8.2 C
Bursa
14 Aralık 2024 Cumartesi
spot_img
Ana Sayfaİslamİslam Düşüncesi Kaynakları ile Nasıl İlişkilenmeliyiz?

İslam Düşüncesi Kaynakları ile Nasıl İlişkilenmeliyiz?

İslam, insanlık tarihinin din, tarih, ahlak, siyaset ve medeniyet çizgisi olarak en temel çizgilerden ve dinamiklerden biridir. Hz. Adem’den (a.s.) bu yana var olan tevhid- şirk mücadelesinde tevhidi aklın, duruşun, tavrın, anlayışın, söylemin, pratiğin, ahlakın ve estetiğin kaynağıdır. Bu çizgi resul ve nebi Hz. Muhammed (s.a.v.) ile son peygamber nezdinde hitama ermiş ancak varoluş çizgisi yeni, yenilenmiş ve tamamlanmış olarak insanlık tarihi içindeki yerini almıştır.

İslam’ın doğuşunun üzerinden yıllar, yüzyıllar geçtikçe her daim şu soru var olmuştur: Yeni şartlar ve durumlar karşısında nasıl tavır takınacağız ve neyi, nasıl uygulayacağız? Bu soru yeni birikimlerle birlikte her daim derinleşerek ve genişleyerek sorulmaya devam edilmektedir. İslam; bir geçmiş, yaşanmış, tecrübe edilmiş, tarihi konum elde etmiş bir çizgi olarak var ise bu geçmişin nasıl ele alınacağına dair yaklaşımlar çeşitlenmiştir. Özellikle de son iki yüzyılda İslam dünyası olarak tanımlanan toplum ve devletlerin modernizm karşısındaki aldıkları yenilgi bu arayışın temelini oluşturmuştur.

Diriliş, direniş ve yenilenme gerekliliği ilk olarak İslam düşünce ve pratiğinin kaynakları ile ilişkilenmeyi zorunlu kılmaktadır. İslam’ın “temel kaynakları ve kaynaklara dönüş” denildiğinde “Kur’an ve Sünnet”, tarihsel dönem denildiğinde “Asr-ı Saadet” olarak tanımlanan formülasyon ne yazık ki en temel çelişki ve sorunlarımızdandır. “Kur’an-ı Kerim ve Sünnet” kaynakları yanına Müslümanların düşünsel ve pratiksel tecrübesinin ürünü olan kaynakların doğru bir şekilde konumlandırılamaması ve ilişkilendirilememesi krizi derinleştirmiştir. Aynı şekilde “Asr- ı Saadet” dönemini model olarak önerirken bu dönemden sonraki yüzyıllarca süren tecrübe görmezlikten gelinmiş ve parçacı yaklaşımla anlaşılmaz hale getirilmiştir.

İslam düşünce çizgisi, damarı, ilkeleri, ahlakı ve tarihi, yeni bir çıkış- diriliş- inşa- ihya için okunması, tartışılması, karşılaştırılması, eleştirilmesi ve yorumlanması zorunludur. Yeni bir medeniyetin varoluşu ve dirilişi öncelikle hangi kaynaklar ve bu kaynaklar ile nasıl ilişkileneceğimizin metodolojisini ortaya koymakla mümkündür.

Bu meyanda öncelikle İslam Düşünce Tarihinin temel kilometre taşlarını öncelikle belirlemeliyiz. Bunları belirlerken parçacı değil bütüncül yaklaşmalıyız. İslam düşünce tarihi bir bütün olarak birbirine bağlıdır. Ardından bu kaynaklarla niçin, nasıl, ne zaman, ne şekilde ve kimin muhatap olması gerektiğini irdelemeliyiz.

Öncelikle İslam Düşünce Tarihinin temellerini isimler üzerinden oluşan zincirini ortaya koyacağız. Bu şahsiyetler eser, olay, ekol, okul, kurum bağlamında belirleyici olmuşlardır. Bu isimleri- öncüleri vefat tarihlerini esas alarak sıralayacağız.

