16.2 C
Bursa
5 Ekim 2025 Pazar
spot_img
Ana SayfaİslamTekneler Büyürse Gemi Olur

Tekneler Büyürse Gemi Olur

Hz. Nuh Peygamber gemisini insanların gözü önünde yaparken, inanmayı seçmek daha zor geldi bazılarına. O yüzden de alay etmek daha eğlenceli geldi onlara. Alay etmek, bir gevşeme hali olsa gerek.

Gemide dahi gevşemeye izin yoktur halbuki!

Nuh’un Gemisi anlatılırken kitabımızda onun çivilerinin sesini dahi işittirir.

وَحَمَلْنَاهُ عَلٰى ذَاتِ اَلْوَاحٍ وَدُسُرٍ

“Biz, Nuh’u tahtalar ve çivilerle yapılı gemiye yükledik.” (Kamer/13)

“Gevşeklik göstermeyin, üzülmeyin; eğer inanmışsanız şüphesiz en üstün olan sizsiniz.” (Âl-i İmrân, 139)

Bu ayeti zırh gibi giyenlerdir hakiki cesur olanlar. Üstün olmaktır cesur olmak; üstün olmaktır niyetini âli tutmak.

Cesaret, ümidin hırkası olmalı.

Çünkü onu giyip yola çıkan nice cesaretli kimlikler, ümitlerini zirveye taşıyorlar. Cesareti, yürekli olmak diye tanımlıyor klavyeye değen parmaklarım. Kalp ise daha edebî kalıyor. Herkesin çoluğu çocuğu, malı mülkü, gözü gibi baktığı mahremi vardır. Lakin kendi küçük dünyasında dönüp durmayı bir kenara bırakıp toplumun derdini de dert edinenler, üstün işler yaparlar.

Cesur olmak, yalnızca bir davranış değil; büyük bir duruştur.

“Acaba?” demez onlar. “Olur mu ki?” tereddütleri de yoktur cesur olanların. Neticeye değil, sürece adapte olurlar. Buna tevekkül de dense yeridir. Ezilene, katledilene sahip çıkmak için “Biz zulmün karşısında, adaletin safında ve sizin yanınızdayız.” diyerek yol alanlardır onlar. Niyetleri barış ve huzurdur. İnsan olarak yaşamı elinden alınmış mazlumların elini tutmaya, yaralarını sarmaya giden, niyetlerine cesaret hırkası giymiş kişilerdir onlar.

Ölümü göze almak, öyle herkesin yapabileceği bir şey değildir. Bu, üst bir davranış modelidir. Tutuklanmak, ağır ve izzet kırıcı hallerde kalmak, eziyet ya da ölüme mahkûm edilmek… Hepsini bile bile göze alarak yola çıkmak, takdirin çok üstündedir. Tarihin birçok döneminde böylesi insanlar olmuş, isimlerini tarihe altın harflerle yazdırmışlardır. Bizler onları hayran hayran okurken bir de baktık ki, bu yüzyılda da benzerleri var işte önümüzde.

Ve ekranların karşısında, bu çağda ve bu teknoloji dünyasında buna bizzat şahit olmaktayız. Katledilen ve zulme uğrayan onlarca kişiye sadece maddî yardım yapabilmenin hüznünü yaşarken; dualarımız boğazımızda düğümlenmiş, dilimizde ise ümit kelimeleri tükenmişken… Bir de baktık ki, dualarını zırh gibi giyinip yola çıkanlar var. Dualarını fiiliyata dökenlerdir onlar.

Hazlarımızın, amaçlarımıza galebe ettiği ve bu yüzden de tutunduğumuz iplerin gevşediği bir çağa rast geldik. Eyvah, ne yapalım. Bize sadece hüzünlenmek düşer diye ayetin ilk kelimelerini hissederken, gerçekten inanmanın gereğini yapmada zayiat verirken, bir de baktık ki dünyanın her yerinden, her renginden ve dilinden büyük bir yükseliş sesi geliyor.

Dini, dili, ırkı farklı nice insanın aynı paydada birleşmesi, dünyanın şahit olduğu en büyük organizasyondur. Dünya, ulaştığı bu zaman diliminde insanlık için tam bir kırılma noktasına geldi. Belki de kırılma ve dönüşüm buradan başlayacak. Onlar cesaret ve ümitleriyle ilerledikçe, geride kalan bizler için de birçok şeyin tanımı değişecek, belki de yeniden revize edilecek.

Baş parmağımızla ekranı kaydırdığımızdan beridir artık zaman çok daha hızlı akıyor. Elimizin altı çağlayanlara döndü adeta. Bu akışı gözümüz dahi takip etmekte tembel kalıyor. Tüketmek ve yenisini almak… Elde ettiğimizi, satın aldığımızı ertesi gün bıkacağımızı defalarca tecrübe ettiğimiz halde her gün aynı sığlığa düşmek. Bencilleştikçe sosyal alanımızı daralttık. Daralttıkça da hisselerimiz köreldi. Merhamet gösterecek enerjimizi eyleme geçirme yönümüz kurudu. İşte, birçok şeyin sıradanlaştığı bu çağda insanın yeniden orijinal kıvamını hatırlamasına vesile olacak bu filo belki de.

Kana boyanmış bir coğrafyayı yeniden yeşillendirmeye, toprak ve moloz olmuş her yere çiçek ekmeye gittiler. Dünyanın en donanımlı silahlarına karşılık, bir insanın temel ihtiyacı olan yiyecek, içecek, çikolata ve bisküviyle karşılık vermeye gitmek elbette üstün olmaktır.

Gevşememeye çok ihtiyacımız var. Gevşeyince her şeyin teker teker dağılacağını, dağılanı toplamanın ne çok zaman ve emek gerektirdiğini bilmemiz gerekiyor. Bu emek ve zaman kaybının sonunda ise bizi hüzün bekliyor. Hüzünse gücümüzü, kuvvetimizi bitiren bir şey. Ancak inancımızı sağlam tutarsak, imanımız bizi tutup kaldıracak ve üstte tutacak!

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SOSYAL MEDYA

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
4,338TakipçilerTakip Et
- Reklam -spot_img

Yeni İçerikler

Son Yorumlar

nurettinacar2016@gmail.com yorumladı Zamanın Esirinde, Kâinatın Diline Karşı
Gamze yorumladı Allah’ın Dilsiz Kulları
nurettinacar2016@gmail.com yorumladı Arifler Neden Susar?
Süleyman akgül yorumladı Dilden Kalbe Şükür