SAKIN
ANLAMAZLIKTAN
GELMEYİN
|
|
GİRİŞ
"Her sabah uyanıp yeni bir
güne başlıyorsunuz. Yataktan kalkıp elinizi yüzünüzü yıkıyor, kimi zaman
aceleyle hazırlanıyor hızla bir yerlere ulaşmaya çalışıyorsunuz. Her insan gibi
siz de ya okula, ya işe geç kalmamak için çabalıyor ya da herhangi başka bir
günlük uğraşıya yöneliyorsunuz. Okulunuza, işinize ya da diğer günlük
uğraşınıza ulaştığınızda bir şeyler başarmaya, öğrenmeye, kazanmaya
çalışıyor, hızla geçen zaman içinde birdenbire akşam olduğunu fark
ediyorsunuz. Akşam olunca eve dönüyor, evdeki her günkü işlerinizi
yapıyorsunuz. Bazen değişiklik olarak bir arkadaş toplantısına veya herhangi
bir eğlenceye katılıyor, sinemaya gidiyor ve sonra da evinize dönüp
uyuyorsunuz. Ertesi sabah kalktığınızda ise bir gün önce yaptıklarınıza en
baştan tekrar başlıyorsunuz.
Peki tüm bunları yaparken farkında olmadığınız daha önemli şeyler olabilir mi? Her insan gibi yaşamınızı "günlük hayatın koşuşturması" içinde geçirirken bir şeyleri unutuyor, gözden kaçırıyor veya görüp de anlamazlıktan geliyor olabilir misiniz? Bu sorulara her insanın vereceği cevap, "evet" olmalıdır. Çünkü insanların çoğunluğunun hayata dair düşünmedikleri, merak etmedikleri, görüp de üzerinden geçtikleri çok fazla detay vardır. Örneğin ilk olarak şu soruları düşünebilirsiniz: Siz elinizde bu kitabı tutmuş, koltuğunuzda oturduğunuzu düşünürken, aslında şaşırtıcı bazı olayların gerçekleştiğinin, örneğin uzayda saatte 1670 km. hızla seyahat ettiğinizin farkında mısınız? Veya kitabınızı okurken içinde bulunduğunuz geniş odanın (veya herhangi bir mekanın) uzayda bir toz zerreciği kadar bile yer kaplamadığını düşünüyor musunuz? Ya da düşünebilen yegane varlık olarak içinde yaşadığınız evrendeki kusursuzca var edilmiş düzenin bilincinde misiniz? Yukarıdaki soruları sayfalarca çoğaltmak mümkündür. Ancak burada bu birkaç sorunun verilmesinin amacı insanların düşüncelerini sınırlayan bir sis perdesini hafifçe de olsa aralamaktır. Ve bu sayede kitap boyunca üzerinde duracağımız hayati konular hakkında okuyucuyu derinlemesine düşünmeye yöneltmektir. Biraz önceki sorular üzerine şunları düşünmeye başlamış olabilirsiniz: "Peki ama yukarıdaki soruların yaşamımdaki yeri nedir? Günlük hayatın akışı içerisinde bu soruları düşünmem gerçekten de önem taşıyor mu? Yarın sabahki sınavımı veya öğleden sonra yapacağım toplantıyı düşünmem daha aciliyetli değil mi?" Bu düşünceler pek çok insanın
içine düştüğü bir yanılgıyı yansıtmaktadır. Bir insan için işi, okulu, evi,
geleceğe yönelik planları elbette önemlidir ama bunların hepsinden daha
önemli konular da vardır: İnsan herşeyden önce bu dünya üzerinde ne
yaptığını, hangi amaçla bulunduğunu, kaçınılmaz olan ölümle birlikte nereye
gideceğini, sınırsız büyüklükteki bir evren içinde üzerinde yaşadığı muhteşem
gezegenin nasıl var olduğunu, bu gezegen üzerindeki canlıların ve en önemlisi
de kendisinin Yaratıcısı'nın kim olduğunu düşünmelidir. Eğer samimi olarak düşünür ve karşılaştığı gerçekleri anlamazlıktan gelmezse ulaşacağı sonuç ise tektir: Üzerinde yaşadığı dünya, onun içinde yer aldığı uçsuz bucaksız evren, etrafında gördüğü çeşit çeşit bitkiler, hayvanlar, canlı-cansız tüm varlıklar ve en önemlisi de insanın kendisi, üstün kudret sahibi Allah'ın kusursuz yaratışının bir sonucudur. İnsan Allah'ın Zatı'nı göremez, ama O'nun varlığını ve kudretini çevresinde var olan sayısız delilden anlayabilir. Ve O'nun insanlardan isteklerini, emirlerini, hoşnutluğunu kazanmanın yollarını, samimiyeti oranında idrak edebilir. Allah Kuran'da şöyle der: Gözler O'nu idrak edemez; O ise bütün gözleri idrak eder. O, latif olandır, haberdar olandır. Gerçek şu ki size Rabbinizden basiretler gelmiştir. Kim basiretle-görürse kendi lehine, kim de kör olursa (görmek istemezse) kendi aleyhinedir. Ben sizin üzerinizde gözetleyici değilim. (Enam Suresi, 103-104) Siz de bu gerçeği düşünün ve sizi
sınırsız bir evrene yerleştiren Allah'ın üstün kudretini sakın
anlamazlıktan gelmeyin.
|