21.6 C
Bursa
17 Haziran 2025 Salı
spot_img
Ana Sayfaİslam GündemiGazze: Vicdanın Tükendiği Yer, Bayramın Mahzun Yüzü

Gazze: Vicdanın Tükendiği Yer, Bayramın Mahzun Yüzü

Gazze, harita üzerinde küçük bir kara parçası gibi görünse de, aslında insanlığın vicdan atlasında en büyük sınav alanlarından bir tanesidir. Bir yanda denizle çevrili, diğer yanda yüksek duvarlarla örülü bu daracık toprak parçasında, yıllardır devam eden bir kuşatma, yıkım ve yokluk yaşanıyor. Bombaların sesinin ezanla karıştığı, çocukların uykularını sirenlerin böldüğü, annelerin gözyaşlarının kuruyamadığı bir yer Gazze…

Bugünlerde dünya yeni bir bayrama hazırlanırken, Gazze halkı bir kez daha yıkımın, kaybın ve yalnızlığın tam ortasında. Bayramlık sevinçler yerine kefenlere sarılı bedenler, tatlılar yerine gözyaşları, neşe yerine haykırışlar var orada. Bu manzara, artık sadece Filistin halkının değil, tüm insanlığın ortak bir utancı hâline gelmiş durumda maalesef.

Bayram: Bir sevincin değil, bir yaranın adı.

Bayramlar, insanoğlunun en özel zamanlarıdır. Ailelerin bir araya geldiği, sofraların paylaşıldığı, çocukların hediyelerle sevindirildiği, kalplerin yumuşadığı günlerdir. Dini ya da kültürel boyutları ne olursa olsun, bayramlar umut demektir; affetmek, paylaşmak ve hatırlamak demektir.

Ama Gazze’de bu bayramlar artık sadece bir takvim gününden ibaretmiş gibi olmaya başladı. Çünkü bayram sabahı uyanan bir çocuk, ailesinin hâlâ hayatta olup olmadığını öğrenmek için enkazlara koşuyor. Bayram sabahı bir baba, yıkılmış bir hastanenin önünde evladının adını haykırıyor. Bayram sofrası kurmak isteyen anneler, markete değil, yardım tırlarına umutla bakıyor. Çünkü ambargo, yoksulluk ve savaş, bayramın neşesini çoktan söndürmüş durumda ki her geçen gün bu çöküş devam ediyor.

İsrail’in Zulmü: Savaş değil, sistematik bir yok oluş.

İsrail’in Gazze üzerindeki baskısı sadece bir savaş stratejisi değil, uzun vadeli bir sindirme ve yok etme planıdır. Hava saldırılarıyla yerle bir edilen binalar, bombalanan hastaneler, vurulan ambulanslar, okul bahçelerine düşen roketler… Bunlar münferit değil, sistematik saldırılardır.

Ambargolarla bölgenin nefesi kesilmiş, elektrik ve suya erişim kısıtlanmış, ilaç ve tıbbi malzemeler neredeyse imkânsız hâle getirilmiştir. Üstelik bu zulüm sadece yetişkinleri değil, en çok da çocukları hedef almıştır. Gazze’de doğan bir çocuk, daha yürümeyi öğrenmeden siren sesine alışıyor, oyuncağından çok şarapnel parçası görüyor.

İsrail, tüm bu saldırıları ‘savunma hakkı’ adı altında meşrulaştırmaya çalışırken, dünya çoğu zaman sessiz kalıyor. Ancak bu sessizlik, sadece İsrail’i değil, tüm insanlığı da suç ortağı yapıyor.

Uluslararası Sessizlik: Çifte standartların derin çukuru.

Bir yerde bir bomba patladığında, kimi ülkelerde acil gündem oluyor, açıklamalar yapılıyor, yaptırımlar konuşuluyor. Ama konu Filistin olunca, “İki taraf da itidal göstermeli” gibi eşitleyici, vicdani açıdan boş ve hukuki açıdan geçersiz açıklamalarla geçiştiriliyor.

Oysa burada iki eşit taraf yok. Biri dünyanın en modern silahlarına sahip, nükleer silahları bulunan, destek aldığı devasa müttefikleri olan adına devlet dedikleri bir vampir sürüsü; diğeri ise elindeki taşlarla, inancıyla ve umuduyla hayatta kalmaya çalışan bir halk.

