4.5 C
Bursa
14 Aralık 2024 Cumartesi
spot_img
Ana SayfaKıssalarHz. Musa (a.s.) ve Çoban Kıssası

Hz. Musa (a.s.) ve Çoban Kıssası

Hz. Musa (a.s.) bir gün dağlarda dolanırken Allah’a dua eden bir çobana rastlar. Çoban kendini duaya o kadar kaptırmıştır ki bu içten hali Hz. Musa’nın (a.s.) dikkatini çeker.

Çobana yaklaşır ve duasını dinlemeye başlar ama bir de ne duysun! Çoban: ‘Allah’ım! Seni ne kadar severim bir bilsen, senin için sürümdeki en yağlı koyunu keseyim. Sen iste koyun kavurması yapayım. Sen dile ayaklarını yıkayım, kulaklarını temizleyip, bitlerini ayıklayayım. Ben sana çok hayranım.’ diyor ve Allah’a olan aşkını kendine has o saf üslupla dile getiriyormuş.

Hz. Musa (a.s.) çobanın bu duasını duyunca köpürür ve onun haddini aştığını düşünerek: ‘Seni cahil adam! Hiç böyle bir dua olur mu? Allah’ın ayakları mı var? Sen kafir oldun! Hemen tövbe et!’ diyerek azarlar. Adam bu sözler karşısında adeta yerin dibine girmiştir ama peygamber haksız olacak değildir ya! Son derece mahcup ve mahzun bir edayla tövbe eder.

O akşam Hz. Musa (a.s.) Rabbinden bir ses işitir. Allah: ‘Ey Musa! Sen buluşturmaya mı geldin ayırmaya mı? Şu garip çobanı azarladın. Oysa biz ondan razıydık. O inancında samimi idi. Biz kelimelere bakmayız, niyete bakarız! Kelimelere bakacak olsaydık yeryüzünde insan kalmazdı!..’ diye ihtar eder peygamberini. Hz. Musa (a.s.) anlar yaptığı hatayı ve hemen ertesi gün çobanı bulmaya gider. Onu bulduğunda sırtını okşar ve: ‘Ey dost, ben hatalıyım, beni affet. Sen en iyisi bildiğin gibi dua et. Çünkü böylesi Allah katında daha kıymetlidir!’ der.

Çoban kendi hal diliyle, potansiyeli kadar, elinden geldiğince, sözcükleri yettiğince dua etmiş ancak bir peygamber tarafından azarlanmıştır Mesnevi’deki bu hikayeye göre. Hiç şüphesiz Allah’ın Furkan Suresi’nde belirttiği gibi ‘Kulluğunuz ve niyazınız olmasa Allah size ne diye değer versin.’ (Furkan/77) ayeti gereğince, Allah’a niyazda bulunmak ve dua etmek kulluğumuzun bir gereği ve yaratılış gayelerimizden biridir. Peki dua etmek nedir ve neden önemlidir?

Evvela dua etmek Allah’ı hatırlattığı için bir ibadettir. Aynı zamanda bir iç dökme ve hal arz etmedir. Bazen bizler çok uzun dua pasajları bilsek de, Kur’an ve hadislerdeki duaları okusak da, anlamını bilmediğimiz pek çok zikir çeksek de çorak gönül sahilimize hiç maneviyat dalgası vurmadığına ya da dalgaların vurup hemen kaçtığına şahit oluruz. Kalbimiz ve aklımız gerekli manevi donanımı alamadığından yalnızca kısa süreli bir rahatlama yaşar dua sonunda…

Önce ne istediğimizi bilir ve gerçekten tüm yüreğimizi ve sevgimizi ortaya koyarak, büyük bir iştiyak ve hevesle dua edersek, hiç şüphesiz duanın açamayacağı bir kapı yoktur!

Bazen dualarımız kabul olunmaz, bazense istediğimizin tam tersi çıkar. O zaman ya isyana sarılır ve çaresizliğe bürünürüz ya da ‘Hasbunallahu ve ni’mel vekil’ (Allah bize yeter, O ne güzel vekildir) ayetine sarılır ve başımıza gelende bin hayır ararız. Nitekim Allah bu konuyu şu şekilde ele alır:

‘Hakkınızda hayırlı olduğu halde bir şeyden hoşlanmamış olabilirsiniz. Sizin için kötü olduğu halde bir şeyden hoşlanmış da olabilirsiniz. Yalnız Allah bilir, siz ise bilemezsiniz.’ (Bakara/216)

Bizi bizden iyi tanıyan bir Rabbimiz varken her yaptığı işte bir incelik, bilgelik ve hikmet aramak bizim kulluğumuzun borcu değil midir?

Samimi bir yürek, teslimiyet dolu bir ruh ve ihlas dolu bir kalp ile sadece Allah’a yönelerek dua etmek, bu dualar doğrultusunda yaşamak ve örnek olmak temennisi ile…

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SOSYAL MEDYA

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
4,338TakipçilerTakip Et
- Reklam -spot_img

Yeni İçerikler

Son Yorumlar

Azmi Efe Özdemir yorumladı Şahsiyet Eğitiminde Fedakarlık Kavramı
Serhat ismail Çetin yorumladı Şahsiyet Eğitiminde Fedakarlık Kavramı
Hatice yorumladı Yalan Dünya