![]() ![]() ![]() |
Hanımlar Rehberi - s.2280 |
Mübarek Üstadımız,
Sevgili Rabbimizin kalblerimizde rahmetiyle dercettiği muhabbet hissini; neden bizi ebedî saadete götürecek olan iman dersleri, Risale-i Nur ve siz Üstadımız yolunda sarfetmeyelim? Başka yolda sarfetsek; bize dünya ve âhirette eyvahlar dedirtecek, hüsrana götürecek. Belki de ebediyen ağlatacak. Eğer çocuklarımıza da bu ehemmiyetli hakikati aşılamakla hakikî şefkatimizi su-i istimâl etmeden gösterebilsek, analık vazifemizi bihakkın ifa etmiş olacağız.
Risale-i Nur hakkında, içinde çok güzel konferans ve nurlu mektuplar ve pek güzel kasideler bulunan kitabı Bursa'dan getirttik. Okudukça, dinledikçe çok mesrur oluyoruz, ruhlarımız şâd oluyor. Onları yazan Nur talebesi kardeşlerimizden Cenab-ı Hak râzı olsun, âmin...
Duanıza muhtaç İstanbul Hanımları
(İmana fedakârane hizmet eden bir hanımın manzumesidir.)
Risale-i Nur Müellifi Üstadım Hazretlerine,
Mânevî Nur kılıcını almış eline,
Vuruyor münafıkların baş ve beline.
Her söylediği hikmet olan Üstadımın,
Mevlâm ilim vermiş o nur diline.
Bu nasıl ateştir böyle yakıyor.
Kavrulup dumanı göğe çıkıyor.
İman, Kur'ân dersi veren Üstadımın
Kaleminden âleme nurlar akıyor.
İman yolunda canını feda eylemiş.
Bu Şahide şimdiye dek neylemiş?
Sahih olan hadis ve işaretlerle,
Resûl Onun geleceğini söylemiş.
Talebelerine Üstad "Durmayın" diyor.
"Münafık sözüne uymayın" diyor.
Fâni ile fena ile ilgisi yoktur;
"Bana fâni şeyler sormayın" diyor.
Şahide durma böyle,
Hakkı her yerde söyle.
Risale-i Nurlarla,
İmana hizmet eyle..
Nur definesi kazdır.
Nurları okut yazdır.
Vaktini boş geçirme,
Çünkü ömür pek azdır.
Okuduğun Nur olsun,
Kalbine Nurlar dolsun.
Nurları okumakla
İmanımız kurtulsun.
Gözleri Nur saçıyor,
Kalblerde gül açıyor.
Nurun hakikatından,
Münafıklar kaçıyor.
Kardeşler hep ağlıyor,
Üstada bel bağlıyor.
Nurlardaki hakikat,
Derya gibi çağlıyor.
Kalblerimiz hep uyur.
Üstadım dua buyur.
Ömrümüz tükenmeden
Bize imanı duyur...
Nurcu hanımlar namına çok kusurlu Şâhide
(Hanımlar Rehberine ilâve olunacaktır.)
Üstadımıza, Ramazan-ı Şerifini tebrik münâsebetiyle yazılan ve İzmir, Manisa ve havalisinde Risale-i Nurun ehemmiyetli ve tesirli hizmet ve intişarının ve hanımlar arasında hüsn-ü tesirinin bir nümunesi olan bu mektup, aynen İstanbul'daki Nurcu hanımların yazdıkları mektup nev'inden; İzmir, Manisa ve havalisinde merhum Hafız Ali, Hasan Feyzi ve Halil İbrahim (Rahmetullahi aleyhim) gibi; kadınlardan da halis Nur kahramanları çıktığını gösteriyor.
Ey kalbimizdeki sonsuz sevgimizi ifadeden âciz kaldığımız çok muhterem, çok muazzez ve çok sevgili Üstadımız Efendimiz Hazretleri,
Hulûliyle müşerref olduğumuz Ramazan-ı şerifinizi, bütün ruh u canımızla tebrik ediyoruz. Kusurlarımızı affederek biz biçareleri Nur talebeleri olarak kabul buyurmanızı yalvarıyoruz.
Ey ruhumuzun gıdası ve kalbimizin ebedi sönmez meşalesi, maddî ve mânevî dertlerimizin dermanı ve ey Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyanın azametli, berrak ve sâfi nurundan fışkıran ve bütün insanlık âlemini aydınlatmak kudretini hâiz olan yüksek eserin tercümanı olan Üstadımız!
