1.2 C
Bursa
28 Aralık 2025 Pazar
spot_img
Ana SayfaAhlakİmtihânnâme

İmtihânnâme

Ayağa taş değecek diye yoldan yüz çeviren, yürümeyi nereden bilsin?

Yol, varılacak bir menzilden ziyade seyr-u sülûktur; insanın kendinden kendine, kendinden Hakk’a yürüyüşüdür. Bu yürüyüşte taş vardır, diken vardır, düşüş vardır.

Düşmeyen diz, secdenin kıymetini bilmez; acziyetini tanımayan kul, Rabbini tanıyamaz.

Bu dünya kalıcı bir yurt değildir, kervansaraydır. Lakin insan, geçici menzilde ebedîlik arzusuna kapıldığında gönlü ağırlaşır. Dünya bir alışveriş âlemi, her an bir terazidir; tartılan mal değil, makam değil, takvadır. Kur’ân üstünlüğü takvaya bağlamışken, nefsin geçici hevese üstünlük payesi vermesi en cahil aldanıştır.

Gönül hasta olunca dil de hasta olur. Dil, gönlün aynasıdır; içi yıkık olanın sözü de yıkar. Tasavvufta söz, hâlin gölgesidir. Hâl düzelmeden kelâm edep kazanmaz. Bu yüzden arif, konuşmaktan ziyade susmayı; anlatmaktan ziyade yaşamayı tercih eder…

Eşyanın sûretine bakan göz görür, mânâsına bakan gönül basîret kesilir. Basîret açılmadan düş kurulmaz; düş kurulmadan hakikat sevilmez. Hayatın acısına dokunmayan gönül irfan taşımaz. Zira irfan, rahatın değil imtihanın bağrında yeşerir.

Kirleniriz korkusuyla hayattan sakınmak, safiyet değil; çoğu vakit korkunun edep kılığına bürünmüş hâlidir. Tezkiye, kiri hiç tanımamak değil, kiri tanıyıp gönülden silmektir. Çamura basmadan yürüyen çoktur; lakin çamurda yürüyüp kalbini pak tutan azdır. Yol da zaten azınlığın yoludur.

Bilmek kapıyı tanımaktır, tatmak içeri girmektir. İlme’l-yakîn sözde kalır, aynü’l-yakîn gözle görülür, hakkü’l-yakîn cana yerleşir.

Sabır okununca bilgi, yaşanınca ibadet olur. İnsan, başına gelenle değişmiyorsa imtihan henüz başlamamıştır.

Sille “Gül”dür

Kötülüğe cevap vermek, çoğu zaman nefsin sesine icabettir. Oysa tasavvufta her cevap yükseltmez; kimi cevap derece düşürür.

Arif, gördüğüne değil, duyduğuna da değil; Hakk’ın muradına inanır. Çünkü görünen çoğu vakit imtihandır, hakikat perde arkasında saklıdır.

Birinin sana yaptığı kötülük, zahirde incitici; bâtında ise mükâfatı müjdelenmiş bir sınavdır. Sabırla karşılanan her eziyet, kulun defterinde yükseliştir. Aynı kötülüğe aynıyla mukabele ise nefsi rahatlatır, fakat ruhu aşağı çeker.

Her susuş zillet değildir; kimi susuş hikmettir. Her karşılık izzet değildir; kimi karşılık nefsin galibiyet narasıdır.

“Sille güldür”, tasavvufun inceliğini taşır. Yani vurulan el, gönülde bir tebessüme dönüşebiliyorsa orada rıza vardır. Rıza, başa geleni sevmek değil; başa gelenin Hakk’tan geldiğini bilerek teslim olmaktır. Teslimiyet acıyı yok etmez ama acının zehrini alır.

Amel, tasavvufta yalnızca yapılan iş değildir; niyetle yoğrulmuş hâldir…

Nice amel vardır ki sûreti büyük, mânâsı küçüktür. Nice susuş vardır ki bin sözden ağır gelir. Kul, amelleriyle üstünlük aramasın; amelleriyle acziyetini bilsin. Zira acziyet idraki, kul ile Hak arasındaki en sahih kapıdır.

Niyaz odur ki:
Rabbim, bizi insanların terazisiyle değil, takva terazisiyle tartılanlardan eylesin. Kötülüğü bir düşüş değil, derece artışı bilenlerden eylesin. Amellerimizi çokluğuyla değil, ihlâsıyla değerli kılsın.

Lâkin bu yol kazanma yolu değil, arınma yoludur. Ve her sille, eğer gönül ehline değmişse, sonunda bir gülüşe varır.

Yolunuz gül renginde, gül kokusunda olsun her daim…

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SOSYAL MEDYA

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
4,338TakipçilerTakip Et
- Reklam -spot_img

Yeni İçerikler

Son Yorumlar