İslam Düşünce Tarihi’nin temel isimleri:

  1. Hz. Muhammed (s.a.v.) – 632
  2. Hz. Ebubekir – 633
  3. Hz. Ömer – 644
  4. Abdullah bin Mesud – 653
  5. Ebuzer-i Gıfari – 653
  6. Hz. Osman – 655
  7. Hz. Ali – 661
  8. Muaviye – 670
  9. Hz. Aişe – 679
  10. Hz. Hüseyin – 682
  11. Abdullah bin Abbas – 687
  12. Mabed el- Cüheni – 700
  13. Hasan bin Muhammed bin Hanefiyye – 721
  14. Ömer bin Abdülaziz – 721
  15. Hasan-ı Basri – 730
  16. İmam Zeyd – 740
  17. Vasıl bin Ata – 748
  18. Ebu Hanife – 768
  19. İbni İshak – 768
  20. İbrahim bin Ethem – 777
  21. Malik bin Enes – 795
  22. Cabir bin Hayyan – 815
  23. Vakidi – 822
  24. İbni Hişam – 833
  25. Ebu Huzeyl Allaf – 843
  26. İbni Saad – 847
  27. El- Nazzam – 849
  28. Harizmi – 853
  29. Ahmed bin Hanbel – 854
  30. Zunnun-ı Mısri – 859
  31. Haris el-Muhasibi – 869
  32. El- Cahız – 869
  33. Buhari – 870
  34. Müslim – 875
  35. Beyazıd-ı Bestami – 870
  36. Kindi – 870
  37. İbni Kuteybe – 887
  38. Belazuri – 892
  39. Yakubi – 895
  40. Cuneyd-i Bağdadi – 911
  41. İbni Ravendi – 906
  42. Hallac-ı Mansur – 922
  43. Taberi – 923
  44. Ebubekir Razi – 925
  45. Tahavi – 933
  46. Kuleyni – 941
  47. Eş’ari – 942
  48. Maturidi – 944
  49. Farabi – 950
  50. Mes’udi – 957
  51. Ebubekir el-Cessas – 981
  52. İbni Nedim – 988
  53. İbni Miskeveyh – 1005
  54. Kadı Abdulcebbar – 1024
  55. İbn-i Sina – 1037
  56. Maverdi – 1058
  57. Biruni – 1061
  58. Zahiri – 1064
  59. Kuşeyri – 1074
  60. Serahsi – 1090
  61. Nizamülmülk – 1092
  62. Gazali – 1111
  63. Beğavi – 1122
  64. Ömer Nesefi – 1143
  65. Zemahşeri – 1144
  66. Şehristani – 1154
  67. Hoca Ahmed Yesevi – 1156
  68. Abdulkadir Geylani – 1166
  69. Nureddin es-Sabuni – 1184
  70. İbn Tufeyl – 1185
  71. Sühreverdi – 1191
  72. İbn Rüşd – 1198
  73. Faruddin er-Razi – 1209
  74. İbn’ul Esir – 1234
  75. İbn Arabi – 1240
  76. Kurtubi – 1273
  77. Mevlana – 1273
  78. Nasıruddin Tusi – 1274
  79. Sadreddin Konevi – 1275
  80. Kadı Beydavi – 1292
  81. İbn Teymiye – 1328
  82. Davud el-Kayseri – 1351
  83. İbni Kesir – 1372
  84. İbn Batuta – 1377
  85. Şatıbi – 1388
  86. Bahauddin Nakşibendi – 1389
  87. Taftazani – 1390
  88. İbn Haldun – 1406
  89. Seyyid Şerif Cürcani – 1413
  90. Molla Fenari – 1431
  91. İbn-i Hacer el-Askalani – 1449
  92. Ali Kuşçu – 1474
  93. Celaleddin es-Suyuti – 1506
  94. İbni Kemal (Kemal Paşazade) – 1535
  95. Ebussuud Efendi – 1574
  96. İmam Rabbani – 1598
  97. Molla Sadra – 1640
  98. Katip Çelebi – 1657
  99. Şah Veliyullah Dıhlevi – 1776
  100. Muhammed bin Abdulvehhab – 1787
  101. Halid-i Bağdadi – 1826
  102. Şevkani – 1824
  103. Cemaleddin Afgani – 1898
  104. Seyyid Ahmed Han – 1898
  105. Muhammed Abduh – 1905
  106. Mehmet Akif Ersoy – 1936
  107. Muhammed İkbal – 1938
  108. Musa Carullah- 1949
  109. Hasan el- Benna – 1949
  110. Said Nursi – 1960
  111. Seyyid Kutub – 1967
  112. Mevdudi – 1979
  113. Ali Şeriati – 1989
  114. Fazlur’rahman – 1988
  115. Seyyid Hüseyin Nasr
  116.  Muhammed Abid el-Cabiri – 2010
  117. Hasan Hanefi –
  118. Roger Garaudy – 2012
  119. Aliya İzzetbegoviç – 2003

