20.7 C
Bursa
2 Temmuz 2025 Çarşamba
spot_img
Ana Sayfaİmanİman: Miras mı, Tercih mi?

İman: Miras mı, Tercih mi?

“Bizi Müslüman olarak yaratan Allah’a şükürler olsun.” Bu ifade, dilimize o kadar yerleşmiş ki çoğu zaman üzerinde düşünmeden tekrar ediyoruz. Gerçekten ne anlama geliyor? Sadece geleneksel bir söylem mi, yoksa kalbimizin derinliklerinden gelen samimi bir teslimiyet mi?

Bunu düşündüğümde aklıma hemen şu soru geliyor. Eğer insanlar sadece doğdukları dine göre mükâfatlandırılacak ya da cezalandırılacak olsaydı, diğer inanç sahipleri, ahirette “Niçin bizi Müslüman olarak yaratmadın?” diye sitem edebilirdi. Bu soru, içinde büyük bir adalet meselesini barındırıyor. Öyleyse imanımızı sorgulamadan sahiplenmek yeterli mi?

Tam da bu noktada, Hz. İbrahim gibi inancımızı kökten sorgulamalı, akıl ve kalp süzgecinden geçirmeliyiz. İman, birkaç nesil önceki atalarımızdan miras değil; bireysel tercihlerimiz ve samimi arayışlarımızın sonucudur. Eğer sorgulamadan benimsersek, bir gün kendimizi “Biz gerçekten ne zaman, nasıl ve neden Müslüman olduk?” diye sorarken bulabiliriz.

İman, sadece doğduğumuz ortamın bize sunduğu bir kimlik mi, yoksa bilinçli bir seçimin sonucu mu? Eğer cevabımız belirsizse, inancımızı gözden geçirmenin tam zamanı demektir.

Kur’an’da Hucurât Suresi 14. ayet şöyle der:

“Bedevîler ‘İnandık’ dediler. De ki: ‘Siz iman etmediniz, ancak boyun eğdiniz.’ Henüz imanın kalbinize yerleşmedi. Eğer Allah’a ve elçisine itaat ederseniz…”

Bu ayet bize şunu gösteriyor: “Müslümanım” demek yetmiyor. İman, kalpte kök salmalı, hayatın her alanında tezahür etmeli. Aksi halde, dışarıdan Müslüman görünen ama iç dünyasında inancı sorgulanmamış insanlar oluruz.

İmanın Sorumluluğu

Bu bilinçle hareket etmediğimizde sorumluluklarımız da eksik kalır. Ahirette başka dine mensup veya inançsız kişilerin şu sözlerine muhatap olabiliriz:

“Ya Rab, biz Kur’an doğrultusunda yaşayan gerçek bir Müslüman görmedik ki İslam’ı merak edip araştırabilelim. Bizi Müslüman olmaktan alıkoyan, Müslümanların ahlâk eksikliğiydi.”

Sadece inanç kelimesini tekrar edip ahlâkı göz ardı edenler, İslam’ı hakkıyla temsil edebilir mi? Vicdan, imanımızın sınav sahasıdır.

Başkasının hakkını gözetmeyen, merhametsiz davranan ve imanını içsel bir dönüşüme çevirmeyenler, bu sorumluluğu yerine getiremezler.

Sonuç: Gerçek İman ve Teslimiyet

Sonuç olarak, iman bir armağan olduğu kadar büyük bir sorumluluktur da. Duyduğumuz her ayeti, tekrarladığımız her duayı gerçekten içselleştirmeliyiz. Hz. İbrahim gibi sorgulamalı, “Bu hangi akla, hangi vicdana hizmet eder?” diye düşünmeliyiz.

İmanımızı bilinçli bir şekilde özümsedikçe, yalnızca kendimize değil; inancımıza, toplumumuza ve tüm insanlığa karşı da hakkımızı teslim etmiş oluruz. Ve böylece o büyük şükür cümlesi, bir alışkanlık olmaktan çıkar; gerçek bir teslimiyet ifadesine dönüşür.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

1 Yorum

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SOSYAL MEDYA

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
4,338TakipçilerTakip Et
- Reklam -spot_img

Yeni İçerikler

Son Yorumlar

Serdar yorumladı İman: Miras mı, Tercih mi?
nurettinacar2016@gmail.com yorumladı Bir Selamın Hakkı