22.9 C
Bursa
15 Haziran 2025 Pazar
spot_img
Ana SayfaGenelVicdanın Mahkemesi: En Yüksek Kürsüde Hesap Günü

Vicdanın Mahkemesi: En Yüksek Kürsüde Hesap Günü

Zalimler için dünya büyük bir pazar yeri gibidir; her şeyin bedelini ödeyerek sahip olabileceklerini sanırlar. Ancak, bu pazarın kapıları kapandığında, ellerinde kalan tek şey, işledikleri günahların yükü ve ahiret azabıdır. Servetleri, güçleri, itibarlı konumları birer birer erirken, hakikat karşılarında durur: Hak, satın alınamaz. Görkemli sarayların ve altın kaplı tahtların ardında saklanan bir gerçek vardır: İnsan, kendi ruhunun yükünü satın alamaz. Zalimler, dünyevi kazançlarının büyüklüğüne güvenerek, adaletin terazisini parayla eğebileceklerini sanırlar. Fakat zaman, onların en büyük düşmanıdır. Günler akar, yıllar eskir ve sonunda, bu saltanatın üzerinde yükseldiği temel sarsılmaya başlar. Mazlumları ne kadar susturduklarını sansalar da, zalimler bilmelidir ki, o mazlumlar gönül diliyle Hakk’a, Rab’leriyle konuşur ve onlar bunu asla bilemezler.

Bir zalimin ölüm anı… O soğuk gecede, odasında yalnız başına otururken, servetinin onu kurtaramayacağını anlar. Duvarlara gömülü altın işlemeler artık ona huzur vermiyordur. Onca yıl süren ihtişamlı yaşam, şimdi ona geçmişin ağırlığını taşıyan sessiz bir mahkeme gibi görünür. Zihninde yankılanan sesler, gasp edilen hakları, gözyaşı dökenleri, sönmüş umutları anlatır. Bir zamanlar tereddütsüz verdiği emirlerin, şimdi ahretteki hesabının başlangıcı olduğunu fark eder. Gözlerini kapattığında, geçmiş gözlerinin önünden bir gölge gibi geçer. Her şeyin bir bedeli olduğunu bildiği halde, yaptığı hiçbir kötülüğün karşılığını ödemeye hazır değildir. Son nefesinde, paranın satın alamayacağı tek şeyin, arınmış bir vicdan ve sarsılmaz bir iman olduğunu kavrar. Zalimler, varlıklarını ve hükümranlıklarını bırakıp giderken, arkalarında yalnızca azapla dolu bir kader bırakırlar.

Mazlumların hayatları, zalimlerin hırsları uğruna harcanan sessiz hikâyelerle doludur. Güçlülerin kibri altında ezilen masum insanlar, çığlıklarını duyuramadıkları (zalimler böyle sansa da sessizlerin sesi olan Rabbim vardır) bir dünyada yaşamaya mahkûm edilirler. Zulmün pençesi onların umutlarını sökerken, geriye yalnızca açlık, acı ve çaresizlik kalır. Bir zamanlar neşeyle yankılanan sokaklar, zalimlerin ayak sesleriyle sessizliğe gömülür. Bir baba, çocuğunun gözlerine bakarak onun geleceğini koruyamayacağını anlar. Bir anne, yüreğini titreten dualarıyla, sevdiklerini zulmün elinden alabilecek bir merhamet arar. Bir genç, hayallerini inşa etmek isterken, karşısında yükselen adaletsizliğin duvarına çarpar.

Mazlumlar için zaman, ağırlığını taşıyamadıkları bir yük gibidir. Günler geçtikçe, yaşadıkları acı derinleşir; yalnızca sabır ve umutla ayakta kalırlar. Ancak zalimler anlamazlar—mazlumların duaları, sessizce yankılanan adaletin sesi haline gelir. Bir gün, zulmün ağırlığı taşınamaz hale geldiğinde, o mazlumların gözyaşları, zalimlerin karşısına bir mahkeme gibi çıkar. Ve işte o an gelir… Zalim, geçmişiyle yüzleşirken, (gerçi bununla hiçbir zaman yüzleşemezler son ana kadar, ben metaforu yükseltmek için böyle yazıyorum) duyduğu her çığlık bir hesap defterine dönüşür. Artık ne servet ne de güç onu kurtarabilir; mazlumların ahı, zamanın içinden geçerek hakikatin önünde yerini almıştır.

Zulmün hüküm sürdüğü her diyar, içinde sakladığı adaletin kıvılcımını da taşır. Zalimler, güç sihrine kapılıp, mazlumların umutlarını ayaklar altına alırken, zamanın gerçeği sessizce işlemeye devam eder. Zulmün karanlığı ne kadar yoğun olursa olsun, adaletin güneşi eninde sonunda doğacaktır. Tarih, zalimlerin yükselişine tanıklık etmiş, fakat onların kaçınılmaz çöküşlerini de kaydetmiştir. Firavunlar, zorba krallar, despot yöneticiler… Hepsi güçlerinin yok olmayacağını düşündüler. Ancak, zalimliğin kökü çürüktür; vicdanı ve hakkaniyeti hiçe sayarak inşa edilen her düzen, er ya da geç kendi ağırlığıyla yıkılır. Mazlumların sabırla yükselttikleri dualar, adaletin terazisini harekete geçiren en güçlü titreşimlerdir. Mazlum, zulümle çok uzaklara düştüğünü sanırken, Rabbim onunladır ve onu sınamaktadır. Ancak sabrın ardından zafer mazlumları beklemektedir.

Zalimler hesap gününde kendi gölgelerinden bile kaçamayacaktır. Mazlumların döktüğü gözyaşları, hakikatin mürekkebi gibi mahkeme defterine işlenmiştir, yazılmıştır. Dün yaptığı haksızlıkların üzerini örtmeye çalışırken, bugün geriye dönüp baktığında hiçbir kaçış yolu bulamayacaktır. Çünkü zulmün sonu, kaçınılmaz bir hesap günüdür—ve o gün geldiğinde, hiçbir servet, hiçbir güç, hiçbir imtiyaz, hakikatin önünde duramaz. Adalet, bazen gecikir gibi görünse de aslında zamanı geldiğinde öyle bir tecelli eder ki, zalimlerin titremesine, mazlumların ise gözyaşlarını sevince dönüştürmesine vesile olur. Hiç kimse, işlediği zulmü sonsuza dek saklayamaz. Çünkü vicdanın sessiz mahkemesi, gün gelip en yüksek kürsüye oturacaktır, vesselam.

Önceki İçerik
kevser
kevserhttps://www.kevser.org
Kevser.Org Site Yöneticisi
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SOSYAL MEDYA

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
4,338TakipçilerTakip Et
- Reklam -spot_img

Yeni İçerikler

Son Yorumlar

Serdar yorumladı İman: Miras mı, Tercih mi?
nurettinacar2016@gmail.com yorumladı Bir Selamın Hakkı