17 C
Bursa
26 Nisan 2024 Cuma
spot_img
Ana SayfaTasavvufArayışın İkinci Adımı Vera

Arayışın İkinci Adımı Vera

Arayışının ilk adımında tövbe ile yeniden uyanan yolcu; Allah’ın kendisine sunduğu nimetler hakkındaki bilgisinin yeterli olmaması veya bunları azımsaması sebebiyle bu aşamada bezginlik ve gevşeklik göstermesine ve hatta tekrar işlediği günahlara dönmesine kapı aralar. Hemen akabinde kalbi ile kendi durumunu fark ediyor olmasına rağmen kişi ibadetlerinde tembellik ve üşengeçlik göstererebilir. Öyle ki kişinin Allah korkusu ve Allah sevgisini yüreğinde hissederek içine düştüğü bu umutsuzluktan sıyrılıp tam bir kararlılık göstermesi ile yeniden ibadete bağlanması da mümkündür. Aksi takdirde bu hali terk etmeyen kişi nihayetinde yoldan çıkar ve sapıtır. Bu halden Allah’a sığınırız.

Bu ayki yazımızda hakikat arayışında ikinci mertebe olan “Vera” dan söz etmek istiyorum. Allah hakkı söylemeyi nasip etsin.

Hakikat yolculuğunun ikinci aşaması Vera’dır. Vera; hakikat ve hakikat olmayanı birbirinden ayırt edinceye kadar kalbin eyleme geçmede kendisini tutması demektir.

Vera aşamasında yolcu haz, düşünce ve eylemlerinin daha bir farkına varır hale gelir. Bu farkındalığa erişen kişinin dinin yasak kıldığı şeylerden uzak durması ve aczi ihtiyaçlarını (yemek, uyku vs.) zaruret ölçüsünde tutması gerekir. Böylelikle yolda olan bu yolcunun içini hudutsuz bir umut kaplar. Artık yolcu benliğini saran kötü alışkanlıklardan arındırabilmenin mümkün olduğunun farkındadır. Kendi özünde bir çığ gibi büyüyen bu umut onu geleceğe hazırlar. Öte yandan arzularının da bilhassa farkına varan yolcu onlara takılıp kalmanın ruhsal gelişimini geriletebileceğinin de bilincindedir. Sufi yolcu arzularına yatıracağı gücü umut için bir yakıt aynı zamanda bir çevirici/dönüştürücü olduğunu kendine sık sık hatırlatır. Bu aşama da ruhun hakikat yolunda ilerlemesini engelleyebilecek duygular ise gurur ve kibirdir. Çünkü gurur ve kibir çatışma, uyumsuzluk ve ön yargıyı besler. Yolcu arayışının ikinci aşaması olan Vera makamında gurur ve kibirden bilhassa uzak durmak gayreti içerisinde olmalıdır.

Vera makamında yolcuya eşlik eden nefis ise nefs-i levvammedir. Yani öz eleştiri yapan nefistir. Bu nefsin varlığında yolcu neleri eksik, neleri fazla yaptığını akıl yolu ile kontrol ederek benliğini kendine ihanetinden korumaya çalışır.

Nefs-i levvameye sahip olan sufi, yapmak arzusu duyduğu her eylemde önce kendine şu soruyu sorar;

“Ben bunu niçin yapıyorum? Kim için yapıyorum?” Eğer cevap ‘Allah için’ ise bu arzuyu yerine getirmeyi akılcı bulur ve eyleme geçer. Eğer Allah için değil ise özlem ve arzularına götüren esintileri kapı araladığı için kendini kınar ve cahilliğini yüzüne vurarak aklın nazarında onun ne kadar aşağılık olduğunu hatırlatır.

Sufi yolculara göre akıl sahibi olmanın yanı sıra öz eleştiri yapan nefis de insanları hayvanlardan ayıran temel özelliklerdendir. Öz eleştiri yapan nefis; yolcunun arzuları ve bu arzuları ahlaki ve dini değerlerle ketleme özelliği arasında salınır durur. Bu durum tıpkı korku ve ümit arasında olmak gibidir.İnsanda Veranın kaynağı korkudur. Sufiler korkunun onlara yaşattığı deneyimin farkındadırlar ve kendilerini korkuya teslim etmemesi gerektiğinin de bilincindedirler. Bilakis onlar korku ile doğrudan yüzleşir. Bu durumda kendilerini ‘korkuyu yaşantılama’ hususunda serbest bırakırken aynı zamanda onunla başa çıkmanın yolunu da keşfetmiş olurlar. Bu deneyimlediği korkunun ürettiği enerjiyi yine kendi ruhsal dönüşümünde kullanmayı tercih ederler.