Bu adaletsiz dengede sessiz kalmak, sadece Gazze halkını değil, tüm insanlığı derin bir çürümenin içine çekiyor. İnsan hakları evrensel bir değer değilse, sadece güçlüler için geçerliyse, o zaman bu hakların hiçbir anlamı kalmaz.

Vicdan: Siyasetten değil, insaniyetten doğar.

Bu tabloya bakıp da hâlâ sessiz kalabilen her birey, vicdanını sorgulamalıdır. Çünkü bu artık bir politik tartışma değil, insani bir felakettir. Vicdan, siyasi tercihlere değil, kalbin derinliklerine dayanır. Ve her insan, elindeki imkânla mazluma sahip çıkabilir.

Kimimiz maddi yardım yapar, kimimiz sosyal medyada hakikati duyurur, kimimiz dua eder, kimimiz yazı yazar… Önemli olan tarafsız kalmamaktır. Zalimle mazlumu eşitlemek, zulme ortak olmaktır. “Ben ne yapabilirim ki?” demek, sorumluluktan kaçmanın bahanesidir. Çünkü en azından ses çıkarmak, zulmün karşısında durmak bile bir duruştur.

Bayramlar gerçekten ne zaman bayram olur?

Gerçek bayram, bombaların sustuğu, çocukların özgürce oynadığı, annelerin korkmadan uyuduğu gündür. Gerçek bayram, sınırların anlamını yitirdiği, duaların kardeşliği pekiştirdiği, mazlumun yalnız olmadığını hissettiği gündür.

Gazze’de çocuklar gülmediği sürece, hiçbir yerdeki bayram tam değildir. Onların gözyaşları durmadıkça, bizim gülüşlerimiz eksik kalacaktır. Ve biz, bu acının bir parçası değil, dermanı olmak zorundayız. Bayramlar, sadece kendi evimizde değil, tüm dünyada barış olunca anlam kazanır.

Sadece Gazze için değil, kendimiz için de ses verelim.

Gazze’ye ses vermek, aslında kendi insanlığımıza sahip çıkmaktır. Çünkü bugün orada yaşananlar, yarın başka bir yerde, başka bir isimle karşımıza çıkabilir. Adaletin olmadığı bir dünya, hiçbirimizin güvende olmadığı bir dünyadır.

Vicdanlarımızı susturmayalım. Bayramlarda sofralarımıza otururken bir yerlerde aç yatanları unutmayalım. Ve en önemlisi, zulmün sıradanlaştığı bu çağda, insan kalabilmeyi başaralım.

Peki Gazze için ne yapabiliriz?

Gazze, tarih boyunca birçok zorluk ve krizle karşı karşıya kalmış, bugünse insani, ekonomik ve siyasi açıdan ciddi sıkıntılar yaşayan bir bölgedir. Yıllardır süren çatışmalar, abluka ve temel ihtiyaçların karşılanmasındaki zorluklar, burada yaşayan milyonlarca insanın hayatını derinden etkiliyor. Özellikle çocuklar, kadınlar ve yaşlılar, bu zor koşulların en savunmasız tarafları olarak öne çıkıyor. Böyle bir durumda, bizler bireyler olarak, topluluklar ve ülkeler olarak Gazze’de yaşananlara karşı duyarlı olmalı ve yapılabilecekleri düşünmeliyiz.

Peki, Gazze için bizler ne yapabiliriz? Hangi yollarla bu insanlık krizine destek olabiliriz?