İslam düşünce tarihi içinde edebiyat, bilim, felsefe, sosyoloji gibi farklı alanlarda büyük bir birikim karşımızda duruyor. Yalnız bu İslam düşünce kaynakları ile ilişkilenmemizde, anlamamızda, yorumlamamızda ve pratize etmemizde büyük engeller bulunmaktadır.

İslam düşünce tarihi birikimi ile aramızdaki en büyük engel Batı karşısında yaşadığımız mağlubiyet psikolojisidir. Mağlupların galipleri taklit etme hastalığı ne yazık ki bünyemize sirayet etmiştir. Bunun en büyük sonucu, psikolojik ve düşünsel olarak kendi kaynaklarımızı küçümseme, değersizleştirme ve itibarsızlaştırmadır. Hâlihazırda dünya medeniyet tarihinin belirleyici ana dinamiği olan bu birikimine karşı takınılan tavır ne yazık ki bu kaynaklar ile aramıza aşılmaz engeller koymaktadır.

İslam düşünce çizgisi, damarı, ilkeleri, ahlakı ve tarihi ile ne yazık ki bilinmiyor. İslam tarihi sürecinde hangi kaynaklar yazıldı? Hangi süreçlerden geçildi? Düşünce ekolleri nelerdi? Çevreye hangi etkileri oldu? Bir kere bu noktalarda büyük bir cehalet bizi bekliyor. Akademiler- üniversiteler başta olmak üzere bu birikimi görmezden gelmeye ve varlığını inkâr etmeye çalışıyorlar. Ne yazık ki ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite müfredatlarında bu tecrübenin yansıması olan bir temellendirme bulunmamaktadır. Aynı cehalet örgütlü- örgütsüz sivil yapılarda da açık bir şekilde görülmektedir.

Kaynakları okurken bazı kesimler, düşünce birikiminde yaslandıkları ideolojik arka plana malzeme taşıyıcılığı yapmaktadırlar. Bu bir yerde tarihten malzeme çalmaya dönüşmektedir. Kaynakları öncesi ve sonrası ile yaşandığı realiteyi göz ardı eden yaklaşım ile pragmatik olarak yaslandığı ideolojik arka planı güçlendirmek adına bu yöntemsizlik seçilmektedir.

İslam düşünce tarihi kaynakları okunmuyor. Öncelikle okunma ve anlaşılma noktasında yöntem problemi yaşanmaktadır. Bu metinlerin nasıl okunacağına dair bir yöntem okuyucu zihninde problem olarak durmaktadır. Batı metinlerini okur gibi bu metinler okumak istemekte, ardından çoğu kez anlamsız ve gereksiz bularak okunmasından vazgeçilmektedir. Kavram ve kelime dünyasına nüfuz edilememekte, bunları yorumlayarak zenginleştirme ve ruhunu taşıma çabası gerçekleşememektedir.

