8.2 C
Bursa
14 Aralık 2024 Cumartesi
spot_img

Aşkın Elinde

Yaşadığımız coğrafyada, gönül dünyamızı aydınlatan özünü, sözünü, ömrünü yaradana adayan gönül adamı olarak anılır Yunus Emre. Geçmişten günümüze gelen şair olmaktan çok öte hoşgörünün, sevginin ete kemiğe bürünmüş halidir. Birçok millet ve dinden
mensuplarında Yunus Emre’yi sevmesi ve anlaması bu yüzdendir.

Yunus Emre’nin hayatı çok bilinmese de yapılan araştırmalar bağlamında 1238 -1328 yılları arasında yaşamıştır. Anadolu’da Türk şiirinin, tasavvufun ve halk şiirinin öncüsü olmuştur.

13. Yüzyılın ortalarından 14. Yüzyılın başlarına kadar Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinde yer alan Sarı köyde yetişmiş Ankara’nın Nallıhan ilçesindeki Taptuk Emre’nin dergahında yaşamıştır.

Hacı Bektaş-ı Veli’nin “Buğday mı istersin himmet mi?” Sorusuna buğday olarak cevap veren Yunus Emre, buğdayı alıp köyüne dönerken pişman olmuştur. Hacı Bektaş-ı Veli’nin huzuruna tekrar döndüğünde ‘’ Biz nasibini Taptuk Emre’ye verdik git nasibini onda ara’’ der. Kırk yıllık kendini arayışın kapıları açılır ardı sıra. Ahmet Yesevi ile başlayan tasavvuf şiirini en üst seviyesine Yunus Emre’ de ulaşmıştır. Vahdet-i Vücût anlayışı, evren, insan ilişkisi ve en büyük özelliği sufiliğe getirdiği aşk ve coşku içtenliğidir.

Yunus Emre denince akla ilk gelen “Yaratılanı severiz yaradandan ötürü” sözü geliyor. Dünya nimetlerini hiçe sayarak maddeyi manadan ayıran hak için hakkın kapısında yatan, aşk ve
irfan içinde yanan insan tarihinin en güzel değerlerinden biridir. Yaratılan her şeye, hoşgörüyle bakılmasını dile getiriyor.

“Bana seni gerek seni’’ diyerek yüreğinde ki Allah aşkını arayan ve kendini Taptuk eşiğinde bulan kulken kül olan, nefsini terbiye edişinden “Hiç’liği” tercih eden bir halk ozandır.

Yunus Emre’nin ağzından çıkan tüm cümleler gönül dilinden çıktığı için Türkçe bilmeyen yüreklere bile dokundu. Allah’a aşkını öyle işledi ki diyar diyar dillerde dolandı şiirleri.

Yunus, asıl gayesi Allah’ı bilmek ve sevmek, tasavvufi düşünceyi, derinden kavramaktır.

Allah aşkının her daim gönüllerde taze kalmasının sırrı Yunus’un penceresinden bakabilmektir. Peygamber Efendimizi (s.a.v.) sevmeyi onun ahlakı ile yaşamak gerektiğini her zaman ifade etmektedir. Zikirlerinde de buna çokça yer vermiş ilahi aşkın yolu olarak da Peygamber Efendimizin (s.a.v.) sevgisinden geçtiğini her zaman dile getirmiştir. Günümüzde Yunus Emre gibi düşünüp onu yaşamak zor olsa da onu anladıkça maddeye mana katar ve yüreği onun gibi hak yolunda atar. Eserlerine bakıldığında genel olarak aşktan bahsettiğini görülmektedir.

Buradan kastettiği dünyevi değil, ilahi aşktır.

“Gönül Çalab’ın tahtı,
Çalap gönüle baktı;
İki cihan bedbahtı,
Kim gönül yıkar ise.”

Onun için gönül Allah’ın evidir ve o ev öyle kutsaldır ki kırmak ve incitmek bile en büyük günahtır. Kalp kırmanın insanı inciteceğini gibi Allah katında en büyük günah olduğunu şiirleriyle ifade ederdi. “Var git nasibini Taptuk Emre eşiğinde ara’’ diyen Ahmet Yesevi, gönül kilidini eline verdi. O kilidi açmak ise Taptuk Emre’ye nasip oldu. Kırk yıl Taptuk eşiğine odun taşıdı da bir kere eğri odun bile getirmedi. Bilirdi hak yoluna eğri gidilmeyeceği, bilirdi doğruluğun, dürüstlüğün en büyük erdem olduğunu.

“Ana rahminden geldik pazara, bir kefen aldık döndük mezara.’’ Dünya nimetlerini hiçe sayarak ahirette Allah aşkıyla doyacağını günü beklemiştim. Rahmanın adını ve Resulün sevgisini en büyük nimetten satmıştır. “Ondan geldik ona gideceğiz’’ sözünü vurgulamıştır. Tüm Anadolu onun yüreğinin güzelliğini paylaşmıştı. Kimi aşkını bildi, kimi yanmasıyla yandı.

“Dağlar ile taşlar ile çağrıyım Mevlam Seni.
Seherde kuşlar ile çağırayım Mevlam Seni.
Sular dibinde mahi ile, sahralarda ahu ile,
Abdal olup “Ya Hu’’ ile çağırayım Mevlam Seni.”

Onun kendinden önce sözleri giderdi her yere, sözleri zamanı aşardı. Peki, kaç kişi Yunus Emre gibi düşünüp onun gibi Allah aşkıyla yanmakta. Yüreğinde ki har hiç sönmeden yana yana dönmekte. Dünya nimetlerini onun aşkı için hiçe saymakta. Ben onun gözleri ile baktım dünyaya, onun diliyle söyledim sözlerimi, onun yüreği gibi yandım Allah aşkıyla.

HAK

Yanmadan hakka varılır mı dediler,
Elediler yedi elekten geçirdiler.
Hakka varmanın yolu gönül dediler,
İçimi dışıma çevirdiler.
Dünya malını hiçe saydım.
Yandım, söndüm viran eyledim.
Allah aşkını zikir eyledim.
Yunus’tu adım “Hak’’ diledim.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SOSYAL MEDYA

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
4,338TakipçilerTakip Et
- Reklam -spot_img

Yeni İçerikler

Son Yorumlar

Azmi Efe Özdemir yorumladı Şahsiyet Eğitiminde Fedakarlık Kavramı
Serhat ismail Çetin yorumladı Şahsiyet Eğitiminde Fedakarlık Kavramı
Hatice yorumladı Yalan Dünya