Sen, insanları Allah ve Resûlullah yoluna sevkederek hakikat-ı insaniyeyi idrak ve iz'an sahibi her genç ve ihtiyara, avam ve havassa tam mânâsıyla anlatmaya çalışan ve bunda muvaffak olan bir hâdim-i imansın.
İşte bu cihetledir ki: Bu asırda Kur'ân-ı Kerimin bir mu'cize-i mâneviyesi olan Risale-i Nura bütün ruh u canımızla ve bütün mevcudiyetimizle sarılıyor; tâzim, tebcil ve tekrim ediyoruz. Bizim Risale-i Nura olan bu bağlılığımızı gevşetecek hiçbir
Hanımlar Rehberi - s.2281
kuvvet yoktur. Hattâ bunun tasavvuru dahi imkânsızdır. Çünkü, o gönüller üzerine müesses imanî bir rabıtadır. Biz sizin ve Risale-i Nurun yolundan asla ayrılmayacağız. Ve bu eşsiz Nurdan daima istifade edeceğiz inşaallah... Çünkü o, yeryüzünde emsaline rastlanmayan ve bundan sonra dahi rastlanmasına imkân olmayan bir derya-yı iman ve bir tevhid hazinesidir.
İşte biz, bize böyle eserler hediye eden siz mübarek ve aziz Üstadımıza ebediyyen medyun ve minnettarız.
Ey mübarek ve çok sevgili Üstadımız Efendimiz Hazretleri,
Mensup olduğumuz mukaddes dinimiz hakkında kâfi derecede bilgi edinmemiz ve istikbalimizi ve ebedî saadetimizi temin edebilmemiz için dinî bir eser hem de bu asrın azgınlaşmış ve önüne geçilmesi pek güçleşmiş küfrî ve gayr-i ahlâkî cereyanlarından kurtaracak nurlu ve ışıklı bir eser ararken, nihayet Cenab-ı Hakkın lütuf ve inâyetiyle bize ihsan edilen Risale-i Nuru bulduk ve okuduk. Ondaki feyiz hiçbir eserde mevcut olmadığından, onun bir harika olduğunu idrak ettik. Çünkü Risale-i Nur; kararan kalbleri hidayet nuruyla aydınlatan ve biz biçareleri zulmetten nura, dalâletten hakikate, dünya ve âhirette saadet ve selâmete kavuşturacak bir mürşid-i ekmel ve mürebbi-i âzamdır.
Bu âcizleri böyle eserleri okumak şerefiyle müşerref kılan Cenab-ı Hakka binler, yüzbinler defa hamd ü senâ ediyoruz. Bütün dünyanın asırlardan beri beklediği ve nurundan istifade etmek için can attığı, fakat muvaffak olamadığı böyle bir hazine-i ilmiyyeyi bizlere okumayı nasip eden o Halık-ı Zîşana teşekküren âhir ömrümüze kadar secdeden başımızı kaldırmasak yeridir. Temenni ediyoruz ki: Cenab-ı Hak bizleri Risale-i Nurdan ve sevgili Üstadımızdan ebediyen ayırmasın. Âmin, âmin, âmin...
Ey kıymetli Üstadımız Efendimiz,
Siz Kur'ân ve iman hizmeti için her şeyinizi feda ettiniz. Mâruz kaldığınız o kadar şedit zulüm ve işkencelere ve giriftar edildiğiniz çok musibet ve belâlara karşı, son derece sabır ve tahammül ettiniz. Din ve İslâmiyet düşmanlarının şiddetli tazyiklerine rağmen vazifenizden asla vazgeçmediniz. Siz mahkemelerde kalbinizde hiçbir korku hissetmeden İslâmiyeti bilâperva müdafaa ettiniz. Ettiniz de böyle âli ve saadet-i dâreyne kâfi ve vâfi eserler vücuda getirdiniz. Ve en büyük iman dâîsi oldunuz. Ve böylece bütün beşeriyete son bir defa olmak üzere din-i Hakkı bütün azamet ve şumûlüyle, olanca kuvvet ve şâşaasıyla tanıtmak ve yaymak ve tebliğ etmek vazife-i kudsiyesiyle muvazzaf bulunduğunuzu ilân ettiniz. Bu cihadınız size mübarek olsun!
Bu kudsî vazifeyi îfa ederken şefkatin şahikasına yükseldiniz. Birkaç biçarenin Cennete girmesi için bütün kuvvetinizle Cehenneme girmeye hazır olduğunuzu söyleyerek ve dünyada emsaline rastlanmamış ve engizisyon mezâlimine rahmet okutturacak derecede şedit zulüm ve belâlara sabır ve tahammül ederek bunu ispat ettiniz.
