22 C
Bursa
29 Mart 2024 Cuma
spot_img
Ana SayfaMübarek Günler & GecelerRamazan'dan Sonraki Yaşantımız Nasıl Olmalı

Ramazan’dan Sonraki Yaşantımız Nasıl Olmalı

Giriş

Allah ile kul arasında en büyük bağ, O’na takdim etmiş olduğu ibadettir. Mümin ancak işlediği salih amellerle Rabbine yaklaşır ve O’na yükselir. Bu yüzdendir ki namaz gibi bir ibadete müminin miracı, yani çıkışı ve yükselişi denilmiştir.

Kur’an’ı Kerîm’de Cenâb-ı Hak kendisine yaklaşma bağlamında şöyle buyurur:

﴿…فَمَنْ كَانَ يَرْجُوا لِقَاءَ رَبِّهِ فَلْيَعْمَلْ عَمَلًا صَالِحًا وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّهِ أَحَدًا.﴾

‘…Kim Rabbi’ne kavuşmayı umut ediyorsa, salih bir amel işlesin ve Rabbi’ne yaptığı ibadetinde de hiç kimseyi ortak koşmasın.’ (Kehf 18/110)

Ebû Hureyre (r.a)’dan gelen kutsî bir hadisi şerifte de Rasûlullah (s.a.v) bu meyanda şöyle buyurur:

( قال اللَّه عز وجل: وما تقرب إلي عبدي بشئ أحب إلي مما افترضته عليه، ولا يزال عبدي يتقرب إلي بالنوافل حتى أحبه، فإذا أحببته كنت سمعه الذي يسمع به، وبصره الذي يبصر به، ويده التي يبطش بهاو رجله التي يمشي بها، ولئن سألني لأعطينه، ولئن استعاذني لأعيذنه.)

Allah ‘Azze ve Celle şöyle buyurdu:

Kulum kendisine farz kıldığım ibadetten başka daha sevimli olan bir amelle bana yaklaşmış değildir. Kulum nafile ibadetlerle bana yaklaşmaya öyle devam eder ki artık onu sevmeye başlarım. Onu sevdiğimde işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Eğer benden bir şey isteyecek olursa, ona muhakkak ki veririm, eğer bana bir şeyden sığınacak olursa, onu muhakkak ki korurum.’”[1]

Bu hadisi şerif bize önemli bir mesaj vermektedir. Şöyle ki kul farzlardan sonra nafile ibadetlere ve salih amellere ihlaslı bir şekilde devam ederse, Allah’ın sevdiği bir kulu olmaya namzettir yani adaydır. Ki biz bu mertebeye velayet makamı diyoruz.

Geride manevî fırsatlarla dolu olan bir Ramazan ayını bıraktık. Bu ay, ibadet ayı olması hasebiyle söz konusu makama doğru adım atmak üzere bizler için büyük bir fırsat idi.

Ramazan ayında gerçekleştirdiğimiz pek çok amellerle bazı güzel hasletler elde etmiş olmalıyız. Önemli olan gerek ahlâkî ve gerekse ibadet olarak kazandığımız bu güzel ve değerli hasletleri Ramazan ayından sonra da az dahi olsa devam ettirebilmektir. Örneğin, Ramazan’da oruç tutma gibi bir ibadeti devam ettirebilirsek, Allah’a yaklaşma, O’nun sevgisine nail olma ve rızasını kazanma imkanını elde edilmiş oluruz.

Bu nedenledir ki Resulüllah (s.a.v) bu ibadete şu hadisiyle teşvik etmiştir:

(من صام رمضان ثم اتبعه ستاً من شوال، فكأنما صام الدهر كله.)

Kim Ramazan orucunu tutar, akabinde de altı gün Şevval ayında tutmaya devam ederse, bütün yılı oruçlu geçirmiş gibidir.’[2]

Toplam olarak otuz altı gün sayılan bu oruç, sevap yönüyle on misliyle çarpıldığında üç yüz altmış güne tekabül eder ki hadiste de ifade edildiği gibi bu, bir yıl oruç tutmuş gibi sevaba nail olma anlamına gelmektedir.

