Saygıdeğer Okuyucularım,
Hac ibadeti İslam’ın ana direklerinden biri olması yanında, toplum ve fert olarak Müslümanların hayatlarında etkisi açık olan bir ibadettir. Nitekim, Cenâb-ı Hak bu konuda şöyle buyurur:
{ وأذن في الناس بالحج ياتوك رجالا وعلى ضامر يأتين من كل فج عميق. ليشهدوا منافع لهم ويذكر .{ الله في أيام معالومات
“(Biz İbrahim’e), Bütün insanlara haccı ilan et gerek yaya olarak gerek her uzak yoldan binek üzerinde senin huzuruna gelsinler. Ta ki kendilerine ait birtakım faydaları görsünler ve Allah’ın kendilerine rızık olarak ihsan ettiği hayvanları, bilinen günlerde (kurban kesim günlerinde) Allah’ın adını ansınlar”.[1]
Mekke, Mukaddes ve rahmetin indiği vahyin merkezi olan bir beldedir. Nitekim Cenâb-ı Hak Kur’an-kerimde onun üzerine yemin etmiştir. Ta ki, dini şiarların ikamesi ve kıyamete kadar Müslümanların kıblesi olsun diye, Rabbimiz o azim beytini mübarek kılmıştır.
O mübarek beldeye yapılan hac ibadetinin bilinmeyen birçok hikmeti bulunmaktadır. Söz konusu hikmetlerin bilinmeyen yönlerini bulunduğumuz hac mevsimi münasebetiyle bu aylık yazımızda arz etmeye çalışacağız. Şöyle ki:
- Bu güvenli beldeye dünyanın her kıta ve sosyal tabakasından hac yapmak üzere Müslümanlar bir araya gelir. Hac ibadeti onları böylelikle müsavi kılar. Aradaki bütün farklıklar erir, şahsiyetlikler kalkar, şerif olan şerefiyle iftihar edemez ve reis olanda reislikleriyle yükseklik taslayamaz. Çünkü herkes, kral olsun ve emir olsun o giydiği kefen elbisesine benzeyen basit bir ihram elbisesi giyer ki, bunu hem zengini hem de fakiri giymek durumundadır.
- Onların hepsini İslam şiarları ve bir hedefteki inanç bağı birleştirmiştir. Ne bölge ne ırk ve ne de cins ve sınıf farkı bulunmamaktadır. Hepsi orada güven ve selamet içinde yaşamaktadır. Dolayısıyla bu yer dünyada yeganedir. Öyle ki, havadaki kuş, yerdeki av ve topraktaki bitkiler de bu emniyetin içerisindedirler. Allah’ın haram beldesinde oldukları müddetçe bu böyledir. Çünkü Rabbimiz orasını insanlar için toplanma ve güven yeri kılmıştır.
{ومن دخله كان أمنا }
“Kim o Emin Beldeye girerse güvendedir”,[2] ayetinde bu özellik ifade edilmiştir. - Bütün farklıkların eridiği bu mübarek beldede İslam birliğini gerçekleştirmek için Hz. Peygamber Arafat’ta insanlara konuşmak üzere irat ettiği hutbede şunları söylemiştir: “Ey insanlar, Rabbiniz birdir, babanız da birdir. İyi biliniz ki, hiçbir Arabın Aceme ve hiçbir Acemin de Araba, Siyahın Kırmızıya, Kırmızının da Siyaha herhangi bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir”.[3]
- Dünyanın her kıtasından toplanan insanlar, oluşturdukları uluslararası büyük kalabalıklar içerisinde, ilim, siyaset, ticaret ve kanat önderlerinin her türlüsü belirli bir hedef üzerinde karşılarılar. Hac ibadeti için birleşen ümmetin bu fertleri, keşke İslam birliğini sağlamak için de aynı hassasiyeti göstermiş olsalardı, İslam dünyasının önünde gaye ve hedeflerine ulaşmak için herhangi bir engel kalmayacaktı.
- Hac günlerindeki bu kalabalık bizleri, hiç kimsenin hiçbir kimseye faydası dokunamayacağı Ahiret gününde hesap vermek üzere buluştuğu mahşeri kalabalığı hatırlatır.
- Haccın semere ve hikmetlerinden biri de faydalı ve maslahata yönelik şeylerin ticaret yoluyla Müslümanlar arasında uygulanan tebadüldür, yani alım satım uygulamalarıdır. Kaldı ki ilk zamanlar bazı Müslümanlar Hac mevsiminde ticaret yapmaktan çekilmeleri üzerine, Hz. Peygamber’e şu ayeti kerime nazil olmuştur.
{ ليس عليكم جناح أن تبتغوا من فضلكم }
“Rabbinizin fazlından istemenizde herhangi bir beis yoktur”.[4]
Hac mevsiminde o mukaddes topraklardan bulunan Müslümanların istifade ettiği hikmet ve semerelerden bazılarını arz etmiş olduk. Bununla birlikte söz konusu hac ibadetinin asıl maksadının her şeyden önce Allah’ın emirlerine imtisal ve bu farizayı ifa etmek olduğunu idrak etmeliyiz.
İyi bilelim ki, dünyevi bütün kaynaşmalar ve kalabalıklar hedeflerine ne kadar varırlarsa varsınlar, İslam aleminin toplanma ve kaynaşmada varmak istediği izzet, şeref ve hedefe varamayacaklardır.
Hac ibadeti maksadıyla bu mahşeri kalabalığa katılmakla bahtiyar olan kimsenin, Allah’ın şükretmesi ve ona dönüş yapması gerekir. Çünkü bu dönüş ve tövbe ile sağlam bir imana sahip olan Mümin hayatında yeni sahifeler açar. Bu temiz duygularla hac ibadetini yapan kimse, annesinden günahsız bir şekilde doğduğu gibi, bütün günahlarından arınmış olarak dönen Müminlerle birlikte ülkesine ve ailesine döner.
Rabbim bizleri en kısa zamanda bu muhteşem ibadeti yerine getiren kullarından eylesin. (Amin).
[1] Hac suresi, 27-28.
[2] Ali İmran suresi, 97.
[3] Olayı İmam Ahmed b. Hanbel el-Müsned isimli eserinde nakletmiştir.
[4] Bakara suresi, 198.