İnsanlar ve toplumlar arasında tarihin ilk günlerinden bu yana süregelen sorunların belki de en büyüğü ya da bir türlü çözülemeyen ve artık sarmaşık hale gelen çilesi: bireysellik ve toplumsal bencillik.
Tüm toplumlarda ve kültürlerde, bireysel ya da kitlesel olarak hastalık halini alan bazı sorunlar vardır. Bunlardan başlıcaları: bencillik, bazı çoğunlukların yanlış olan şeyleri doğru olarak baz alması ya da yanlış olan durumlar görüldüğü zaman müdahale edilmemesi şeklinde gösterilebilir. Bu örnekler çoğaltılabilir. Dini ayrıma gitmeden şunu söyleyebilirim ki bazı Batı ve Doğu toplumlarında bozulmalar had safhaya gelmiş; kültürel, ahlaki, tarihi vs. bozulmalar öyle bir düzeye ulaştı ki birlik beraberlik kavramları ve gençlik dediğimiz gruplar çok aşağılık düzeyde kullanılmaya başlandı maalesef. Hristiyan ve Yahudi toplumlarının büyük bir kesiminde bizlik algısından vazgeçip bencillik olgularına geçeli çok uzun zaman oldu. Müslüman toplumlarda ise bu bizlik algısı genel itibariyle ümmet kavramı ile ölçüldüğünden benlik kavramı çok az kullanılmaktaydı. Lakin zaman geçtikçe ümmet kavramının zayıflamasıyla birlikte uzak ve yakın tarihte de gördüğümüz vahşet, soykırım, etnik temizlik ve sömürü gibi durumlar meydana gelmekte.
Hâl böyle iken yüce Rabbimiz ikaz mahiyetiyle bir ayet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır:
“İman edenlerin Allah’ı zikretmekten ve inen haktan dolayı kalplerinin saygı ile ürpermesinin zamanı gelmedi mi? Daha önce kendilerine kitap verilip de üzerinden uzun zaman geçen, böylece kalpleri katılaşanlar gibi olmasınlar. Onlardan birçoğu fasık kimselerdi.” (Hadid, 57/16)
Unutmamak gerekir ki benlik duygusuna kapılıp bizlik olgusundan uzaklaştıkça, eğitimden sağlığa, bilimden kültüre, gençlerden çocuklara her alanda, her sahada ve toplumun her kesiminde bozulmalar meydana gelmektedir. Eski Türklerden bu yana Kızıl Elma ideali ve Müslümanlığın yegâne ideallerinden olan, Müslümanların ülke veya şehirlere i’lâ-yi kelimetullah amacıyla İslam dinini yayma ve Müslümanları dini görevlerini yerine getirmeye çağırma anlamına gelen bu idealite, her daim bizlik ruhunu taşımaktadır. Özellikle yeni neslin en büyük hastalıklarından biri olan bencillik, paylaşmamak, hep kendini ön planda tutma isteği ve başka şeyleri umursamama gibi ruhsuzluk alametleri yine bir toplumun hüsrana sürüklenmesine sebebiyet vermektedir.
Sözün özü, bencillik hastalığının toplumların her katmanında, özellikle eğitim ve gençlik noktasında etkili olmasını engellemek, herkesin ve her ailenin, öğretmenin ve her bireyin görevi olduğunu bilmemiz hayati önem taşımaktadır. Çünkü dünyanın farklı bölgelerindeki halkların yanı sıra özellikle bizim toplumumuza karşı, dünyanın çeşitli kesimlerinin kültürel ve dini dezenformasyonları gün be gün artmakta ve çok şiddetli bir şekilde teknoloji ve medya organları maşa olarak kullanılarak gençliğimizi her bakımdan bitirme isteklerinin olduğunu alenen belli etmektedirler.
Gözümüzün her daim açık, aklımızın da her daim bizim olduğunu ve aklımızı kiraya vermenin tehlikesinin farkında olmamız dileğiyle…