Sizin o Risale-i Nurdaki müessir sözleriniz; ruhumuz, irademiz ve ahlâkımız üzerinde büyük tesirler vücuda getiriyor. Hele o risalelerin şahı Sözler mecmuası defalarca okunmaya ve okutmaya şâyandır. Ve böyle bir eserin birçok mütefekkir ve allâmelerin dahi ellerinden ve dillerinden suduruna imkân olmadığını söylemek, hiç de mübalâğa olamayacağı kanaatindeyiz. Risale-i Nur, her şeyden önce insanlara bir ders-i ibret veriyor. Âhiret fikrini, hesap ve kitap hissini ihya ediyor. Daha dünyada iken ehl-i saadet ve ehl-i dalâletin menzillerini tâyin ediyor.
Bizler de Risale-i Nurun bu derslerinin tesiriyle fâni hayatın endişelerini hissetmeyecek dereceye geliyoruz. Ve onu okumakla rıza-yı İlâhiyeyi tahsil edeceğimizi ve Cenab-ı Hazret-i Risalet-Penâhîye ve onun sevgili vekili ve tercüman-ı hakikîsi olan siz mübarek Üstadımıza kavuşacağımıza son derece inanmış bulunuyoruz. Ve hayatımızın son nefeslerine kadar bu uğurda herşeyimizi feda edeceğiz. Ve önümüze gelen her felâketi izn-i İlâhî ile ve Üstadımızın himmetiyle yeneceğiz. Ve bizi bu yoldan çevirmek isteyen gafillere asla kulak vermeyeceğiz inşaallah.
Ey sevgili Üstadımız Efendimiz Hazretleri,
Biz sizin ve Risale-i Nurun kıymetinin bir zerresini bile medih ve sena etmeye muktedir değiliz. Risale-i Nurun ve sizin medhiyenizi, kudretli talebeleriniz coşkun lisanlarıyla, hararetli aşklarıyla terennüm ediyorlar. Biz ise, onların ayaklarının izlerinde sürüklenerek tâ huzurunuza kadar çıkabilmek için böyle bozuk lisanımızla bunları size yazdık. O şüheda-i hakikat Hâfız Ali ve Hasan Feyzi (Rahmetullahi aleyhima)'nın hatırları için bizim bu cür'etimizi hoş görmenizi hazretinizden niyaz ediyoruz.
İzmir, Manisa ve havalisindeki evlâtlarınız ve âhiret
hemşireleriniz nâmına
Âsıme, Fatma, Leman, Ayşe, Nâile
Hanımlar Rehberi - s.2282
Gönüller fâtihi Hazret-i Üstadımız Efendimiz,
Size nasıl Hazret-i Üstadımız, Risale-i Nurlara da nasıl nurlarımız diyerek bütün mevcudiyetimizle inanmayalım? Hiç inanmamamıza imkân var mıdır? Evet Hazret-i Üstadımız, nurlu yolumuzun Hazret-i Peygamberimiz Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimize gitmiş olduğunu, devamlı olarak Nurlarımızı okumakla anlamış bulunuyoruz.
Risale-i Nurların, Kur'ân-ı Kerimimizin hak kitabı olduğunu gösteren, bizlerin anlayabileceğimiz, düşünebileceğimiz hakikatlerin şemsinden başka birşey olmadığına bütün dünya şahit olmuştur. Risale-i Nurlar âb-ı hayat tereşşuhatını ve şualarını kararan ruhlara akıtmakla içerisinde yaşadığımız asırda ve gelecek devirlerde, insaniyete "Vazifene!" diye seslenen İlâhî bir muallimdir.
Kur'ân'ımızdan ve imanımızdan çok uzak bırakıldığımız devr-i sâbıkta, dalâlet uçurumlarına yuvarlatılıp bilmeyerek ebedî hapislere ve idamlara dûçar edilmeye çalışıldığımız o karanlık günlerde, elinizdeki Kur'ân'ın nurlu ve elmas kılıcı ile geldiniz. Barla yaylasına indiniz. Dinsiz felsefe ve tabiiyyunlara boyun eğdirdiniz, diz çöktürdünüz. Bütün kara düşüncelileri ilzam ederek komünizm, siyonizm ve masonların bellerini bir daha tedavi edilmemek üzere kırdınız.
Cenab-ı Hakkın sizi ve dolayısıyla Nur'ları; ehl-i imanı iman-ı tahkikîye yükselterek ebedî zulmet yerine ebedî saadet temin etmeleri için ihsan etmiş olduğuna hiç şüphemiz kalmadı. Size Hazret-i Peygamberimizin yirminci asırdaki elçisi ve Kur'ân hizbinin kurtarıcısı demekle bir hakikati ifade etmiş olduğumuza inanıyoruz.
