“Parçalanmış sabi cesetlerini Frenk âlemine gösterip, ‘Bakın, bakın İsrail körpe çocukları bile öldürüyor’ diyerek Amerikalıdan, İngiliz’den, Alman’dan, Fransız’dan yardım ve merhamet mi dileyeceğiz?” (Ferman Karaçam – Haber 7 Gazetesi Yazarı)
Asla! Seni sevmediler, sevemezler. Sevmeyi bilmiyor zavallılar, üzülme sakın. Sevmeyi bilmediler, bilmek istemediler. Akıllarında o kadar dünya işi vardı ki, şeytan içinde iken onu koyacak yer bulamadı. Siyonistler ve onun maşaları… Akıllarda o kadar dünya işi vardı ki, şeytan içinde iken onu koyacak yer bulamadılar. Bu karmaşa içinde insanın ruhu huzuru nasıl arar? Bulamaz. Günlük hayatın telaşı, bitmek bilmeyen sorumluluklar ve beklentiler ön planda olunca bu gölde yoğurdun mayası tutmaz, insanı kendi iç dünyasından uzaklaştırır. Ancak, bu yoğunluk içinde bile, insanın kendine dönüp, içsel bir yolculuğa İslam’la çıkması mümkündür. Önce insan demeliyiz. Bu yolculuk, belki de en değerli olanıdır; çünkü insan, kendi içindeki huzuru bulduğunda, dış dünyadaki zalimlerin etkisi azalır. İnşallah diyorum şu anda, okunan ikindi namazı ezanı okunurken.
İçsel huzuru bulmak, kendimizi dinin içinde, merhametin ve insanlığın içinde bulmak ne kadar güzel. Bu, bir nevi kendi benliğimizle barışmak, benliği şeytanla ve dünya ile bir kenara koymak anlamına gelir. Bu barış, sadece sessizlikte ve yalnızlıkta değil, aynı zamanda günlük hayatın içinde de bulunabilir. Örneğin, bir fincan kahve eşliğinde sabahın erken saatlerinde yapılan kısa bir yürüyüş, insanın zihnini berraklaştırabilir. Ya da sevdiklerimizle geçirilen kaliteli zamanlar, ruhumuzu besler ve bizi yeniden canlandırır.
Ancak, bu huzuru bulmak için öncelikle farkındalığı bulmak gerekir. Farkındalık, İslam’da insanla anı yaşamak ve o anın içinde var olabilmektir. Bu, geçmişin pişmanlıklarından ve geleceğin kaygılarından arınarak, sadece şu anın değerini bilmeyi gerektirir. Sonuç olarak, dünya işleri ne kadar yoğun olursa olsun, insanın kendi iç huzurunu İslam’la bulması mümkündür.
İçsel huzurun yanı sıra, insanın kendini gerçekleştirmesi de büyük önem taşır. Kendini gerçekleştirmek, potansiyelini en üst düzeye çıkarmak ve hayatta anlamlı hedefler peşinde koşmakla olur. Bu, kişinin yeteneklerini keşfetmesi ve geliştirmesiyle başlar. Her bireyin içinde saklı olan yetenekler, doğru koşullar altında ortaya çıkar ve geliştirilir.
Kendini İslam’la yolculuğunda, başarısızlıklar ve engeller yok olur gider. Ancak, bu zorluklar, kişinin daha güçlü ve dirençli olmasını sağlar. Her düşüş, yeni bir öğrenme fırsatıdır ve insanı bir adım daha ileriye taşır. Bu nedenle, başarısızlıklardan korkmak yerine, onları birer deneyim olarak görmek ve ders çıkarmak önemlidir. İslam’la bu çok önemlidir. Vesselam.