Bir yolculuğa çıktım, gönlümün derinliklerinde kaybolmaya. Ruhumun derinliklerindeki huzurun peşinden koşarak, bir arayışın içine düştüm. Yol bitmedi, ben yorulmadım her dönemeçte dahada içine çekti. Kapalı kapılar ardında tasavvufun büyülü dünyasıyla karşılaştım.
“Hoş geldin” dedim. “Hoş geldin Ey sevgili!” Bir ateş yandı kalbimde Allah’ın sevgisiyle tutuştu. Bu aşk ki, içimi kaplayan tüm karanlığı aydınlattı sonsuzluk kervanında nurdan bir iz oldu. Nefsimin zincirlerini kırdım ve ruhumun derinliklerindeki gerçek benliğimi buldum.
Ben aşkı buldum, aşkla dolu kalbim, her an O’nu düşünmekle, O’na yaklaşmakla meşgul oldu. Dualarımın en derin noktalarında O’na yükselirken kalbim huzur buldu.
Ben, Allah aşkıyla yandım. Kendi savaşımda aslında bir nokta dahi olamadığımı gördüm.
Açılmayan yollarımın yoldaşı oldu. Biliyordum artık bu yolculukta yalnız değildim, çünkü O her adımda benimle birlikte yürüyordu. Her nefes alışımda O’nu anmak, O’na yönelmek ve O’nun sevgisini kalbimde hissetmek aşkların en güzeliydi.
Bir Mecnun’dum ruhumun derinliklerinde, her an O’na olan hasretimi duydum O’na yaklaşmanın umudu ile çöller aştım. Bu hasret, beni daha da O’na yaklaştırdı. Çünkü O, her zaman yanımdaydı, her nefes alışımda, kalbimin her atışındaydı.
Allah aşkıyla dolu bir kalbim, her an O’nu hatırlardı, her an O’nunla konuştu ve her an O’na yöneldi. Hayatın karmaşasında, O’nun sevgisini ve lütfuyla huzur buldu. Şimdi! Yüreğimin çıkmaz saydığı tüm yollarda O’nun varlığı ile yürüdüm.
Ey Sevgili! Bunca zaman aşk sandığım yanmalarım aslında nefsimin bir oyunuymuş. Görmeden sevmeyi, hissetmeden yanmayı, duymadan anmayı ben sende öğrendim. Gönlümün baharında en güzel çiçekler açarken Allah nidalarıyla ben o çiçeklerin tomurcuğu oldum. Şimdi! Aşkla yanan bu yüreğim nasıl dayanır hasretine.
Ben geldim, tüm ruhumla sana teslim olmaya geldim. Kuldum, kül olmaya geldim. Yandım, sönmeye geldim. Aç kapılarını Ya Rab! Ben “Hiç” olmaya geldim.