İyi bilelim ki bahtiyar olan kimse, her günü Ramazan olan kimsedir. Bedbaht olan kimse de salih amellerden uzak olup sadece dünya için çabalayan kimsedir.

(قيل لبشر الخفي رحمه اللَّه: إن قوما يتعبدون ويتهجدون في رمضان، فقال: بئس القوم، ألا يغرفون للَّه حقاً إلا في شهر رمضان؟ إن الصالح الذي يتعبد ويتهجد السنة كلها.)

Bişr el-Hâfî rahimehu’llâhu’ye:

‘Falan topluluk Ramazan’da teheccüt namazı kılıyor taatle meşgul oluyor’ diye kendisine haber verildiğinde şöyle demiştir:

‘O ne kötü bir topluluktur. Allah’ın hakkını sadece Ramazan ayında mı hatırladılar? Gerçek Salih olan kişi, bütün seneyi teheccüt ve taatle geçiren kimsedir.’

(أيما أفضل رجب أو شعبان؟ فقال: كن ربانيا ولا تكن شعبانياً.)

Ebû Bekr Şiblî’ye:

‘Receb mi Şaban mı, hangi ayın daha faziletli olduğu sorulunca şöyle demiştir:

‘Rabbânî ol Şabancı olma. (Yani; sadece Şaban’da kulluk etmeyi düşüneceğine sürekli Rabbi’ne kulluk etmeğe bak.)’

Nitekim Nebî (s.a.v)’in ameli devamlıydı. ‘Âişe (r.a):

(هل كان النبي (ص) يخص يوماً من الأيام؟ فقالت: لا، كان عمله ديمة.)

‘Rasûlullah (s.a.v), günlerden bir günü ibadete tahsis buyurdular mı?’ sorusu üzerine:

‘Hayır, onun ameli devamlıydı’ demiştir.

Bu tespit çok yerindedir. Çünkü Ramazan ayının Rabbi, diğer ayların ve zamanların da Rabbi’dir. Dolayısıyla amellerin en hayırlısı ve Allah’a en sevimlisi devamlı olanıdır. Kaldı ki hadislerde:

(أحب الأعمال إلى اللَّه تعالى أدومها وإن قل.)

Allah’a en sevimli olan amel, az dahi olsa devamlı olanıdır’[3] diye işaret buyurulmuştur.

Ramazan ayını geride bırakmış olsak bile önemli olan o ayda yaptığımız amellere devam etmektir. Örneğin; beş vakit farz namazlara devam edildiği gibi Ramazan orucu yerine nafile oruçlar da devam etmekte ve bizleri beklemektedir.

Teravih namazı sona emiş olsa bile, onun yerine gece namazı, yani teheccüt namazı vardır. Ramazan ayında zekât ve sadaka-i fıtr vermiş olsak bile diğer sadaka kapıları devam etmektedir.

Bu nedenle Hasan el-Basrî şöyle der:

(إن اللَّه لم يجعل لعمل المؤمن أجلا دون الموت. ثم قرأ: ﴿ وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ.﴾ )

‘Yüce Allah, müminin ameli için ölüm hariç hiçbir engel kılmamıştır.’ Sonra şu ayeti okudu:

Sana ölüm ulaşıncaya kadar Rabbine kulluk et’ (Hicr 15/99)

Müminin sıfatlarından birisi de şudur:

﴿الَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَاتِهِمْ دَائِمُونَ.﴾

Onlar namazlarına devam edenlerdir.’ (Me‘âric 70/23)

﴿وَالَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ.﴾

Onlar namazlarını muhafaza edenlerdir.’ (Mü’minûn 23/9)

Ayetlerin de ifade ettiği gibi mümin salih amellere devam eder.

