleyiz ki bilmekte yetmez, yaşamak gerekir. Dilimizde dolaşan bilgi, kalbimize yerleşemediğinde kuru bir sözden öteye geçmez.
İnsanı yücelten, öğrendiğini yaşamak veya yaşadığıyla örnek olmaktır. Çünkü ilim yolcusu, amel yolcusu olmadan varmaz ki menzile. İlim yolunda yürüyenler bilir ki menzil, yalnızca öğrenmekle değil, öğrenileni yaşamla bütünleştirmekle elde edilir. Amelsiz ilim, yolunu yarıda bırakan bir yolcu gibidir. Dolayısıyla; ilim öğrenmek yetmez, ilimle dirilmek gerekir.
Nice insanlar ilmi bilir ama hayatına taşımadığı için o bilgi, yük olmaktan öteye gitmez. Oysa ilim, kalbe hayat, ruha nefes, ömre bereket katmak için vardır. O yüzden hep deriz ki: “Amelle taçlanan ilim.” Taçsız bir saltanat nasıl yarım kalırsa, amelsiz bir ilim de eksik ve zayıftır. İlim, amel ile taçlanır; böylece sahibini hem dünyada onurlandırır hem de ahirette yüceltir. İlimle nurlan, amelle yol al.
İlim, aynı zamanda insanın yönünü aydınlatan bir nurdur; fakat o nur, amelin rehberliğinde yola dönüşür. Bilgi ışık olur, amel ise o ışıkla açılan kapıdır. Bu ışığın izinde; dilinde değil, hayatında olan ilim, yani gerçek ilim, aslında dillerde süslenmez; hayatın içinde varlığını gösterir. İnsanın hali, ilmin aynasıdır; yaşamayanın bilgisi ise yalnızca bir yankıdan ibarettir.
Kıymetli okurlarım, ilim insana yalnızca bilgi yükü olsun diye verilmedi. O, kalbin derinliklerine inip amelle sulandığında yeşeren bir fidandır. Bilgi, zihinde taşındığında ağırlık olur; fakat amelle buluştuğunda rahmete dönüşür. Çünkü ilim, yaşamı yönlendirmek için vardır; dili süsleyen, zihni dolduran ama hayata yansımayan bilgi ise sahibini yüceltmez. Zira, amelsiz ilim, susuz kalmış bir çiçek gibidir. Görüntüsü vardır ama canlılığı yoktur. Bilmek yetmez, yaşamak gerekir.
Biliyoruz ki öğrendikçe mesuliyet artar, mesuliyet arttıkça imtihan ağırlaşır. Bu yüzden hakiki ilim yolcusu, öğrendiğini yaşayan ve yaşadığını öğreten kimsedir. İlim yolcusu, amel yolcusu olmadan varamaz. Çünkü yolun ışığını ilim verir; adımların gücünü ise amel kazandırır. Evet, öğrenmek kalbi diriltir demiştik; ama amel etmek ise o kalbi hayata bağlar. İlmin değeri, kitaplardaki satırlardan değil, yaşamdaki karşılığından anlaşılır.
“İlim, kalbe inmezse yük; amele dönüşmezse gölge olur.
Gerçek ilim, hayatı değiştiren ilimdir.”