Kur'ân'ımız, geveze akılların felsefesi diliyle hâlâ inkâr edilmek istenirken; Risale-i Nur Kur'ân'ın bir ayinedarlığını yaparak biz avâmlara da bu kitabın Allah kanunu olduğunu ve ancak bu kanunun ebedî saadete götüren bir rehber bulunduğunu ap aşikâr gösteriyor.
Dün bilmiyorduk, bugün anlıyoruz ki; ulvî dinimiz olan ve semâvî dinlerin süzülmüşü ve bütün ruhların gıdası bulunan bu güneşi inkâr edicilerin devrinde öylesine bir zihniyet belirmiş ki; bu feci ve korkunç zihniyet, ne firavunlarda ve ne de Ebu Cehil'lerde mevcut değilmiş.
Bugün neşredilen bu Tarihçe-i Hayatınızda da görülüyor ki; siz Hazret-i Üstadımız Bediüzzaman'a tatbik edilen zulümler Barla yaylasına nefyiniz ile başlıyor. Isparta, Eskişehir, Kastamonu, Denizli, Emirdağ ve Afyon'a nefy edilmelerinizde zahiren din düşmanları tarafından sürgün edilmiştiniz. Hakikatte binlerce ehl-i imanın ve hak söze hasret mekteplilerin gönüllerini fethederek kurtaracak Rabbanî bir memurdunuz. Hem onlara yol gösterecek hakikî bir örnektiniz. Gelecek nesilleri idam-ı ebediye mahkûm etmek isteyenler, siz Üstadımızı defalarca zehirlemişlerse de; o zehirler bu cinayetin azametinden ürkmüşler ve birer panzehir haline münkalib olarak ehl-i küfür ve iman için ayırıcı birer vesika olmuşlardır.
Siz Hazret-i Üstadımız bizim kurtarıcılığımıza tâyin edilmiş olduğunuzdan, Allah'ın izni ile idam sehpaları dahi birer ilânname hükmüne geçmiştir. Ankara dâvâsında kahraman ihtiyar ve genç ağabeylerimiz; dün binler olan, bugün milyonları aşan talebelerinizin yüksek seviyelerini bütün İslâmiyet nâmına ispat eden birer örnek oldular.
Ankara Birinci Ağır Ceza Mahkeme Heyetinin karşısında, nurlu kardeşlerimizin birinci muhakemelerinde bulunduk. Konya'dan üç Nurcu kadın kardeş bulunmuştuk. Yüzlerce kadın ve erkek kardeşlerimizle, hakkın hakikatını gördük ve şahit olduk. Bir avukat ağabeyimiz, hüviyeti ve mesleği sorulduğu zaman, "Risale-i Nurun hizmetkârıyım" demişti. Risale-i Nuru nasıl tanıdığını anlatırken, "1952'de Nurları tanıdım, 1954'de hizmetlerine girdim, 1957'de Hukuk Fakültesi'ni bitirip kendimi Nurların hizmetine verdim" demesiyle gözyaşları içerisinde kaldık. "Allah Allah" demekten kendimizi alamadık. Siz Hazret-i Üstadımızdan ve Nurların hizmetinde bulunan ağabeylerimizden Allah razı olsun.
Kıymetli Üstadımız Efendimiz,
Sizin mübarek dualarınız hürmetine Cenab-ı Allah'ımızın lütf u ihsanatı ile Konya'da Nurları okuyanlar günden güne çoğalmakta olduğunu siz Hazret-i Üstadımıza müjde etmek ve iman kurtarma dâvâsındaki zaferinizin şahidi olarak sizi tebrik etmek şerefini bizlere bahşeden Cenab-ı Allah'ımıza ne kadar şükür etsek azdır. Dünkü Medrese-i Yusufiyenin bir misali olan hapishanelerin demir parmaklıklarını Nur'un şualarıyla eriterek, o nurların ekmek gibi evlerimize girmelerine vasıta olan hizmetinizin muakkiblerinin binler değil, yüzbinler değil, milyonları aştığını da ayrıca işitiyoruz, şahit oluyoruz.
Evlerimizin birer medrese-i Nuriye olduğunu şu mektubumuzla bildirmek vesilesi ile siz Hazret-i Üstadımıza diyoruz ki: Siz, müşriklerin ellerinden bizleri kurtardınız. Ellerimize birer nişane-i necat olarak iman vesikalarını verdiniz. Sizin hizmetinizle bizler şu gençlik hevesatımızdan feragat edip Nurlara sarıldık.