“Allah’ın sana verdiğinden (onun yolundan harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma…” (Kasas Suresi 77.ayet)
Hafta sonu 3,5 milyondan fazla kişi üniversite sınavında iyi bir gelecek ve hayalleri için ter döktü.
Hayat daima önümüze bir üst seviye için basamaklar sunar, bazan sınav olur kağıtla kalemle girersiniz, zihninizde biriktirdiklerinizle gayret edersiniz. Bazan sıkıntı, keder veya neşe, mutluluk şeklinde nasibiniz olur, ruhunuzdaki değerlerinizle karşılık verir kazanmaya çabalarsınız.
Sınav dünya hayatının olmazsa olmazıdır. Mümin son nefesine kadar bitmeyen, yenilenen, başka başka yönlerden sürekli önüne gelen sınavlarla devam ettirir ömrünü.
Sabretmek; neye sabrediliyordu, ilme, helal kazanç için çalışmaya ve sonra hastalık, borç ve itibarsızlığa. Sabredileceklerin başında ilim geliyor olması bize önce gayret sonra kısmet olduğunu hatırlatıyor.
“Allah sizin aranızdan cihad edenleri ve sabredenleri açığa çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sandınız?” (3/Âl-i İmran 142)
Hazırlamış olduğu ahiret yurdunda ebedi mükafat ve ebedi ceza kısımlarından kimin hangisi için çabaladığının netleştiği yer dünya.
“Allah’ın izniyle belirlenmiş ecel dolmadan, bir nefsin ölmesi söz konusu olamaz. Kim dünya sevabını isterse, ona ondan veririz. Kim de ahiret sevabını isterse, ona da (istediğinden) veririz. Şükredenleri mükâfatlandıracağız.” (3/Âl-i İmran 145)
Kulun farkında olması gereken en önemli husus, Rabbinin emanet ettiği beden, sınır tanıdığı ömür ile süresi dolmadan bu alemde onun rızasını kazanmaktır. Tek saniyesi kayıtdışı olmayan bir ömür ki ne zaman dara düşsen seslensen anında cevap gelen, neye yönelsen istesen sana yaklaştırılan, yanılıp farkedip pişman olunca dosyaları yenileyen bir yaratıcıyla kulluğun tadına varmak.
Yaratan bize çirkinleri yasaklamış, melekleri gibi olmamızı murad ediyor ve bunun tüm detaylarını ince ince bize kitaplar ve peygamberler ile belirtiyor. Şaşacak düşecek bişi yok aslında kurallar açık, net ve tabiatımıza uygun olduğu için çok kolay. Ne var ki nefs ve şeytan rahat bırakmıyor.
Ne istekleri bitiyor, ne hırsı son buluyor, ne de doyup tatmin oluyor. Onu dizginlemenin en kolay yolu çalıştırıp sürekli meşgul etmek.
“Çalışıp kazanmak farzdır.” [Taberani]
Çalışmak farzdır ve boş durmak neredeyse harama yakın mekruh. Şeytan boş olanın zihninde at koşturur. İyice yorunca da tutup burnundan onu istediği yere sürükler.
Amacını belirlemiş, hedefine kilitlenmiş bir mümin için sadece molalar vardır. Planı dahilinde hareket eder, çalışır, gelişir, üretir, paylaşır hasılı hayatı dolu dolu yaşar. Üretmeyen, ruhunu beslemeyen, hayaller anlatsa bile boş sözden ibarettir.
“İnsanların en iyisi, insanlara faydalı olandır.” [Kudai]
İlim amelle can bulur, ameller insanlara fayda sağladıkları ölçüde ömre ve ahirete kar getirir. Boş uğraşlar, Rabbimizin sevgisinden yoksun olduğumuzun habercisidir.
“Bir zaman gelir ki, kaygısı mide, şerefi mal, kıblesi kadın, dini para olan kimseler çıkar. Bunlar halkın şerlileridir.” [Sülemi]
O zaman geldi ve o şerlilerden olmamak için çok dikkatli olmak gerekiyor. Sistem bizi olduğumuz yerde sabitleyip hareketimizi azaltmak üzerine kurulmuş. Bedenimiz sabit ruhlarımız uçuşta. Memleket memleket, diyar diyar geziniyor oturduğu yerden nefislerimiz. Dur durak bilmeden. Önüne sunulan tablodan izliyor hayatı ve ne neye yarar, ne kadar yorar umursamadan istiyor.
Tatminsiz ruhlar bir zaman sonra türlü hastalıklarla başetmeye çalışıyor.
“Kişi çalışmakta kusur ederse (az çalışırsa) Allah onu gam ve gussaya mübtela kılar.” (Buhari)
Pişmanlık ateşi derin yakar, tayin olunan zamanda elinden gelen gayreti göstermeyip miskinlik edenin, ah keşke demesi, zamanı döndürüp o hedefe yeniden koşmayı hayal etmesi, acı olarak ona yeter.
“Allah’ım! Tembellikten, korkaklıktan, ihtiyarlığın verdiği düşkünlük ve cimrilikten sana sığınırım.” [Camius Sahih]
Tembellik bedenin sıhhat nimetine ihanettir. Miskinlik ruhun coşkusuna vurulan paslı prangadır. İnsanın içinde yaratılan enerjiye borcudur çalışmak. Yeniden yeniden başlayıp tekrar tekrar çabalamak. Son nefese kadar gayretiyle çabasıyla ömrünü dolduranın hem bu dünyası bereketli hem ahireti nimetli olur.
Dilek yüreğin motorudur, emek ise yakıtı. Beden makinesi bu iki nimetle huzuru yakalar ve ebedi saadete ulaşır.
Dikkat dağıtan, hayallerimize el atan, kararlarımızı unutturan bu zor zeminde ayaklarımızı kaydırmadan, düşmeden hayırlı bir sona ulaşmak çok zor. Allah yardımcımız olsun.