14 C
Bursa
28 Nisan 2024 Pazar
spot_img
Ana SayfaFıkıhMübarek Gün ve Aylarda Oruç Tutmanın Fazileti

Mübarek Gün ve Aylarda Oruç Tutmanın Fazileti

Muhterem Okuyucularım,

Zaman, Allah’ın bizim için yarattığı bir nimettir. Bundan yararlanmasını bilmeyen kimselerin aleyhine dönmekte ve şahitlik etmektedir. Konuyla ilgili olarak Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

“وتلك الأيام نداولها بين الناس، وليعلم الله الذين أمنوا ويتخذ منكم شهداء، والله لا يحب الظالمين”.

“İste biz bu günleri insanlar arasında döndürür dururuz. Ta ki, Allah, iman edenleri ortaya çıkarsın ve aranızdan şahitler edinsin diye, Allah asla zalimleri sevmez”. (Al-i İmran, 140).

Zamanın ve vaktin kıymetini bilenler için o, altın değeri mesabesindedir. Ancak değerini bilmeyenlere zamanın nikmete dönüştüğü bir gerçektir. Boşuna harcanılan zamanın hesabını vermek durumunda olacaklardır.

Kullar, Allah’a dönüp ona yaklaşsınlar diye bazı ay, günleri ve geceleri mübarek kılmıştır. Dolayısıyla sözü edilen mübarek zamanları değerlendirmek, Rabbinin affı mağfiretine koşmak kullardan talep edilmiştir. Bu önemli talep şu ayeti kerimede yer almaktadır:

” وسارعوا الى مغفرة من ربكم وجنة عرضها السماوات والأرض أعدت للمتقين”.

Rabbinizin mağfiretine ve takva sahipleri için hazırlanmış olup genişliği göklere ve yere kadar olan Cennet’e koşun”. (Al-i İmran, 133).

Binaenaleyh, mübarek olan ve yarışılması gereken gün ve aylarda oruç tutmak çok faziletli amellerden sayılmıştır. Peki oruç ibadeti veya ameli nedir ve ne işe yarar?

Oruç ibadeti, İslam’dan önceki semavi dinlerde var olan eski bir ibadet şeklidir. Cenâb-ı Hakk’ın kullarına bu ibadeti meşrû kılmasının nedeni onları terbiye etme amacıma yöneliktir. Gerçekten de oruç insanın ruhunu eğiten, istek ve kaprislerini frenleyen ve nefsin arzularını kıran bir ibâdettir. İnsana sabrı, tahammülü, Rabbine karşı acizliğini ve ona olan yakınlığını öğretir. Ayrıca oruç tutmakla bir kul açlık ve fakirliğin ne olduğunu idrak eder. Böylelikle Rabbinin ihsan etmiş olduğu nimetlerin kadri ve kıymetini öğrenir, ona şükretmeye yönelir. Bu şekilde hareket eden bir kul tekâmul ederek ruhen ve ahlaken olgunlaşır.

Bu yazımızda, Mübarek aylar içerisinde olmamız hasebiyle, orucun mahiyetini, faziletini ve kısımlarını açıklayacağız. Ayrıca faziletli günler ve aylarda tutulan nafile oruçlar üzerinde duracağız.

1. Orucun Mahiyeti ve Fazileti

a) Orucun sözlük anlamı:

Oruç, Sawm veya Siyâm kökünden gelen Arapça bir kelime olup imsak anlamındadır, yani kendini bir şey yapmaktan uzak tutma manasını taşır.
Örneğin, konuşmamaya karar verme gibi. Kur’an-ı kerimde bu anlamda şöyle bir ayet-i kerime bulunmaktadır. Meryem (a.s.) kendisiyle konuşmak isteyenlere:

”Ben, Rahmana bir oruç adadım, dolayısıyla bugün hiçbir insanla konuşmam”(Meryem, 26).

b) Şer’i anlamına göre oruç:

Fecrin doğuşundan güneşin batışına kadar yeme, içme ve cinsi münasebetten oruç niyetiyle uzak durmaktır”.[1]

c) Oruç tutmanın fazileti:

Kur’an-ı Kerim’de Allah’a yakınlaşmak için oruç tutmayı teşvik eden ve faziletlerini beyan eden muhken ve açıklayıcı ayetler gelmiştir.
Örneğin: ”Oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzları koruyan erkeklere ve ırzlarını koruyan kadınlar; Allah’ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya; İşte Allah, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlanmıştır”(Ahzab,35).
Başka bir ayet-i kerimede: ” Eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır” (Bakara,184).

