8.2 C
Bursa
14 Aralık 2024 Cumartesi
spot_img
Ana SayfaİmanFiravun'un Tövbesi

Firavun’un Tövbesi

Yıllardır karıştırdık tövbe ve istiğfar kelimelerini. Aslında İstiğfar ve tövbe birbirini tamamlayan, birbirinin devamı niteliğinde iki sözcüktür. İstiğfar: günahlarından dolayı pişmanlık duymak ve Allah’a karşı özür beyan etmek iken, Tövbe: istiğfar hususunda samimi olduğuna dair gösterdiğin kararlı duruş ve bu doğrultuda işlediğin salih amellerdir.

“Allah’ım yalan konuştuğum için beni affet” demek istiğfar, bir daha yalan konuşmayacağına dair dikkatli yaşaman ise tövbedir. Kısacası tövbe, hal ve hareketlerimize dikkat ederek, aynı hatayı tekrar işlememek için çaba göstermektir. Bir anlık hatayı dahi hayatımıza mal etmemektir.

Peki yaşarken yapılmayan tövbe, ölüm anında yapılsa bir kıymeti olur mu?

Bunun cevabı Nisa Suresi 17-18. ayetlerinde saklı:

‘Allah’ın kabul edeceği tövbe, ancak bilmeden kötülük edip de sonra tez elden pişmanlık getirenlerin tövbesidir; işte Allah bunların tövbesini kabul eder; Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir. Yoksa kötülükleri yapıp yapıp da içlerinden birine ölüm gelip çattığında “Ben şimdi tövbe ettim” diyenlerle kâfir olarak ölenler için kabul edilecek tövbe yoktur. Onlar için acı bir azap hazırlamışızdır.’

Tövbenin kabul olunması için işlenen her bir günahın ardından istiğfarı uygulamaya dökmek ve salih amellerde bulunmak gerekir. Oysa ölüm anında sadece dünya hayatı değil, sevap işleyecek zaman da tükenmiştir. Tövbe fırsatı bitmiştir! Atalarımız ne güzel demiş: “Su akarken testi doldurmalı!” yoksa “Son pişmanlık fayda vermez!”

İş sadece Firavunun yaptığı gibi, “Elhak inandım ki, İsrailoğulları’nın iman ettiğinden başka tanrı yokmuş! Ben de artık kendini O’na teslim edenlerden biriyim.” (Yunus/90) demekle hallolsaydı, Firavun da son nefesinde yaptığı tövbesiyle Allah’ın af ve mağfiretini kazanırdı. Üstelik o an gözünden perde kalkmış ve tüm benliği ile pişmanlığını haykırmıştı da. Hal böyleyken Allah onun tövbesine karşı nasıl bir tavır takındı?

“Şimdi mi? Halbuki daha önce hep baş kaldırmış ve bozguncular arasında yer almıştın.” (Yunus/91)

Aymaz Firavunun hayatı boyunca kendini Tanrı sayıp Allah’ı reddetmesi, son nefesinde tövbe edip iman etmesi ancak bu tövbesinin beyhude ve anlamsız bulunup reddedilmesi hepimiz için ibretliktir. Şayet kendisi tabiri caizse son nefesinde yakayı kurtarmak için değil, hala hayattayken Allah’ın rızasını kazanmak için tövbe etmiş olsaydı, Allah’ın Bakara Suresi 160. ayetinde vurguladığı şu müjdesine kavuşabilirdi:

“Ancak tövbe edenler, kendilerini düzeltenler ve gerçeği (Allah’ın hükümlerini) açıkça ifade edenler bunun dışındadır. İşte bunların tövbesini kabul edeceğim. Doğrusu ben tövbeleri kabul eden ve rahmeti bol olanım.”

‘Firavun Tövbesi’ni değil, salih amellerle donatılmış ‘Hakiki Tövbe’yi şiar edinmek umuduyla…

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SOSYAL MEDYA

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
4,338TakipçilerTakip Et
- Reklam -spot_img

Yeni İçerikler

Son Yorumlar

Azmi Efe Özdemir yorumladı Şahsiyet Eğitiminde Fedakarlık Kavramı
Serhat ismail Çetin yorumladı Şahsiyet Eğitiminde Fedakarlık Kavramı
Hatice yorumladı Yalan Dünya