13 C
Bursa
29 Nisan 2024 Pazartesi
spot_img
Ana SayfaSağlıkDuygularımız mı Aç, Karnımız mı?

Duygularımız mı Aç, Karnımız mı?

Beslenme hepimizin yaşamını idame ettirebilmek için gerekli bir durumdur. Bunu şu şekilde de düşünebiliriz. Her birimizin bir yere hareket edebilmek için veya bir şeyi düşünebilmek için enerjiye ihtiyacı vardır. Bu enerjiyi sağlayabilmenin yolu da beslenmeden geçer. Ancak bazen beslenme kavramını hayatımızı idame ettirmek için kullanmak yerine, onu hayatımızın merkezine almaya başlıyoruz. “Can boğazdan gelir” diye bir atasözümüz bile mevcut. Sahi bu atasözü ne için söylenmiş? Aslında çoğu zaman yanlış anlaşılan bir söz. Bunu duyan bir insan, “Ne kadar yemek yersek o kadar canlı oluruz” gibi bir sonuç çıkartabiliyor. Herkes kendine göre bir noktaya çekiyor. Burada asıl anlatılmak istenen, sağlıklı ve düzenli bir şekilde yaşamanın şart olması ve bu noktada da beslenmenin önemidir.

Bir insanın beslenmesi anne karnında, annenin yedikleriyle birlikte başlıyor. Anne karnındayken sadece yedikleriyle değil, annenin gün içerisindeki duygu durumuyla da besleniyoruz. Bu sonraki yaşamımızı etkilemeye başlıyor. Ardından da ailemize olan bağımlılığımız bitmiyor aslında, bu devrede anne sütü ihtiyacımız var olurken, bir yandan da anne ve babanın bizimle kurduğu göz teması ve bize olan ilgisiyle beslenmeye başlıyoruz. Sevgi denen şey, tabiri caizse bizim asıl mayamızı oluşturuyor. Hem duygusal hem de fiziksel beslenmemiz ileriki dönemde yaşamımızı, bağışıklığımızı, davranışlarımızı, ilişkilerimizi etkiliyor. Örneğin geçmiş dönemde ebeveynlerimiz eğer ki bizleri sakinleştirmek için yemekleri kullanmışlarsa yetişkinlik döneminde açlık-tokluk gibi kavramların ayrımlarını kuramayabiliyoruz. Herhangi bir stresle karşılaştığımızda sakinleşmek amacıyla yemek yemeye başvuruyoruz. Veya daha büyük bir çocuk (adölesan dönem) olduğumuzu düşünelim. Bu dönemde aileden ayrışmak (kendi içlerinde özgürleştiğini düşünmek) bunun yerine arkadaşlarıyla vakit geçirmenin sonucunda ebeveynlerin hazırladığı besinleri tüketmeyi bırakmak, dışarıdan paketli gıdalara ve fast-food gibi yemeklere yönelimi arttırabiliyor.

Elbette duygusal açlık sadece aileden kaynaklanan bir durum değil. Yine ergenlik döneminde kişinin bedenen daha hızlı büyümesi, duygusal anlamda karmaşa, dürtüsellik, çevreden aşırı etkilenme, kendine güven duygusunun zedelenmesi gibi durumlar da bu kontrolü bozabilir. Kişi bu dönemde bedeni üzerinde kontrol sağlamak amacıyla yaşamını, duygusal durumunu kontrol edebilmek amacıyla ağır diyetlere başlamaya yönelebilir. Aslında bu dönemde oluşan öfke halini bedenine yönelterek bedenine fark etmeden zarar vermeye başlar. Diyete bağlı olarak da duygusal yeme bozuklukları tetiklenebilir.
Bir de şöyle bir ihtimal mevcut, -Ki şu dönemde çoğu kişinin bu sebeple duygusal açlık çektiğini söyleyebiliriz.- geçmiş dönemlerde yaşadığımız olaylardan bağımsız olarak anlık zevk almak, o hissi devam ettirmek amacıyla yer pek çok kişi. Özellikle de karbonhidrat oranı yüksek, protein oranı düşük gıdaları tercih ederler. Bunun sebebi bu besinlerin kandaki triptofan seviyesini yükseltip beyindeki serotonerjik sistemlerdeki hareketliliği arttırmasıdır. Seratonin dediğimiz nörotransmitter de mutlu hissetmemize yardımcı olur. Yine yağ bakımından zengin besinler de hipotalamik pitüiter adrenal aksını etkileyerek stres düzeyinin düşmesini sağlar. Beynimizin anlık ödül olarak yeme davranışını durduramaması bu nedenledir.

