![]() ![]() ![]() |
Münazarat - s.1950 |
S - Ermeni milleti sizden daha cesur olabilir mi?HAŞİYE 1
C - Hayır, asla! Olmamış ve olamaz.
S - Neden onların bir fedaisini yandırıp parça parça ederlerdi, esrarını ve arkadaşını izhar etmezdi. Halbuki sizin bir yiğitinize bir bıçak vurulsa, bütün esrarını kanıyla beraber fışkırtarak döker. Bu, şecaatçe büyük bir tefavüttür. Sebebi nedir?
C - Biz asıl sebebini teşhis edemiyoruz. Fakat biliriz ki, zerreyi dağ gibi eder ve arslanı tilkiye mağlûp ettirir bir nokta vardır. Senin vazifeni kaldıramıyoruz. Vücudunu bildik, mahiyetini sen şerh et.
C - Öyleyse dinleyiniz ve kulaklarınızı beş açınız. İşte fikr-i milliyetle uyanmış bir Ermeninin himmeti, mecmu-u millettir. Güya onun milleti küçülmüş, o olmuş. Veya onun kalbinde yerleşmiş. Onun ruhu ne kadar tatlı ve kıymettar olsa da, milletini daha ziyade tatlı ve büyük bilir. Bin ruhu da olsa feda etmeye iftihar eder. Çünkü kendince yüksek düşünür. Halbuki, şimdikilere demiyorum, lâkin sizin eskiden bir yiğidiniz uyanmamış, nura girmemiş, İslâmiyet milletinin namusunu bilmemiş, yalnız bir menfaat veya bir garaz veya bir adamın veya bir aşiretin namusunu mülâhaza eder, kısa düşünürdü. Elbette tatlı hayatını öyle küçük şeylere herkes feda etmez. Faraza, İslâmî fikr-i milliyetleHAŞİYE 2 onlar gibi temâşâ etseydiniz, kahramanlığınızı âleme tasdik ettirip yüksek tabakalara çıkacaktınız. Eğer Ermeniler sizin gibi sathî ve kısa düşünseydiler nihayette korkak ve sefil olacaklardı. Hakikaten sizin harikulâde şecaate istidadınız vardır. Zira bir menfaat veya cüz'î bir haysiyet veya itibarî bir şeref için veya "Filân yiğittir" sözlerini işitmek gibi küçük emirlere hayatını istihfaf eden veya ağasının namusunu isti'zam için kendini feda eden kimseler, eğer uyansalar, hazinelere değer olan İslâmiyet milliyetine, yani üç yüz milyon İslâmın uhuvvetlerini ve mânevî yardımlarını kazandıran İslâmiyet milliyetine, binler ruhu da olsa, acaba istihfaf-ı hayat etmezler mi? Elbette hayatını on paraya satan, on liraya binler şevkle satar.
Maatteessüf, güzel şeylerimiz gayr-ı müslimler eline geçtiği gibi, güzel olan ahlâklarımızı da yine gayr-ı müslimler çalmışlar. Güya bir kısım içtimaî ahlâk-ı âliyemiz yanımızda revaç bulmadığından, bize darılıp onlara gitmiş. Ve onların bir kısım rezâili, kendileri içinde çok revaç bulmadığından cehaletimizin pazarına getirilmiş.
Hem, büyük bir taaccüple görmüyor musunuz ki, terakkiyat-ı hâzıranın
üssü'l-esası ve belki din-i hakkın muktezâsı olan "Ben ölürsem devletim,
milletim ve ahbaplarım sağdırlar" gibi kelime-i beyza ve haslet-i hamrâyı
gayr-ı müslimler çalmışlar? Çünkü onların bir fedâisi der: "Ben ölürsem
milletim sağ olsun; içinde bir hayat-ı mâneviyem vardır." Ve bütün sefaletin
ve şahsiyatın esası olan "Ben öldükten sonra dünya ne olursa olsun. İsterse
tûfan olsun" veyahut 1 olan
kelime-i humaka ve seciye-i avra, himmetimizin elini tutmuş, rehberlik ediyor. İşte, en
iyi haslet ki, dinimizin muktezasıdır: Biz ruhumuzla, canımızla, vicdanımızla,
fikrimizle ve bütün kuvvetimizle demeliyiz ki: "Biz ölsek, milletimiz olan
İslâmiyet haydır, ilelebed bâkîdir. Milletim sağ olsun. Sevâb-ı uhrevî bana
kâfidir. Milletin hayatındaki hayat-ı mâneviyem beni yaşattırır; âlem-i ulvîde
beni mütelezziz eder.
