Hayatta her şey emanettir; gerçek sahiplik, nimeti görünce vereni hatırlayabilmektir. Şükür, insanın hem kalbiyle, hem diliyle, hem de davranışlarıyla nimetin sahibine yönelmesidir. Allah’tan gelen her nimet, yalnızca bir hediye değil, aynı zamanda O’na duyulan minnettarlığın kapısıdır. Gerçek şükür, verilen nimetlere değil, o nimetleri veren Yüce Kudret’e bakabilmektir.
Kur’an’da, Davud ailesine şöyle buyrulur: “Şükür için çalışın.” Bu ifade, şükrün yalnızca bir sözden ibaret olmadığını, aynı zamanda bir hayat tavrı olduğunu anlatır. Şükretmek, sadece sevinçli anlarda değil, her hâlükârda Rabbine yönelmeyi bilmektir. Hazret-i Davud’un dediği gibi, şükür, nimetin büyüklüğünü değil, insanın kendi aczini fark etmesiyle başlar.
Bilimsel Araştırmaların Gücü:
Bilimsel araştırmalar da şükrün faydalarını destekler. Şükreden insanların ruh ve beden sağlığının güçlendiği, stres seviyelerinin azaldığı ve daha uzun ömürlü oldukları görülmüştür. Böylece şükür, insanı hem dünyada hem de ahirette yücelten bir anahtara dönüşür. Şükretmek yalnızca bir ibadet değil, aynı zamanda insanın yaşam kalitesini artıran bir güçtür.
Kişisel Farkındalık ve Şükür:
Şükretmek, verilenlere razı olmanın çok ötesine geçer. Bazen sahip olduklarımızı fark etmek için, kaybettiklerimizi hatırlamamız gerekebilir. Şükür, insana en zor anlarda bile umut aşılayan bir kapıdır. Şükreden insan, nimetin değerini bilir ve o nimetin kaynağına yönelerek hayatına anlam katar.
Ve Son Söz:
Şükretmek, hayatı sadece yaşamak değil; onu Yaradan’a şükrederek anlamlandırmaktır. Ve unutmayın: Şükür, insana her şeyin geçici olduğunu hatırlatır; nihayetinde kalıcı olan, yalnızca O’na duyulan minnettarlıktır.