14.2 C
Bursa
3 Ekim 2025 Cuma
spot_img
Ana SayfaKuranKur'an'dan Dirilişe Ait Kıvılcımlar: Kabir, Ecdâs, Merkad

Kur’an’dan Dirilişe Ait Kıvılcımlar: Kabir, Ecdâs, Merkad

Kabir (قَبْر):

Kabr/Kabir, çoğulu: kubûr (قُبُور), arapça bir kelimedir. “Ölünün gömüldüğü yer” anlamında kabr, “kabirlerin bulunduğu yer” karşılığında makber veya makbere (çoğulu mekâbir) kelimeleri kullanılır. Türkçe’de kabirle eş anlamlı olan mezâr ise kelimenin kök anlamıyla da irtibatlı olarak özellikle ziyaret edilen önemli kişilerin kabirlerini (ziyaretgâh) ifade eder.[1]

Kur’ân-ı Kerîm’de kabir, insanların öldükten sonra konulduğu yer anlamında doğrudan kullanılmıştır. Bir âyette tekil olarak kabir olarak geçmekte, onlardan ölen birinin namazını asla kılma, kabrinin başında da bulunma. Çünkü onlar, Allah’ı ve resulünü /elçisinin getirdiğini görmezlikte direnmiş /kafirlik etmişlerdir. Onlar yoldan çıkmış olarak ölmüşlerdir. (Tevbe 9/84) ve mekâbir, Ta ki ölüp kabirlere girinceye kadar. (Tekâsür 102/2).

Beş âyette de çoğul olarak kubûr geçmektedir: Bir de o saat gelecektir, onda şüpheye yer yoktur ve Allah kabirlerde olanları kaldıracaktır. (Hac 22/7), Dirilerle ölüler de bir olmaz. Allah, dinlemek isteyene dinletir. Sen, kabirlerde olanlara dinletemezsin. (Fâtır 35/22), Ey inanıp güvenenler! Allah’ın gazabına uğrayan bir topluluğu dost edinmeyin. Kabirlerde olan kafirlerin (ahiretten) umut kesmeleri gibi onlar da ahiretten umutlarını kesmişlerdir. (Mümtehine 60/13), ..ve kabirlerin içi dışına çıkarıldığında. ( وَإِذَا الْقُبُورُ بُعْثِرَت ) (İnfitâr 82/4), O hiç bilmiyor mu ki kabirlerde olanlar dışarı çıkarıldığında. (Âdiyât 100/9).

Ecdâs (اَجْدَاثِ):

Ecdâs cedes kelimesinin çoğuludur. “Ecdâs” için de kabirler mânası verilir mi bilmiyorum. Kanaatimce doğru olmayacaktır. Çünkü Kur’ân’da eşanlamlı gibi gözüken kelimeler seçilmişse bu mutlaka bir hikmete mebnidir. Burada bulundukları yerlerden, mevzilerinden Rabbe doğru bir yönelme söz konusudur. Kur’ân bu kelime ile, insanların mahşere kalkışını hızlı bir çıkış şeklinde tasvir eder. Sur’a üfürülünce bir de bakarsın ki onlar bulundukları yerden/ecdâs/الْاَجْدَاثِ kalkıp, koşarak Rabblerine giderler. (Yâsin 36/51); “Yerlerinden/mevzilerinden (ecdâs) çıkıp sanki bir hedefe/putlarına koşar gibi koşacaklardır.” (Meâric 70/43). Gözleri korkudan perişan bir vaziyette, etrafa saçılmış çekirgeler gibi bulundukları yerden (ecdâs) çıkarlar. (Kamer 54/7).

Merkad (مَرْقَد):

Kur’ân’ın, kabir için kullandığı eşanlamlı gibi gözüken kelimelerden birisi de “merkad” kavramıdır. Merkad “hayat dolu rüyaların benzerlerinin yaşandığı uyku, uyuma/uyku yeri ve uyku zamanı, yatak, kabir” gibi anlamlara gelmektedir. Kur’ân’da daha çok “uykudan uyanma” benzetmesiyle ölülerin kabirden kalkışını ifade etmektedir.