2"
deyip, nurun ve hamiyetin nurlu rehberlerini kendimize rehber etmeliyiz.
S - Biz kuvvetimizi nasıl toplayıp namus-u İslâmiye-i milliyeyi muhafaza edeceğiz?HAŞİYE 3
C - Fikr-i milliyetle, milletin cevfinde havz-ı kevser gibi bir havz-ı mârifet ve muhabbet yapınız. Altındaki suyunu çeken delikleri maarif ile kapatınız. İçine su akıtan yukarıdaki mecrâları fazilet-i İslâmiye ile açınız. Büyük bir çeşme var, şimdiye kadar su-i istimal ile şûristana dağılıp bazı seele ve acezeye neşvünemâ verdi. Bu çeşmeye güzel bir mecrâ yapınız, mesâi-yi şer'iye ile şu havuza dökünüz. Sonra da bostan-ı kemâlâtınıza su veriniz. Bu, hiç bitmez ve tükenmez br menbadır.
S - Nedir o çeşme?
C - Zekât. Sizler Hanefî ve Şâfiîsiniz.
Suâl:
Cevap: 4
Münazarat - s.1951
S - Nasıl?
C - Eğer, ezkiya zekâvetlerinin zekâtını ve ağniya, velev zekâtın zekâtını milletin menfaatine sarf etseler, milletimiz de başka milletlere yolda karışabilir.
S - Daha başka?
C - İanât-ı milliye-i İslâmiye denilen nüzur ve sadakat, zekâtın ammizâdeleridirler. Asabiyetini çekerler, hizmette yardım edecekler.
S - Neden çok âdât-ı müstemirremizi tezyif ediyorsun?HAŞİYE 4
C - Herbir zamanın bir hükmü vardır. Şu zaman, bazı ihtiyarlanmış âdâtın mevtine ve neshine hükmediyor. Mazarratlarının menfaatlerine olan tereccuhu, idamına fetvâ veriyor.
S - Herşeyden evvel bize lâzım olan nedir?
C - Doğruluk.
S - Daha?
C - Yalan söylememek.
S - Sonra?
C - Sıdk, ihlâs, sadakat, sebat, tesanüd.
S - Yalnız...
C - Evet...
S - Neden?
C - Küfrün mahiyeti yalandır. İmanın mahiyeti sıdktır. Şu burhan kâfi değil midir ki, hayatımızın bekası imaın ve sıdkın ve tesanüdün devamıyladır?
S - En evvel rüesâmız ıslah olunmalı.
C - Evet, reisleriniz malınızı ceplerine indirip hapsettikleri gibi, akıllarınızı da sizden almışlar veya dimağınızda hapsetmişler. Öyleyse, şimdi onların yanındaki akıllarınızla konuşacağım:
Eyyühe'r-ruûs ve'r-ruesâ! Tekâsülî olan tevekkülden sakınınız. İşi birbirinize havale etmeyiniz. Elinizdeki malımızla ve yanınızdaki aklımızla bize hizmet ediniz. Çünkü, şu mesâkini istihdam ile ücretinizi almışsınız. İşte hizmet vaktidir.
S - Bir-iki senedir herkeste bir arzu-yu diyanet ve meyelân-ı hak uyanmıştır. Hattâ bizim Gevedan, Mâmehuran hırsızları da Şeyh Ahmed'in bir nasihatı ile sofî olmuşlar.
C - Reşâdet-penâh meşrutiyet ve şeyh-i Risale-i NurHAŞİYE 5 sayesindedir.
Zira, meşrutiyet-i şer'iye taht-ı efkâra çıktı, hablü'l-metîn-i milliyeti ihtizaza getirdi, nuranî urvetü'l-vüska olan İslâmiyet ihtizaza geldi. Herbir müslim anladı ki, başıboş değil. Menfaat-i müştereke ile ve hiss-i mücerred ile başkalarıyla bağlıdır. Umum İslâm bir aşiret gibi birbiriyle merbuttur. Nasıl bir aşiretten bir adam iyilik etse, umum aşiret bu namus ile iftihar eder, hissedar olur. O namus bir olarak kalmaz. Binlerle aynada görünen bir mum gibi, binler olur. O aşiretin rabıta-i hayatiyesine nur ve kuvvet verir. Eğer birisi bir cinayet işlese, bütün efrad-ı aşiret onunla bir derece müttehem sayılır. Meselâ, şu mecliste olan adamlar birbiriyle bağlı olur. Birisi kendini çamura atsa, arkadaşlarını ya beraber düşürecek veya tahrik ile tâciz edecek. Binaenaleyh, şimdi bir günah bir'likte kalmaz, bine çıkar. Bir hayır
hükmüne geçer.