Salih amelleri işlemeye yardımcı olabilecek dört tane önemli unsur bulunmaktadır. Bu unsurlar sırasıyla şöyledir:

1- Durum ne olursa olsun ameli işlemeye ve ona devam etmeye kesin kararlı olmak:

Böyle olunca kul acizliği, tembelliği ve ihmalkârlığı bırakacaktır. Nitekim Nebî (s.a.v) acizlik ve tembellikten Allah’a sığınmıştır:

(اللهم إني أعوذبك من العجز والكسل، وأعوذبك من الجبن والبخل، وغلبة الدين وقهر الرجال.)

Ey Allahım! Acizlik ve tembellikten, korkaklık ve cimrilikten, borçların galebe çalmasından ve insanların kahrından sana sığınırım.’[4]

İbadet konusunda da şöyle dua ederek Rabbinden yardım istemiştir:

(أللهم أعني على ذكرك وشكرك وحسن عبادتك.)

Ey Allahım! Seni zikretmek, sana şükretmek ve sana güzelce ibadet etmek için bana yardım et.’

2- Ameller konusunda iktisatlı olmak, nefsinin güç getirmediği şeyleri ona yüklememek:

Bu konuda Rabbimiz şöyle buyurur:

﴿ لاَ يُكَلِّفُ اللَّهُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا…﴾

Allah her kişiye, ancak gücü yettiği kadarını yükler…’ (Bakara 2/286)

Rasûlullah (s.a.v) de şu tavsiyede bulunmuştur:

(خذوا من الأعمال ما تطيقون، فإن اللَّه لا يمل حتى تملوا.)

Gücünüzün yettiği amelleri yapınız. Çünkü siz usanmadıkça Allah kabulden geri durmaz.’[5]

İyi bilmeliyiz ki amelde devamlılık berekettir. Örneğin, günde bir cüz Kur’an’ı Kerîm okuyan kişi, Kur’an’ı bir ayda bitirmiş olur. Her aydan üç gün oruç tutan kimse, bütün yılı oruçlu geçirmiş gibidir. Her gün on iki rekât revâtip sünnetlere devam edene, Allah ona Cennet’te bir köşk ihsan eder. İşlenen diğer amel ve ibadetler de böyledir.

3- Yapmış olduğu bir ameli terk etmemeye özen göstermek ve bunu hatırda tutmak:

Konuyla ilgili olarak Rasûlullah (s.a.v)’in ‘Abdullah b. ‘Umer (r.a)’ya yaptığı nasihate bakalım:

( يا عبد اللَّه لا تكن مثل فلان، كان يقوم الليل فترك قيام الليل.)

Ey ‘Abdullah! Falan gibi olma, o gece namazını kılardı ama sonra bundan vazgeçti.’[6]

4- Peygamber, sahabe ve tabi ‘în neslinin yaptığı amelleri hatırlamak, zihnimizde tutmak:

Bu mübarek zatların amelleri konusunda birçok örnek bulunmaktadır. ‘Â’işe (r.a) validemiz bize Peygamber (s.a.v)’in gece namazı konusunda şu haberi verir:

(كان إذا نام من الليل، أو مرض صلى في النهار اثني عشرة ركعة.)

‘Rasûlullah (s.a.v) gece uyuyup ya da hastalanıp da teheccüt namazını kılamadığı zaman, gündüz on iki rekât namaz kılardı.’[7]

Bir keresinde de Ramazan’da itikaf yapmayı terk etmiş, daha sonra Şevval ayında bunu kaza etmiştir. Bir gün sabah namazında Bilâl Habeşî (r.a)’ya:

( يا بلال! حدثني بأرجى عمل عملته في الإسلام، فإني سمعت دف نعليك بين يدي في الجنة، قال: ما عملت عملا أرجى عندي أني لم أتطهر طهوراً في ساعة من ليل ولا نهار، إلا صليت بذلك الطهور، وما كتب لي أن أصلي.)

‘Ey Bilal! Müslümanlıkta yaptığın en kıymetli ameli bana söyle, çünkü Cennet’te senin nal seslerini duydum’ deyince Bilâl Habeşî (r.a) da şu cevabı verir:

‘Bana göre yaptığım en kıymetli amel, gece veya gündüzün hangi saatinde olursa olsun, abdest aldığım zaman illaki kılabildiğim kadar namaz kılarım.’