Dediler ki: Vay halimize! Bizi uykumuz (merkad) yerimizden kim kaldırdı? Bu, Rahman’ın vaat ettiği şeydir…” (Yâsîn 36/52).

Bu kelimeyle Kur’ân kabri “uykuya benzeterekdirilişe işaret etmektedir.

Hiç kendinize şu soruyu sordu(k)nuz mu: Allah Teâlâ, bu dünyada bedenlerin gömüldüğü yeri neden “mezar/kabir” olarak adlandırdı? Oysa Kıyamet Günü’nde bu eyleme/olaya “kemik/ler” (çürümüş kemik” (عِظَامًا /ʿiẓâmen) dedi? Kerim kitabımız Kur’ân’ı tefekkür etmenin kapısını açan harika bir sır! Değil mi? Peki neden “mezarlar” demedi? Mezar kelimesini de kullanabilirdi. Bu kavramı ihtiva eden farklı üç kelime kullandı.

Dediler ki: ‘Biz kemik/ عِظَاماً  ve ufalanmış toprak olduktan sonra mı, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?” (İsrâ 17/49)

Bir an düşünelim!…

Cesedi balıklar tarafından yenen boğulan adamın mezarı nerede? Kemikleri rüzgâr tarafından dağıtılan, çölde ölen adamın mezarı nerede? Cesedi yakılan ve külleri havaya veya suya saçılan adamın mezarı nerede? Kimyasal bir olay sebebiyle bütün cesedi eriyen bir adamın mezarı nerede? Varın siz örnekleri çoğaltın. Bu nedenle, demek ki, algılarımızdaki “mezarlar” mezar değildir… daha derin bir şeyin ifadesidir.

Yani, bu dünyadaki mezarlar, depremler ve yeryüzündeki olağan ve olağanüstü değişikliklerle yok olacak ve ortadan kalkacak… geriye kalan ise “kalıntılar” olacaktır. Bunlar, bedenin hücrelerinin minik atomlarıdır ve kıyamet gününde, yağmurdan sonra tohumların filizlendiği gibi, insanlardan filizleneceklerdir. Allah Teâlâ bu durumu, kerim kitabımız Kur’ân’da çok güzel bir şekilde ifade buyurmuştur:

Biz gökten bereketli bir su indirmekte, onunla meyve dolu bağlar bahçeler, tahıl ürünü olarak biçilecek taneler bitirmekteyiz. Salkımları üst üste binmiş yüksek hurma ağaçları yetiştir­mekteyiz. Kullarımıza rızık olsun diye. Biz o yağmurla ölü toprağa can veriyoruz. İşte (Öldükten sonra topraktan/ kabirlerden) çıkış da böyle olacaktır.” (Kaf 50/9-11)

Şu sahneyi hayal edin: Toprağa gömülü küçük bir tohum, Allah’ın emriyle gökten yağan yağmurla sulanır ve kıyamet gününde, tıpkı Allah’ın bitkileri filizlendirdiği gibi, insanların bedenleri bu tohumdan filizlenir.

Allah, sizi bir bitki gibi yeryüzünden yetiştirmiştir! Sonra sizi toprağa döndürecek ve ardından bir çıkışla/tarifsiz bir çıkarışla oradan çıkaracaktır.” (Nûh 71/17-18)

Yaratılışı mükemmelleştiren, en iyi planlayıcı olan ve yeniden dirilişi yaratan Allah’a hamdolsun!…


[1] Kürşat Demirci, “Kabir”, Tdv İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/kabir#1 (27.09.2025).

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SOSYAL MEDYA

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
4,338TakipçilerTakip Et
- Reklam -spot_img

Yeni İçerikler

Son Yorumlar

nurettinacar2016@gmail.com yorumladı Zamanın Esirinde, Kâinatın Diline Karşı
Gamze yorumladı Allah’ın Dilsiz Kulları
nurettinacar2016@gmail.com yorumladı Arifler Neden Susar?
Süleyman akgül yorumladı Dilden Kalbe Şükür