6.1 C
Bursa
14 Aralık 2024 Cumartesi
spot_img
Ana SayfaİslamAktif Müslüman Olmanın Tezahürü

Aktif Müslüman Olmanın Tezahürü

Gündelik hayatımızın en kıymetli unsurlarından bir tanesi de biliyorsunuz ki bilgi! Evet, bilgi olmadan belki de hiçbir şeye hâkim olamayız, üstünlük sağlayamayız. Belki de elimizde olan çeşitli değerlerin ve olguların hakkında en ufak bir düşünce halimiz bile olamazdı. Negatif ve pozitif sahalarda insani olarak at koşturamaz, vasıflı ve yetişmiş olan bir birey olarak ise asla ve kat’a varlık gösteremezdik. Demek ki bilgiyi hayatımızın en temel kaynaklarından, belki de en öncülü olarak niteleyebiliriz.

Biliyorsunuz ki dünya var olduğundan beri, insanlar toplu halde klan ve koloni olarak yaşamaya başlayıp toplum denilen birlikleri oluşturduklarından beri, bilgi sahibi olan insanlar her daim yöneten vasfında bulunup idare eden pozisyonlarda yer almışlardır. Hatta son yüzyıl içerisinde nice felaketler, salgınlar, depremler ve savaşlar meydana geldi. Ve biz biliyoruz ki bu gibi olayların içerisinde bilgi sahibi insan denilen canlı, kendisine bir şekilde yer bulmayı başarmıştır. Bilgi dediğimiz şey, hem çok elzem bir ihtiyaç olup, belli zamanlarda ise yanlış kullanımlar sebebiyle insanlığa çok büyük sorunlar çıkartabilen bir virüs gibi hayatımızı her taraftan kuşatan bir düşman ordusu gibidir. Bu tanımlamalardan yola çıkarak anlıyoruz ki bilgi, kimin elinde olduğuna göre şekillenen bir oyunun en büyük parçası gibi hareket etmektedir.

Lakin şöyle bir gerçek de vardır: Dünyada hem iyi hem de kötü insanlar bulunmaktadır. Kimin bilgisi daha baskın ise, o taraf kendi çapında bilgiyi işleyip sahaya sürmektedir.

İyi veya kötü…

Bizim dinimiz olan İslam, ilim hakkında bizlere çok güzel öğütler vermektedir. Ki bu öğütler bizleri diğer insanlardan bir şekilde farklıda kılmaktadır.

Mesela:

“De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer Suresi, 9. Ayet)

“Yalnız şu iki kimseye gıpta edilir: Allah’ın kendisine ihsân ettiği malı hak yolunda harcayıp tüketen kimse; Allah’ın kendisine verdiği ilimle yerli yerince hükmeden ve onu başkalarına da öğreten kimse.” (Hadis-i Şerif / Buhârî, İlim 15, Zekât 5, Ahkâm 3, İ’tisâm 13, Tevhîd 45; Müslim, Müsâfirîn 268)

Yukarıdaki ayet ve hadisler çoğaltılıp örneklendirilebilir.

DÎN-i MÜBÎN-i İSLÂM bizlere der ki; ilminizi çoğaltın ve çeşitlendirin. Dünyevi ve uhrevi ilminizi çoğaltın ki bizlere kötü istikamette saldıran herkese karşı aynı oranda mukabele edebilelim. Hiç bakıyor musunuz? Fenni ve çeşitli sosyal ilimlerin ve bilimlerin kimler tarafından ilk kez üretildiğine…

Atalarımız ve İslam büyüklerimiz günlerce, gecelerce çalışmışlar ki insanlığa ve Müslümanlara faydası olabilecek şeyleri icat edip, hatta daha da geliştirip çok daha faydalı olabilmek için ellerinden geldiğince çalışmışlardır. Çünkü biz biliyoruz ki ilme ve teknolojiye kimler hâkim olursa, aynı oranda dünya hakimiyeti de kaçınılmaz olur. İlme ve teknolojiye hâkim iseniz, ekonomiden, sağlık ve savunma teknolojilerine, hukuk sistemlerinden dünya siyasetine kadar her konuda hakimiyet ve saygı kaynağı olarak bilinmiş olursunuz. Hele ki toplumsal olarak eğitim sistemlerinizde bireysel ilgi alanlarına olan yatkınlıklarınız çok çeşitli alanlarda gelişmeye başlamışsa, o denli ilmi sahada öncü olmaya adaysınız demektir.

Biz biliyoruz ki günümüz dünyasında, dünya bir köy halinde düşünülürse, şayet her konuda bilgi sahibi olamasak da, çoğu konu hakkında ufak miktarlarda da olsa düşüncemiz olması gerekir.

Mesela, falan ülke ya da falan kuruluş ya da falan düşünce oluşumunun hakkında bilgi sahibiyim dememiz bazen kişisel farklılıklarda bizleri bir adım öteye taşıyacaktır. İlmi olarak ne kadar çeşitli ve uzmanlaşmış olursak, grup içinde de o kadar söz sahibiyiz demektir. Günümüzde tek dalda uzmanlaşma mevcut ise de, artık dünya sistemi çoklu dalda ihtisaslılığı kabul etmektedir. Çünkü toplumlar ya da küçük gruplar içerisinde birden fazla ilme vakıf olmak, sizin dışa dönük olduğunuzu gösterir. Batı dünyasında ki karşılığınız ise, Müslümanların bu kadar çok ilmi sahada kendilerini gösteriyor olması, onların için aslında asli tehlike unsuru olduğumuz anlamına gelmektedir. Çünkü günümüzden 1-2 asır önce sistemleri biz Müslümanlar belirlerken, şimdi tüm sistemleri Batı dünyası belirlemekte olup bizlerin bu sahada karar alma isteğimizi kabul etmemektedirler. Malumunuz, Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Birliği gibi oluşumlar, hatta pasaportumuz ve aldığımız vize sistemleri bile Batı dünyasının kurmuş olduğu sistemler bütününe bağlıdır. O sebeptendir ki önce kişisel olarak eğitimimizi ve ihtisas alanlarımızı genişleteceğiz. Sonra ülkemizi ve dünyayı yakından takip edeceğiz. Sonra büyük düşüneceğiz. Son olarak ise fikirlerimizi uygulamaya sokacağız.

Ne mutlu ki bizleri ilme ve öğrenmeye teşvik eden ve aynı oranda mukabele edin diyen bir İslam’a sahibiz.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SOSYAL MEDYA

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
4,338TakipçilerTakip Et
- Reklam -spot_img

Yeni İçerikler

Son Yorumlar

Azmi Efe Özdemir yorumladı Şahsiyet Eğitiminde Fedakarlık Kavramı
Serhat ismail Çetin yorumladı Şahsiyet Eğitiminde Fedakarlık Kavramı
Hatice yorumladı Yalan Dünya