  1. Farkındalık Oluşturmak: Bilgi Güçtür
    Gazze’de yaşanan insanlık dramı, medyada bazen yeterince yer bulmayabiliyor veya karmaşık siyasi gündemler arasında gözden kaçabiliyor. Ancak doğru bilgiye ulaşmak ve bu bilgiyi çevremizle paylaşmak, en temel adımdır. Sosyal medyada, bloglarda, çevremizdeki sohbetlerde Gazze’nin durumunu anlatmak, yaşananları görünür kılmak önemlidir. Doğru ve tarafsız bilgileri yaymak, ön yargıların kırılmasına, dayanışmanın artmasına katkı sağlar. Böylece daha çok insanın desteğiyle sesimiz büyür.
  2. İnsani Yardım Kampanyalarına Katkıda Bulunmak
    Gazze’de gıda, sağlık hizmetleri, su ve elektrik gibi temel ihtiyaçlar büyük ölçüde kısıtlı. Bölgede faaliyet gösteren uluslararası ve yerel sivil toplum kuruluşları, bu ihtiyaçları karşılamak için yardım kampanyaları düzenliyor. Bu kampanyalara bağış yapmak, malzeme toplamak veya gönüllü olarak çalışmak, doğrudan hayat kurtaran adımlar olabilir. Bağışlarımız, açlıkla mücadele eden ailelere, hastanelere, eğitim kurumlarına destek olarak geri döner.
  3. Siyasi ve Diplomatik Destek Vermek
    Gazze’de barış ve istikrarın sağlanması için uluslararası toplumun baskısı ve desteği şarttır. Bireyler olarak, ülkemizdeki siyasi temsilcilerle iletişim kurabilir, onlardan Gazze’ye yönelik adaletli ve insani politikalar izlemelerini talep edebiliriz. İmza kampanyalarına katılarak, barış çağrılarını duyurarak, karar alıcıları etkileyebiliriz. Barış ve insan hakları savunucusu olmak, sadece sözle değil, aktif siyasi katılımla da gerçekleşir.
  4. Eğitim ve Kültürel İşbirlikleriyle Uzun Vadeli Destek
    Gazze’de çocukların ve gençlerin eğitimi, bölgenin geleceği açısından hayati önem taşır. Eğitim alanındaki zorlukların aşılması, yarının daha umutlu nesillerini yetiştirmek demektir. Bu bağlamda, eğitim projelerine destek olabilir, burslar verebilir, kültürel ve akademik değişim programları organize edebiliriz. Böylece Gazze halkının kendi ayakları üzerinde durmasına, sürdürülebilir kalkınmaya katkı sağlamış oluruz.
  5. Empati ve İnsan Hakları Mücadelesi
    Gazze’de yaşanan insani kriz, sadece bölgesel bir sorun değil, evrensel bir insan hakları meselesidir. Oradaki insanların temel haklara erişimi engelleniyor, hayatları tehdit altında. Empati kurmak, onların acılarını anlamak ve insanlık onurunu savunmak zorundayız. Barış için sesimizi yükseltmek, şiddetin her türlüsüne karşı durmak ve adalet taleplerini desteklemek insan olmanın gereğidir.
  6. Sosyal Medya ve Dijital Platformlarda Aktif Olmak
    Günümüzde sosyal medya, dünya genelinde farkındalık oluşturmak için güçlü bir araçtır. Gazze’de yaşananları doğru kaynaklardan takip ederek, sosyal medyada paylaşmak, bu konuda kampanyalar düzenlemek ve toplumsal hareketlenmelere katılmak etkili olabilir. Dijital dayanışma, sınırları aşar ve uluslararası destek ağlarının büyümesine olanak tanır.
  7. Yerel Topluluklarda Eğitim ve Bilinçlendirme Çalışmaları Düzenlemek
    Gazze için destek kampanyaları düzenlerken, yerel toplumumuzda da bilinçlendirme faaliyetleri yapmak önemlidir. Okullarda, üniversitelerde, derneklerde seminerler ve paneller organize ederek, gençlerin ve yetişkinlerin Gazze konusunda bilgi sahibi olmalarını sağlayabiliriz. Toplumun geneli bu konuda duyarlı hale geldiğinde, destek çalışmaları daha etkili olur.

Sonuç olarak;

Gazze’de yaşanan insanlık dramına kayıtsız kalmak mümkün değil. Her bireyin, her toplumun bu konuda üzerine düşen bir sorumluluğu vardır. Küçük bir bağış, bir farkındalık paylaşımı, bir imza ya da gönüllülük çalışması; tüm bu adımlar birleştiğinde büyük bir değişimin başlangıcı olabilir. İnsanlık onuru ve barış için Gazze’ye destek olmak, sadece bölge halkı için değil, tüm insanlık için bir gerekliliktir.

Unutmayalım ki; zor zamanlarda dayanışma, umut ışığını yakar. Gazze için yapabileceklerimizi ertelemeyelim, bugün harekete geçelim.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SOSYAL MEDYA

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
4,338TakipçilerTakip Et
- Reklam -spot_img

Yeni İçerikler

Son Yorumlar

Serdar yorumladı İman: Miras mı, Tercih mi?
nurettinacar2016@gmail.com yorumladı Bir Selamın Hakkı