Peki biz duygusal olarak mı bir şeyler yemek istiyoruz, yoksa aç olduğumuz için mi yemek istiyoruz bunu nasıl anlarız? Öncelikle fizyolojik açlıkta, yemek yedikten belli bir süre geçtikten sonra, kandaki besinlerin azalması sonucu enerji düşmesi, beslenme ihtiyacına bağlı acıkma söz konusudur. Duygusal yeme davranışında ise fiziksel açlık belirtileri yoktur. Fiziksel aç olan insanlarda seçicilik daha azdır, elinde var olan yemeklerle de yetinebilirler, duygusal açlık yaşayanlar ise yemek konusunda daha seçicidir. Çünkü orada önemli olan sadece haz almaktır, doymak ikinci plandadır. Fizyolojik açlıkta kişi acıkınca kişinin midesi guruldar, şekeri düşer ve bu açlık yavaş yavaş ortaya çıkar. Duygusal açlıkta tok olması gereken durumda bile herhangi bir besini aşerme, aniden başlayan yeme isteği ile belli yiyeceklere yönelme görülür. Özellikle az önce bahsettiğimiz sebepten dolayı da karbonhidrat türevi, yağlı besinleri tercih ederler. Şekerli, hamurlu besinler, çikolata, tatlı, cips, makarna-pilav, kurabiye özellikle de abur cuburlar seçenekler arasındadır. Fiziksel açlık yaşayan kişi sakin, normal hızla yemeğe yönelir ve beslenir, doyduktan sonra kendisini iyi hisseder. Arkasından sağlıklı insanda ortaya çıkan enerjik, hayata hazır olma hali ortaya çıkar. Duygusal açlıkla yemeğe yönelen kişide yoğun bir gerginlik varken, yemekle beraber mutluluk, huzur, haz duygusu ortaya çıkar. Midesi yiyemeyecek kadar şişince veya yediği yiyecek bitince kendini durdurabilir. Yemek sonrasında ise suçluluk, kendine kızgınlık, depresif duygular söz konusu olmaya başlar. Halsizlik, yorgun hissetme, uyku hali, her şeyin saçma gelmesi, boşluk ve çaresizlik duyguları ortaya çıkabilir. Bazen de gizlice yemek yemeye yönelirler. Çünkü yediklerini ve ne kadar yediğini diğer insanlar görmesin isterler. Ardından da her yemeğinin ardından sürekli açıklama isteği duyar kişi. Hep bir savunma halindedir. Ancak fiziksel olarak aç bir insan fazla yemek yese de herhangi bir suçluluk duymaz ve açıklama yapmaz.

Burada duygusal açlığı yenmemiz için en önemli nokta kendimizin ve yediklerimizin farkına varmamızdır. Yemekleri ödülmüş gibi görmemek hayatımızı idame ettirmek için yediğimizi unutmamak kendimize hatırlatmak gerekebilir. Duygularını tatmin edebilmek için de sosyal aktivitelere katılımı, hobiler edinmeyi, yürüyüş yapmayı alışkanlık haline getirmek kişiye fayda sağlayacaktır. Gerekirse bir beslenme günlüğü de tutulabilir. Bunun için bir diyetisyenden yardım da alabilirsiniz. Eğer ki bu durum takıntı haline gelmeye başlamışsa psikolojik bir destek almak kişiyi daha iyi hissettirecektir.

Kısacası ve son olarak şunu söyleyebiliriz. Bir kişi önce duygularını beslemeli, duygularının farkında olmalıdır. Duygularını beslemenin de sadece yemekten geçmediğini bilmelidir. Bazen bir insana sarılmak, bazen bir hobi edinmek, bazen sadece sevdiği birisiyle kahve içmek, sohbet etmek insanlar için duyguları beslemenin bir yöntemidir. Peki siz duygularınızı nasıl besliyorsunuz?

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SOSYAL MEDYA

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
4,338TakipçilerTakip Et
- Reklam -spot_img

Yeni İçerikler

Son Yorumlar

Nisa yorumladı Karınca Kararınca
ummugulsumsolmaz6565@gmail.com yorumladı İnsan ve Mana
Ümmü Gülsüm Solmaz yorumladı İnsan ve Mana
Süheyla Durna yorumladı İnsan ve Mana
Rukiye yorumladı İnsan ve Mana