Site icon İslam & İslamiyet – Kevser.Org

Tevekkülün İzinde: Peygamberlerden Dersler

“Harflere de kırgınım; dilime değil, yüreğime lâl oldular.
Şimdi ben, diriden müsvedde; ölüden rûh-ı mecruh oldular.

Aczimle düştüm dergâhına; sükûtla niyaz eyledim sana.
Ya Rab, hükmünde şifâ; takdîrinde rahmetle kul oldular.

Fenâ meyinde mâhv oldum; benlikten eser bırakmadım.
Bekâ şarabından içtim; sırlarla mest olup dol oldular.”

Hz. Eyyûb (a.s.) – Sabır ve Teslimiyetin Aynası

Bazen kelimeler insana küsüyor. Harfler, dilimize değil yüreğimize lâl oluyor. Dışarıdan bakan bir göz bizi diri görse de içimizde bir yerler çoktan tükenmiş oluyor. İşte bu hâli anlatmak için kalem, “diriden müsvedde, ölüden rûh-ı mecruh” diye fısıldıyor.

Hz. Eyyûb’un sabrı tam da burada bize ışık tutuyor. Malını kaybetti, evladını kaybetti, sağlığını kaybetti… Lâkin bir şeyi hiç kaybetmedi: Allah’a olan tevekkülünü. O’nun en büyük duası şuydu:

“Ya Rab, hükmünde şifâ, takdîrinde lütuf ararım…”

Sabrın özü budur:

Acıya katlanmak değil, acının içindeki rahmeti görebilmek. Yara, insana Hakk’ın kapısını aralar.

Hz. İbrahim (a.s.) Teslimiyetin Ateşi

Bir ateş düşünün:
Hem Nemrud’un odunlarıyla alevlenmiş hem de insanın benliğini yakacak kadar büyük. İşte Hz. İbrahim o ateşe atılırken şunu dedi:

“Hasbiyallâhu ve ni’mel vekîl.” (Allah bana yeter, O ne güzel vekildir.)

Ve ateş gül bahçesine döndü.
Teslimiyet budur: Yakacağını sandığın ateş, seni serinliğe kavuşturur. Kurban emrinde de aynı sır vardır. Bir baba oğlunu teslim eder, bir evlat boynunu rızayla uzatır. Çünkü bilirler ki Allah’ın emri ateş değil, güldür.

Hz. Musa (a.s.) – Duanın Kudreti

Bir tarafta deniz, bir tarafta Firavun’un ordusu…

İnsan çaresizliğin en dibine düşünce ne yapar? Musa (a.s.) sadece şunu söyledi:

“Rabbim benimle beraberdir, elbet bana yol gösterecektir.”

Dua, imkânsız görünen kapıları açar. Nefsin orduları peşimizde olsa da önümüzde imkânsız bir duvar dursa da Allah dilerse o deniz yarılır. Kulun görevi inanmak, tevekkül etmektir.

Hz. Yunus – Karanlıkta Tevekkül

Geceydi Deniz karanlıktı. Balığın karnı ise daha da karanlıktı.

Yunus (a.s.), üç kat karanlığın içinde şu duayı etti:

“Lâ ilâhe illâ ente, sübhâneke innî kuntu mine’z-zâlimîn.”

En büyük tevekkül, karanlıkların ortasında ışığa inanmaktır. En büyük teslimiyet, çıkış kapısı görünmezken de Allah’a güvenmektir. İnsan, kendi karanlığının içinde bile bu duayı etse Allah ona bir yol açar.

Hz. Yusuf (a.s.) – İmtihanın Güzelliği

Bir kuyu… Ardından bir zindan… Sonra iftira… Sonra hasret… Yusuf (a.s.) hepsine sabırla dayandı. Çünkü biliyordu ki her zorluk bir hikmete açılan kapıdır.

Zindan onun için bir çile değil, bir mektepti. Sabırla pişti, tevekkülle direndi. Ve sonunda kuyudan saraya, zindandan sultanlığa yükseldi. İnsan için en derin ders şudur: Tevekkül, zindanı bile sultana çevirir.

Hz. Muhammed (s.a.v.) En Yüce Teslimiyet

Resûlullah (s.a.v.). Uhud Savaşı’nda yaralandığında beddua etmedi; “…Allah’ım, kavmime hidayet ver, çünkü bilmiyorlar” (Buhârî, Meğâzî, 24; Müslim, Cihâd, 105; Heysemî, VI, 117; Vâkıdî, I, 244-247; Kadı Iyâz, I, 95) dedi. Taif’te taşlandığında sabretti. Mekke’nin fethinde intikam almadı; affetti.

Onun tevekkülü sadece kendi nefsi için değildi, ümmetine de rahmet oldu. Biz onun yolunu izlersek sabrın en güzel hâlini öğreniriz:

Affın sabrı, duanın sabrı, rahmetin sabrı.

Her peygamber tevekkülün başka bir kapısını açtı:

Bugün biz hangi kapıdayız?

Belki harfler bize küsmüş, kelimeler dilimize dar gelmiş olabilir. Ama Rabbimiz hâlâ bize bir kapı açıyor.

Tevekkül kapısı.

Ve bu kapının eşiğinde söylenecek en güzel söz şudur:

Sen diledikçe varım Ya Rab; Sen dilemezsen fenadayım, Seninle bekâdayım…

Yolunuz gül renginde, gül kokusunda olsun her daim.

Exit mobile version