İşte şu nüktedir ki, ya fikren veya ruhen uyanmışlara, ağlamaya hâhiş vermiştir. Bir bahane ile ağlarlar, tevbekâr olurlar. Lâkin, minare başında olan akıl, kalîb-i kalb dibinde bulunan sebebini iyi göremiyor.
Elhasıl: İslâm uyandı ve uyanıyor.HAŞİYE 6 Fenalığı fena, iyiliği iyi olarak gördüler. Evet, şu dereler aşâirini tevbekâr eden, işte bu sırdır. Hem de bütün İslâm yavaş yavaş bu istidadı almakta ve kesb etmektedir. Lâkin, sizler bedevî olduğunuzdan ve fıtrat-ı asliyeniz, oldukça bozulmamış olduğundan, İslâmiyetin kudsî milliyetine daha yakınsınız.
S - Misafirperverlik müstahsen bir âdetimiz olduğunu bilirken, neden kimseye misafir olmuyorsun? Talebelerinizi de, ekmeğimizi yemekten, hediyemizi almaktan men ediyorsun. Halbuki size iyilik etmek borcumuzdur. Ve hakkınızdır.
Münazarat - s.1952
İşte şu âdetimiz, 8 neden
şu âdet-i müstemirreyi tezyif ediyorsun?
C - Evvelâ: İlim azizdir, zelil etmek istemem. Hem de size göstermek isterim ki: Bir kısım ehl-i ilim vardır ki, dünyaya tenezzül etmez ve san'at-ı ilmi medâr-ı maişet etmez. Talebe ise, cerrar ve seeleden ayrıdır.
Saniyen: Vazifelerinde ihmal ile kanaat gösteren ve maaşlarıyla kanaat etmeyen, harcırahları ellerini misafirlikten çektirmemiş olan bazı memurlara fiilen nasihat etmek isterim.
Salisen: Varidat-ı zulmiyeleri kesilmiş olan bazı büyüklere, zulümât-ı zulme sapıp pek geniş açtığı masârıfın kapısının seddine yol gösteriyorum.
Rabian: Millet içinde seyahat edenler, acaba millet için mi, veyahut keyif için midir? Bir mizan göstermekle hile ve hamiyete bir mihenk gösteriyorum.
S - Sen halkın ihsanına mâni oluyorsun. Acaba bundan sehâvetin tezyifi çıkmaz mı?
C - İhsan, ihsandır. Eğer nev'e olsa veya muhtaca ve fakire olsa, sehâvet o vakit tam sehâvettir. Eğer millet için olsa, yahut milleti tazammun eden bir ferde olsa güzeldir. Şayet muhtaç olmayan şahsa olsa, şahsı tembel eder, çingeneliğe alıştırır. Elhasıl, millet bâkîdir, fert fâni_
Sual:
C - HAŞİYE 7
S - Mütegallip başlar, kendi kendilerine düştüler. Zulmün kapısı, onların yüzlerine karşı kapatıldı. Düşenlere ayak vurulmaz. Sekeratta olanları bırak kendi haline; sekeratını tamam etsin.
C - İsterim ki, hürriyet-i şer'iyenin sünnetini onlara ezber ettireceğim. Eğer ölmedilerse temessül etsinler. Evet, yalnız istibdadın kuvvetiyle terbiye olan başlar, bil'istihkak düştüler. Lâkin, içlerinde gayet hamiyetli adamlar var; onlara teşekkür ederiz. Bazı mütekâsil var; onlardan şikâyet ederiz. Bazı mütehayyir, mütereddit var; onları irşad etmek isteriz. Bazı ölmüşler var; miraslarını muhafaza etmek isteriz. Tâ yeni çıkmalar almasınlar.
S - Sen eskiden umum şeyhlere muhabbet, hattâ müteşeyyihlere de hüsn-ü zan ederdim. Neden şimdi bid'aya düşmüş bir kısım müteşeyyihlere hücum ediyorsun?
C - Bazan adavet, şiddet-i muhabbetten gelir. Evet, nefsim için onları ne kadar severdim; nefs-i İslâmiyet için bin derece daha ziyade onlara âşıktım.
Lâkin, onların asl-ı esas-ı mesleği, kulûbun tenviri ve raptı, yani fazilet-i İslâmiye üzerine sülûk, yani hamiyet-i İslâmiye ile tehattüm, yani İslâmiyet için hayatta zühd ve ravhı terk, yani ihlâs için terk-i menafi-i şahsî, yani, tesis-i muhabbet-i umumiyeye teveccüh, yani ittihad-ı İslâmiyeye hizmet ve irşad_