Bu aşamada bir nebze yol kateden yolcu kötü davranışlara çağırması ve varoluş sebebi olan Allah’tan uzaklaştırması nedeniyle nefsinin kendisine düşman olduğunu tam manasıyla idrak eder. Peki bu aşamada kişiyi öz eleştiri ye yönelten temel sebep nedir diye soracak olursak cevap şu olur;

– Kişi yetersizlik kaygısı içindedir. Aynı zamanda kâr ve kazancını artırma arzusunu da içinde taşır. Bu sebeple kendini kontrol eder, kazanç ve kayıplarını tartmak için öz eleştiri yapar.

Peki bu halin kişiye kazandıracağı en mühim şey nedir?

– Gerçeği, eşyanın ardındaki hakikati görebilme yeteneği güçlenir ve kavrayış artar. Öyle ki anında kanıt getirme kabiliyeti kazanır, ilahi sır ve hakikatler hakkındaki bilgisi derinleşir.

Bu kazancı hayatında tutmak isteyen yolcu gerekli kararlılık ve çaba ile kalbini her türlü meşguliyetten uzak tutar.

Peki kalp öz eleştiri yapmaktan niçin kaçar?

– Nefsi istek ve düşüncelerin, ihtiras ve tutkuların o kalbi bütünüyle kaplamasından dolayı kalp öz eleştiriden kaçar. Hakikatin ortaya çıkmasından korkar. Özelleştirilen uzak durdukça görüşü giderek daralır ve nihayetinde artık ne güzeli ne de çirkini ayırt edemeyecek kadar körelir. Kişi kendini rahata kaptırır ve kalp zayıf düşer. En neticede zevk ve düşkünlükler ona hakim olur.

Buradan yeniden Allah’a dönmek mümkün müdür?

– Elbette mümkündür. Nefsi sevdiğinden ayırarak ve korku kırbacını elinde tutarak mümkündür. Her işini kontrol ve gözetim altında tutarak bunun yanı sıra belirli vakitlerde Kur’an, salavat, dualar okuyarak bu sayede iradeyi güçlendirerek mümkündür. Bunları yapmaya devam ettikçe nefis bir süre sonra kendini beğenmekten ve böbürlenmekten vazgeçer. Güçten düşer ve dinginleşir. Kötülüğü terk eder ve Allah ın istediği yolu tutar. Bu yolda ise ayağını sabit kılacak olan ise yalnızca Allah’tır.

Vera makamında ilerlemiş yolcu artık anlar ki akla ve sağduyuya aykırı olanı öğütleyen şeytanı dinlemek yerine ona başkaldırmak lazım gelir. Kendini ondan korumak yönünde gayret ve duyarlılığı artırır.

En nihayetinde Vera’nın en ileri ve en yüksek mertebesi, sakıncalı olana düşme endişesiyle sakıncalı olmayan şeyi de terk etmekdir. Bu mertebeye erişmekte nasibi olan yolcu, vicdanı ile Allah’ın güç ve intikamını görüyor gibi bilir. O artık Rabbini tanıyor bunun getirisi olarak ilahi sır ve hakikatlere vakıf olmayı hayatının gündelik akışında sıklıkla deneyimliyordur. O tüm tuzaklara rağmen hatta çoğu zaman kendisine rağmen düştüğünde kalkmasını bilmiş, uzun ve dolambaçlı olan Vera yolunda hiç bir zorlukta yılmamış her şart ve koşulda yolculuğuna devam etme gayretini göstermiştir. O fani dünyanın aldatıcılığına kanmamış, Allah’ın Kur’an da bahsettiği “hem bu dünyada hem de ahirette afiyette olanlar” zümresinden olmaya talip olmuştur. Netice de aradığına bir adım daha yaklaşırken yolda olmanın tüm güzelliklerini derinden hissederek özümsemiştir.

Muhabbeti bir ayetle sırlamak istiyorum.

Selam ve dua ile…

…Dünya hayatı aldatıcı zevkten başka bir şey değildir.” (Âl-i İmrân: 185)

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SOSYAL MEDYA

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
4,338TakipçilerTakip Et
- Reklam -spot_img

Yeni İçerikler

Son Yorumlar

Nisa yorumladı Karınca Kararınca
ummugulsumsolmaz6565@gmail.com yorumladı İnsan ve Mana
Ümmü Gülsüm Solmaz yorumladı İnsan ve Mana
Süheyla Durna yorumladı İnsan ve Mana
Rukiye yorumladı İnsan ve Mana