5.5 C
Bursa
11 Aralık 2025 Perşembe
spot_img
Ana SayfaGençlikTebdil-i Mekândan Tebdil-i Kalbe: Gençliğin Hakiki Ferahlığı

Tebdil-i Mekândan Tebdil-i Kalbe: Gençliğin Hakiki Ferahlığı

İnsanın ruh dünyası zaman zaman dalgalanır; bazen sebepsiz bir ağırlık çöker üzerine, bazen de düşünceler zihni sıkıştırır ve içinde bulunduğu dünya dar gelir insana. Böyle anlarda insan, bulunduğu yerin kendisini boğduğunu zanneder. Yakın çevrede sık kullanılan “Tebdil-i mekânda ferahlık vardır” sözünün etkisi tam da burada hissedilir. Gerçekten de insan, mekân değiştirince bir miktar rahatlar; farklı bir manzara, farklı bir ses, farklı bir nefes ruhu tazeler. Fakat İslam’a göre ferahlığın asıl kaynağı dıştaki duvarlar değildir; içteki kapıların açık olup olmamasıdır. Dış mekân değişince nefes açılır lakin kalp genişlemedikçe huzur tam olarak yerleşemez.

Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın, dilediği kimsenin göğsünü İslam’a açtığını haber vermesi ferahlığın kaynağını en sade biçimde ifade etmektedir. (Şuara, 26–27) Göğsün açılması, kalbin genişlemesi demektir. Bir insan aynı evde, aynı şehirde, aynı odada bulunsa bile, Allah kalbini genişletirse bulunduğu mekân ona asla sıkıntı vermez. Tam aksine, bir insan dünyanın en ferah yerinde bile olsa kalbi daralmışsa orası ona zindan olur. Bu nedenle İslam, dış mekân ferahlığını inkâr etmez ama asıl ferahlığı kalpte aramayı öğretir.

Gençlik ise bu iç daralmayı en yoğun hisseden dönemdir. Çünkü genç, hızla değişen duygu ve düşüncelerin içinde yaşar. Bir gün büyük bir coşkuyla geleceğe bakarken, ertesi gün aynı sorular onu karamsarlığa sürükleyebilir. Genç insan kendine “Ben kimim?”, “Hayatım nereye gidiyor?”, “Allah beni görüyor mu?”, “Neden bu kadar sıkılıyorum?” gibi sorular sorar. Bu soruların ağırlığı bazen bir odaya bile sığmaz hâle gelir. Bu yüzden gençlik döneminde mekân değişikliği bir kaçış değil, bir nefes alma çabasıdır. Lakin İslam’a göre bu nefes alma çabasının iç dünyada karşılığını bulması gerekir.

Günümüz gençleri, geçmiştekinden çok daha fazla zihinsel gürültüye maruz kalıyorlar. Sosyal medya, gençlerin ruhunu sürekli kıyaslamaya, karşılaştırmaya, beğeni almaya ve onaylanmaya itiyor. Başkalarının mutlulukları gerçek olmadığı hâlde gerçekmiş gibi sunuluyor. Bir gencin elindeki telefon, bazen dünyadaki tüm güzellikleri hatırlatırken, bazen kendi eksiklerini yüzüne çarpan bir ayna hâline geliyor. Bu durum da gençlikte ruhu daraltan unsurlardan bir tanesi oluyor. Zihin yoruluyor, kalp yoruluyor ve ferahlık ihtiyacı daha da artıyor.

İslam, gençliğin bu daralma hâlini hem fark eder hem de ona yol gösterir. Kur’an-ı Kerim’in “Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur” buyruğu, gençliğin bu arayışlarının merkezine yerleştirilecek bir hakikattir. (Ra’d, 28) Çünkü Allah’ı anmak, zihni dağıtan şeylerden uzaklaştırır, kalbi yatıştırır ve insana bir iç sükûnet verir. Bu sükuneti sadece bir mekân değişikliği sağlayamaz; ancak bir yöneliş değişikliği sağlayabilir. Genç insan bir anda büyük sorunlarını çözemese bile, Allah’a yöneldiğinde kalbindeki yükler hafifler.

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) gençliğe verdiği değer, gençliğin ruhen ferahlığıyla yakından ilgilidir. Allah Resulü, Rabbine ibadetle yetişen genci özel olarak övmüştür. (Buhari, Edeb 48; Müslim, İman 102) Çünkü gençlikte kalbin Allah’a yönelmesi, insanın bütün hayatına sirayet eden bir nur olur. Gençliğinde Allah’la olan bağını güçlendiren bir insan, ileriki yaşlarında zorluklarla karşılaştığında daha da sağlam durur. Bu nedenle gençlikte kazanılan ruhani ferahlık, sadece geçici bir duygusal rahatlama değil; geleceği inşa eden bir huzur sermayesidir.