Bundan daha ilginç bir olay da ‘Ali (r.a)’nın hiç terk etmediği Nebevî bir tavsiyedir.

“Peygamberimiz (s.a.v) bir akşam ‘Ali (r.a) ile Fatıma (r.a)’nın yanlarına girerek onlara yatmadan önce yapacakları tesbihâtı öğretmek üzere:

( يا فاطمة! إذا كنتما بمنزلتكما، فسبحا للَّه ثلاثا وثلاثين، و أحمدا ثلاثا وثلاثين، وكبرا أربعاً وثلاثين.)

‘Ey kızım Fatıma! Evinizde bulunduğunda otuz üç kere Subhânallâh, otuz üç kere el-Hamdu li’llâh, otuz dört kere de Allâhu Ekber diyerek tesbih çekiniz’’ tavsiyesinde bulunur. ‘Ali (r.a) bir gün bu olayı anlatırken:

‘Allah’a yemin olsun ki bu ameli hiç terk etmedim’ deyince, orada bulunanlardan ve ‘Ali (r.a)’ya karşı nefsinde kötü şeyler düşünen birisi:

‘Sıffın savaşı gecesinde de mi bunu terk etmedin?’ diye hesaba çekmeye kalkışınca, ‘Ali (r.a) ona:

‘Sıffîn gecesinde bile bunu terk etmedim’ cevabını vermiştir.”[8]

Günümüzde bazı Müslüman kardeşlerimiz ise Ramazan ayında çeşitli ibadetleri yaptıkları ve hayırlı işleri ve amelleri çoğalttıkları halde, Ramazan mevsimi bitince, ördüğü bir çorabın iplerini sonradan söken bir kadın gibi eski hallerine dönerek Salih amellerden yüz çevirmekte ve hayırlı işleri bırakıp faydasız şeylerle meşgul olmaktadırlar. Sanki Ramazan ayını hiç yaşamamış gibi eski alışkanlıklarını sürdürmektedirler. Bu tür durumlardan Allah’a sığınırız. Halbuki her Müslüman hayatını ibadete ve hayırlı işlere programlamalıdır.

Bu programın içerisinde ilim öğrenmek, nafile namazları kılmak, nafile oruçları tutmak, Kur’ân’ı Kerîm okumak, Allah’ı zikretmek, Rabbe istiğfar etmek, Allah Rasûlü (s.a.v)’e salavat getirmek, sadaka vermek, emri bil-maruf ve nehyi ani’l-münker yapmak, yani, iyiliği emretmek ve kötülükten nehy etmek, nefsi hesaba çekmek, insanlara iyilikte bulunmak gibi ibadetler olmalıdır. Çünkü ibadet; Allah’ın razı olup sevdiği, açık ve gizli olan bütün söz ve amelleri kapsayan bir kavramdır. Kim söz ve amellerini Allah’a sarf ederse, O’na kulluk etmiştir. Kim de bunları Allah’tan gayrısına sarf ederse, sar ettiği şeye kulluk etmiş olur ki Allah bundan bizleri korusun…

Cenâb-ı Hak, hepimizi kendi rızasına uygun ameller işlemeyi nasip eylesin. Nefsimizin hevâsına ve şeytana kul olmaktan masum ve mahfuz kılsın…


[1] Buhârî rivayet etmiştir.
[2] Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir.
[3] Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir.
[4] Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir.
[5] Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir.
[6] Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir.
[7] Müslim rivayet etmiştir.
[8] Hâkim rivayet etmiştir.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SOSYAL MEDYA

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
4,338TakipçilerTakip Et
- Reklam -spot_img

Yeni İçerikler

Son Yorumlar

ummugulsumsolmaz6565@gmail.com yorumladı İnsan ve Mana
Ümmü Gülsüm Solmaz yorumladı İnsan ve Mana
Süheyla Durna yorumladı İnsan ve Mana
Rukiye yorumladı İnsan ve Mana