Cuma…
Yani Tevhid olma, birlik, dayanışma ve kaynaşma vakti…
Müslümanların yaşadıkları şehir, bulundukları ülke, ait oldukları bölge ve dünya için iştişare vakti…
İnsanlığa rahmet rüzgarlarının nasıl estirileceğinin, adaletin nasıl ikame edileceğinin vakti… Savaşların sona erdirilip barışı sağlama yollarının bulunması vakti…
İnsanlık aleyhinde iş ve oluşta olan her türlü tertibatın nasıl sonlandırılacağının düşünülmesi vakti…
Evsiz, yersiz, yurtsuz, borçlu, hasta, darda olan insanlar için neler yapılabileceğinin düşünülmesinin vakti…
Toplanma- buluşma- istişare- dertleşme- hemhal olma vakti…
Cuma Hutbesi ilahi bir bildiridir!
Hutbe; sözün namusuna sahip çıkmaya çağrıdır…
Cuma Namazı’nın şartlarından olan Hutbe, insanlığı her daim sözün hakikatine, gücüne, sesine uymaya çağırıyor.
Bir söz modellemesidir Hutbe…
Besmele ile başlayan bir söz…
Ayet ile başlayan bir söz…
Sözün güzel üslubuyla söylenen bir söz…
Hakikati insanlarla paylaşmak için söylenen bir söz…
Zaman ve mekan içinde insanlığın dertlerine, arayışlarına, sorunlarına sahip çıkan bir söz…
Allah’tan başka kimseden korkmadan gerçeği haykıran bir söz…
İnsanları ikna etmek için delillerle güçlendirilen bir söz…
Güzel insanların sözleriyle desteklenen bir söz…
Sonu dua ile biten bir söz…
Ve başka insanlara söylenmek üzere cemaate emanet edilmiş bir söz…
Cuma günleri, Cuma Hutbesi her platformda paylaşılmalıdır. Cuma Namazı’na gidenler için önceden okuyup, anlamından daha fazla istifade edeceklerdir. Cuma Namazı’na gidemeyenler -başta kadınlar olmak üzere- veya gitmeyenler de bu kutsal metnin anlamından faydalanacaklardır.
Cuma Namazı demek sadece hutbe dinlemek ve iki rekat namaz kılmak değildir. Cuma Namazı; buluşmak, eşitlenmek, kardeş olmak, birbirinin derdini sormak, cevap aramak, sorunları konuşmaktır. Şu haliyle; öncelikle özel veya kamuda yüzbinlerce insan okul- mesai- iş bahanesiyle cuma namazı kılamamaktadır. Kılanlar ise bir an önce işe yetişmek düşüncesiyle mescidten ayrılmaya çalışmaktadırlar. Cuma günü en azından başlangıç olarak Cuma vakitleri ekseninde geniş bir zaman tanınmalıdır.
Cuma Namazı, Devlet- Millet Buluşmasına, yönetici- halk istişaresine dönüşmelidir. Cuma Namazı’nda; Cumhurbaşkanı- Başbakan- Bakanlar Kurulu Üyeleri- Valiler ülkenin- şehrin her hafta farklı bir camiisinde bulunarak Millet’in Devlet’ten, Halk’ın Yöneticilerden taleplerini, endişelerini, tekliflerini almalıdırlar.
Cemaatle namazın bir ruhu vardır. Sınıfın- rengin- gücün- paranın- makamın- diplomaların eşitlendiği namaz… Aynı safta- hizada yer alarak üstünlüğü Takva’da olduğuna inanarak Namaz’da buluşmak… Birlikte Allah’a kulluğunu yenilediğini zalimlere duyurmak… Adaletin, iyiliğin, özgürlüğün hakim olması için eylem kararı almak; fiili mücadele kararı almak… İçlerinde en ehil olanı seçerek, onun önderliğinde yaşama iradesini beyan etmek…
Cemaatle namaz, imamın yönetiminde cemaatin katılımı ile olmaktadır. Namazda okunulan ayetlerin her biri insan ile ilgilidir. İmam namazı kıldırırken cemaat, okunulan ayetlerden hareketle düşünür.
Camiler halka açılmalı halkı kuşatmalıdır. Mabetsiz bir din olamaz. Camiler müslümanların mabedi olmaktan çıkarken bunun yerini başka mabetler alıyor. Camiler yaşamın merkezi olmaktan giderek uzaklaştırılıyor. Namaz’ın sadece 5 vakit ile eda edilmesi dışında bir varlık alanı imkanı verilmemektedir. Kadınlar ve çocuklar zaten yaklaştırılmıyor, hatta onlar için güvenilir değildir. Erkekler ise Çalışma- İş Tanrısına- Tanrılarına kulluk ile zamanlarını geçirmektedirler.
Camilerin giderek sessizleşmesi; daha fazla konfora düşkün olmamızdan, camilerin devlet tarafından resmi mabed statüsünde değerlendirip içeriksizleştirmesinden, toplumun AVM, Cafe, Stadyum gibi yeni mabedler bulmasından, imamlarımızın mesai saati imamlığına çevirmesinden, insanların vahşi kapitalistler tarafından köleden öte saatlerce çalıştırıp yorgun düşürülmesinden kaynaklanıyor.
Yeni camilerin konumu açısından Avrupa’daki camiler örnek olacağa benziyor. Avrupa’daki gibi Türkiye’de camiler kiliseleştiğinden(sadece belli dini ritüeller, namazdan namaza gelme, gençlerin camileri terk etmesi) bu süreci önceden gördüler ve buna göre şekillendiler. Avrupa’da gençlere her şeye rağmen ulaşılabiliyor mu? Camilerin sosyal hayat merkezine dönüşmesi ne derece etkiliyor? bu süreçleri takip etmek ve çözüm üretmek lazım.
Ticareti- İşi- Dükkanı- Fabrikayı bırakıp Mescide gitmek… Arabistan’da Ezan okunduğunda insanlar- çalışanlar Mescide gidiyorlar, Esnaflar dükkânlarını kapatıyorlar. Namazlar, Türkiye’deki gibi alel acele kılınmıyor. Sünnet ile Farz arasında en az 10 dk. ara veriliyor. Mescid ile bağını koparan Müslüman ile Kâbe bağını ve dahi Allah ile bağını koparmış demektir. Yaşamını Namaz vakitlerine göre ayarlayamayanlar, yaşamlarını İslamlaştıramazlar.
“Yeryüzüne dağılın!” Allah’ın evinde; namaz kılan, arınan, kardeşliğini pekiştiren, kulluk sözleşmesini yeniden imzalayan, varlık alemindeki konumunu gözden geçiren, insanlık için dua eden, vahyin sesine kulak veren insanlar tevhid, adalet, özgürlük ve barış için yeryüzüne dağılıyor. “Namaz kılındı mı artık yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan nasip arayın. Allah’ı da daima çok anın ki kurtuluşa eresiniz.” (Cuma Suresi- 10)