İslam düşünce birikimi kaynaklarının okuyucularla buluşması önündeki engellerden biri de yayın politikalarıdır. Bu kaynaklar tercüme ve sadeleştirme yoluyla basımı yapılmamaktadır. Bazı metinler yayımlanmakla birlikte önemli bir kısmı yayımlanmamıştır. Piyasa açısından özel sektör bu kitaplara mesafeli durmakta, devlet açısından ise değişen hükümetlerin politikalarına göre istikrarlı bir seyir oluşmamaktadır. Yayınlarda ilmi hassasiyet gözetilmemektedir. Bugünkü kuşağın anlamasına sağlayacak unsurlarla zenginleştirilmemektedir.

Kaynakları okurken tartışmak ve eleştirmek asli unsurlardandır. Okuyucu muhayyilesi henüz bu aşamaya gelmemiştir. Metinleri tartışmak ve eleştirmek yerine kutsamak, eleştirilmez görmek kaynakların anlaşılmasını engellemektedir. Hâlbuki bu kaynakların eleştirilmesi ve tartışılması olmaksızın, bu kaynakların bugün için anlamı ve değeri bulunamaz. Eserler, kişiler ve ekoller arasında paralel ve karşılaştırmalı okuma yapılmalıdır.

Kaynaklara yönelme dediğimizde bugünden kopmak anlaşılmamalıdır. Dün, bugün ve gelecek denkleminde bileşke ile hareket edilmelidir. Bugüne yabancılaşmak yerine bugünü doğuran dünü anlamayı tercih etmeliyiz. Ne yazık ki kaynaklara dönüş söyleminin en büyük handikaplarından birini de bu teşkil etmektedir.

Kaynakları okurken, geçmişi tekrarlamak, taklit etmek ve geçmişi kutsamak öncelikli olmamalıdır. Özellikle taklit etmek ile takip etmek arasındaki inceliği ıskalamaktayız. Kaynaklar üzerinden geçmişi taklit etmeyi değil kaynakların gösterdiği çizgiyi, akışı, damarı takip etmeliyiz.

İslam düşünce kaynakları ile yüzleşmede İhsan Fazlıoğlu’nun tespitinde olduğu gibi; “Anakronizm, yani bugünün kavramları ile geçmişi anlamak ve yazmak ve Whiggism’den yani ‘bugünün kavramlarını geçmişe taşımak’tan kaçınmak; kavramların delaletlerinin o günkü, yani tarihî bağlamlarındaki medlüllerini göz önünde bulundurmaktır.” Anakronizm ve Whiggism kaynakları yanlış okumamıza ve bugün için teşkil edecek faydadan uzaklaşmamıza yol açmaktadır.

Kaynakların bugün ve yarın için okunduğu hiçbir zaman unutulmamalıdır. Kaynakların ifade ettiği anlam, ahlak, kişilik, pratik dizgesinin bugün için ifade ettiği değeri bulmalıyız. Bugünden kopuk, bugünü esas almayan, bugüne değer katmayan, bugün ile yüzleştirmeyen, bugünü anlamamızı kolaylaştırmayan bir kaynak okumasının anlamı ve değeri bulunmaz.

İslam medeniyet tasavvurunun oluşması bu birikim ile mümkündür. Bu olmaksızın yeni medeniyet aklının ve pratiğinin oluşması mümkün değildir. Modern zamanda İslam’ın ruhu- aklı- algı- pratiğinin gerçekleşmesi ancak ve ancak buna bağlıdır. Yeni bir diriliş ve direniş çizgisi için bu çabalar kaçınılmazdır. Dünyadaki diğer medeniyet birikimlerinden faydanılmalıdır. Ancak temel birikim İslam düşünce tarihi içindeki önderler, öncüler, kişiler, akımlar, mezhepler temel alınmalıdır.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SOSYAL MEDYA

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
4,338TakipçilerTakip Et
- Reklam -spot_img

Yeni İçerikler

Son Yorumlar

Azmi Efe Özdemir yorumladı Şahsiyet Eğitiminde Fedakarlık Kavramı
Serhat ismail Çetin yorumladı Şahsiyet Eğitiminde Fedakarlık Kavramı
Hatice yorumladı Yalan Dünya