11 C
Bursa
28 Nisan 2024 Pazar
spot_img

Sabırla Şerbet Olur

Sokağın başından yeni girmişti, eski model tahta arabanın üzerinde göz alıcı parlak çiçeklerle yavaş yavaş yaklaşıyor, güçlü sesi evlere doluyordu, “çileeek çileeek taze çileeek” dilinin üzeri sulandı, milyonlarca çilek eritilmiş öğütülmüş, özleşmiş ve dilinden süzülüp bedenine yayılmış gibi lezzet aldı. Camdan iyice sarktı gözlerine görünen çilekler, adeta hücrelerinde yüzüyor gibiydi.

Alt komşusu seslendi: “Ne kadar kilosu?” bir anda kulak kabarttı, çok pahalıymış, çantamda kuruş yok dedi içinden. Alt kat komşusu iki kilo istedi, çilekçi özenle, seçe seçe doldurdu tarttı, sanki adam dokundukça, kokusu daha çok dağılıyordu etrafa.

Komşu içeri girdi, çilekçi buram buram kokusunu, göz alan kızıl ışığını saça saça uzaklaşıp kayboldu.

Canın çekmesi, nefsin kabarması, helal aşı zehir eder diye açıkta yemek yemezmiş eskiler, çiğneyen yutar çiğneyemeyen boğulurmuş arzusundan.

Velilerden canı çektiği için kırk yıl incir, karpuz, ekmek, ve başka nice arzuladığı gıdayı yememiş sayısız zat var. Boğazına düğüm atarak kontrolü yakalamayı hedeflemişler. Bir söz hep titretir zihnimi, açlıktan başka yöntemle suyun üzerinde yürüyen olmazmış.

Tüm kadim öğretiler, insanla melek arasındaki en sabit farkın yeme içme olduğunu bildiği için onu ortadan kaldırarak temizlemiş, paklamış, yükseltmiş insanı.

Zamanı farklı yönetip daha sert ve acımasız oruçlarla sürekli insan üzerindeki baskı unsuru; yeme isteğinden kurtarılmaya çalışılmıştır. Zira açlığın bedendeki etkisi başlar başlamaz, ruhtaki ahenge tesiri de çok net gözlenir, hissedilir.

“Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi oruç tutmak, size de farz kılındı. Umulur ki böylece günah ve fenalıklardan korunursunuz.” (Bakara / 183. Ayet)

Bizden öncekiler…

Zira İnsan yaratılalı beri yemeğin etrafında kurmuş saltanatını, şifa afiyet, güç kuvvet, zayıflık acziyet hep yediği ve yemediğiyle bütünleşmiş…

Can boğazdan gelir demiş atalarımız ve boğazdan gider diye eklemiş yeni nesil doktorlarımız…

Seninle ekmeğimi bölüştüm, çorbada tuzum olsun, bir lokma aş, yemek yediğin kaba… gibi gibi Daha nice yeme içme ile ifade ettiğimiz derin manalar, ağır ifadeler var hayatımızda…

İnsan olma hakkı koruma, vefa, hile, şeytanlaşma yine hep yeme içme ifadeleri ile dışa vurulmuş

“Oruç tutunuz ki, (madden ve mânen) sıhhat bulasınız!” (Heysemî, 203 III, 179)

Açlık, karaciğerdeki glikojen miktarı belirli bir seviyenin altına düştüğünde hissedilen ve genellikle beraberinde yeme arzusu da getiren his veya duruma verilen isimdir. Bu his genellikle hipotalamustan kaynaklanır ve karaciğerdeki reseptörler aracılığıyla salınır.

Sağlıklı bir beslenme düzeni ile planlanmış uzun süreli açlık, kişilerin enerjilerinin yükselmesini sağlar. Bağırsak sistemini daha doğru ve sağlıklı bir şekilde çalıştırır. Kişiler uzun açlık planlamaları ile yenilen gıdalardan daha fazla tat almaya başlar. İnsülin duyarlılığını olumlu yönde etkiler. Sandığımızdan veya sayacağımızdan çok daha fazlası düzenli ve planlı aç bırakılma ile kazanılır.

Rüyaları net ve güzel olmaya başlar, zihni açık ve odaklanır hale gelir. Açlıkla Rabbe giden yolun önündeki büyük kapı açılır, nefsin çekip sürükleyen isteklerine bir kere dur demeyi başaran irade güçlenir.

Ramazan-ı Şerif tüm İslam aleminin geceli gündüzlü topyekûn girdiği bir kamptır. Külliyen uyur, uyanır, yer, içer, bekler, okur, zikreder, secde eder, tefekkür ile incelir, tekbirlerle yükselir, tevbelerle temizlenir ve kamp boyu beraber hareket ederek birbiriyle ülfet edip bütünleşir.

İncelen duygularla, beraber yapılan iftarlarla, teravihin tadı, davulun tınısı, sahurun mahmur halleriyle, 11 aylık rutin ve başıboşluğundan, derin ve hassas bir ölçülenmeye geçer. Sanki koca yılın geri kalan kısmında ahlaki hastalıkların tasallutuna karşı güçlü bir aşı olur. Hırsına, tamahına, kibrine, kıskançlığına, hile, yalan, hasedine ince ince ilaç verir.

Her günü yeni taze şifalarla dolu, yeni hassas keşiflerin olduğu, melekleşme kampıdır Ramazan-ı Şerif, gelir alır besler bırakır ve gider…

Ne kadar faydalanır, ne kadar kaçırırsın sana kalmış, Rabbim nimetler alayı, ihsanlar bulutu olarak gönderir, karnaval coşkusu, düğün sıcaklığı, bayram huzuru ile nimet bilen zerresini ziyan etmeyenlere dolu dolu hikmetler sunarak gider…

İbadetlerin hepsi ruhumuzda lezzetini hissettiğimizde kemale erdirir, görev olarak yaptığımızda sadece görev olarak düşer ve fakat istifadesi çok zayıf olur.

Bizi hayvanlarla eşit olan yeme, içme, çiftleşme ritüellerinden sıyırıp meleklerle eşit kılan, yemez, içmez, çiftleşmez durumuna getiren bu kutlu aydan en üst seviyede rızıklanmak muradı ile hareket etmeyi nasip etsin Rabbim hepimize…

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SOSYAL MEDYA

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
4,338TakipçilerTakip Et
- Reklam -spot_img

Yeni İçerikler

Son Yorumlar

Nisa yorumladı Karınca Kararınca
ummugulsumsolmaz6565@gmail.com yorumladı İnsan ve Mana
Ümmü Gülsüm Solmaz yorumladı İnsan ve Mana
Süheyla Durna yorumladı İnsan ve Mana
Rukiye yorumladı İnsan ve Mana