İnsanın ferahlamasının yollarından bir tanesi de tefekkürdür. Genç insan çoğu zaman kalabalıkların içinde kaybolur, çevresindeki sesler arasında ruhunu duyamaz hâle gelir. Oysa bir anlık yalnız kalmak, sessizliğe dönmek, gökyüzüne bakmak, tabiatla temas etmek, genç insanın ruhunu yeniden düzenler. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) Hira mağarasına çekilmesi, dışa kapalı bu mekânda iç âleminin aydınlanması, tefekkürün ferahlık üzerindeki etkisini gösterir. Gençler için de tenhalık anları, ruhun nefes aldığı anlardır.

Bazen genç insan bulunduğu şehirden uzaklaşmak ister. Gittiği yer bir dağ olabilir, bir sahil olabilir, küçük bir kasaba olabilir. Bu değişiklik gerçekten de ferahlatır. Zihin farklı bir ortamın içinde rahatlar. Ama gençlik, sadece bulunduğu yeri değiştirmekle yetindiğinde, bir süre sonra aynı sıkışmışlık duygusunu başka bir mekânda tekrar yaşamaya başlar. Çünkü daralan yer mekân değil, kalbin kendisidir. Bu yüzden mekân değişikliği bir başlangıçtır lakin çözümün tamamı değildir.

Gerçek çözüm, insanın kalbini Allah’a çevirmesiyle başlar. Genç insan, niyetini, bakış açısını ve hedefini değiştirdiğinde hayatı da değişir. Allah’ın “Kim bana yönelirse, işini kolaylaştırırım” buyruğu (Talâk, 65:4), ferahlığın kapısını açan büyük bir müjdedir adeta. Genç insan bu yönelişi gerçekleştirdiğinde, hem bulunduğu yer ferah gelir hem de gittiği yer daha da anlamlı hâle gelir. Bir genç için ferahlık artık dışarıdaki bir değişiklik değil, içindeki bir doğuştur.

Arkadaş çevresi de gençliğin ferahlığı üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Kötü arkadaş insanı daraltır, iyi arkadaş insanın ruhunu genişletir. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) “Kişi dostunun dini üzeredir” hadisi (Buhari, Edeb 48; Müslim, İman 223), çevrenin gençlik üzerindeki etkisini açıkça ifade eder. Genç insan, kendisini ferahlatan, onu iyiliğe teşvik eden, samimiyet ve dürüstlükle hareket eden arkadaşlara sahip olduğunda iç dünyası da ferahlar. Manevi anlamda doğru çevre, insanın kalbine oksijen verir.

Ferahlığın bir başka boyutu da sabırdır. Sabır sadece zorluklara dayanmak değildir; sabır, genç insanın aceleci tabiatına bir düzen kazandırır. Genç, hemen olsun ister, çabucak sonuç almak ister. Fakat hayat böyle değildir. Beklemek, durmak, olgunlaşmak gerekir. Sabır, gençliğin ruhunda yer ettiğinde kalp genişler, aceleciliğin verdiği daralma azalır ve insan kendini daha güvende hisseder.

Tüm bunların sonunda insan şunu fark eder: Gençlik, ferahlığın en çok arandığı ama aynı zamanda en kolay bulunduğu dönemdir. Çünkü genç kalp esnektir; hızla sıkılır ama hızla genişler. Genç zihin yorulur ama ardından hızlıca toparlanır. Genç ruh karanlığa düşebilir ama hemen ışığı bulabilir. Bu nedenle gençliğin ferahlığı, hem dışarıdaki bir adımla hem de içeriye doğru atılan daha büyük bir adımla gerçekleşir.

Sonuç olarak, tebdil-i mekân insana ferahlık verir, bunu inkâr etmek mümkün değildir. İnsan yeni bir çevrede kendini tazeler, zihni berraklaşır, kalbi hafifler. Ancak asıl ferahlık, insanın kalbini temizlemesi, niyetini düzeltmesi, Allah’a bağlanması ve yönelişini değiştirmesiyle ortaya çıkar. Gençlik bu ferahlığı bulmaya en elverişli dönemdir. Çünkü genç kalp değişime açıktır, genç ruh yeniliğe açıktır, genç zihin arayışa açıktır. Mekân değiştiğinde genç nefes alır; kalbi değiştiğinde ise genç hayata yeniden doğar.

Önceki İçerik
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SOSYAL MEDYA

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
4,338TakipçilerTakip Et
- Reklam -spot_img

Yeni İçerikler

Bid’at Bilinci

Konuşmak

Eğitimde Temel İlke

Son Yorumlar