Faziletiyle ilgili birçok hadis varit olmuştur, birkaçını görmemiz faydalı olacaktır;

عن سهل بن سعد رضي الله عنه، أن النبي صلى الله عليه وسلم قال: ” إن في الجنة بابا يقال له الريان، يقال يوم القيامة أين الصائمون؟ فإذا دخل أخرهم أغلق ذلك الباب”. متفق عليه. (وفي رواية): “ ومن دخل شرب، ومن شرب لم يظمأ أبدا”. أخرجه ابن خزيمة وصححه.

Sehl b. Sa’d (r.a)’dan rivayetle Hz. Peygamber s.a.v.) söyle buyurdular: “Cennette Reyyan adında bir kapı vardır. Kıyamet gününde, oruçlular nerede? diye seslenilir. Sonuncusu girince, o kapı kapanır.[2] Diğer bir rivayette ise; “Kim o kapıdan girerse, o suyu içer, ondan içen, asla bir daha asla susamaz”. [3]

عن أبي أمامة الباهلي قال: ” أتيت رسول الله صلى الله عليه وسلم فقلت: يا رسول الله! دلني على عمل أدخل به الجنة، قال: عليك بالصوم فإنه لا مثل له”. رواه ابن حبان.

Ebu Umame el-Bahili’(r.a)’dan den rivayetle; Resulüllah (s.a.v.)’in yanına geldim, ve Ey Allah’ın Resulü, beni cennete götürecek bir ameli gösterir misin ? dedim. Cevabında; “Sana orucu tavsiye ederim, (ecir yönüyle) onun gibisi yoktur” diye buyurdu. [4]

2. Orucun Kısımları:

  1. Farz oruçlar
  2. Adak orucu
  3. Nafile oruçlar

Konumuz faziletli günler ve aylarda tutulan nafile oruçlar olunca yazımızda bunun üzerine yoğunlaşmamız yerinde olacaktır. Allah Rasûlü (s.a.v.) hangi gün ve aylarda oruç tutmayı tavsiyede bulunmuş ve buna teşvik etmiştir?

Bu soruya cevap sadedinde Mübarek gün ve ayları sırasıyla görelim:

  1. Şevval ayından 6 gün oruç tutmak: Konuyla ilgili olarak hadiste şu ifade varit olmuştur. “Kim Ramazan orucunu tutar ve ona Şevval ayından altı günü ilave ederse, sanki bütün yılı oruç tutmuş gibidir”.[5]Bu hadisin açıklaması şöyledir: Böyle bir mükâfat, Ramazan ayını ve akabinde her yıl Şevval orucunu tutan içindir. Malumdur ki, her iyilik 10 misliyle verilmektedir. Dolayısıyla bir Ramazan ayının otuz gününe altı gün orucu eklediğimiz de otuz altı gün yapmaktadır. Tutulan orucun tamamı on misliyle çarpıldığında 360 güne tekabül etmektedir. Böylelikle kişi sanki bütün bir yılı oruç tutmuş gibi sevap alacağı umulmaktadır.
  2. Zilhicce ayının ilk on gününü oruçlu geçirmek.[6]
  3. Arafat gününü oruçlu geçirmek: Hem geçmiş hem de gelecek olan yılın günahlarına kefaret olacağı hadiste bildirilmiştir.[7]
  4. Aşure gününü, yani ayın onuncu gününü oruçlu geçirmek: Geçmiş yılın günahlarına kefaret olacağı hadislerde belirtilmiştir.[8]
  5. Pazartesi ve perşembe günü, yani amellerin semaya yükseldiği bu günlerde oruç tutmak.[9]
  6. Her aydan üç gün oruç tutmak.[10]
  7. Gün aşırı (bir gün tutup diğer günü tutmamak) yani, Davud (as)’ın orucunu uygulamak.[11]
  8.  Haram aylarda oruç tutmak: Mübarek aylarda, oruç tutulmasının faziletli olduğu aylar şunlardır: Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Receb aylarıdır. Kur’an-ı Kerim’de (Eşhuru’l-Hurum) Haram Aylar[12] olarak zikri geçmektedir. Özellikle de Receb ayında oruç tutmak faziletlidir. Hz. Peygamber bu konuda. “Allah’ım Receb ve Şaban ayını bize mübarek eyle ve bizleri Ramazan’a ulaştır” [13] şeklinde dua etmiştir.

3. Şaban Ayında Orucun Fazileti

Şaban ayı öyle bir aydır ki, kulların amelleri Rablerine bu ayda yükselir.

عن أسامة بن زيد رضي الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: “ ذاك شهر تغفل الناس فيه، هو بين رجب ورمضان، وهو شهر ترفع فيه الأعمال إلى رب العالمين” أخرجه النسائي بسند صحيح.

Usame b. Zeyd (r.a)’dan rivayetle Allah Resulü (s.a.v) şöyle buyurdular: “Bu ay insanların gafil olduğu bir aydır. O, Receb ayı ile Ramazan ayı arasındadır. Amellerin, alemlerin Rabbi olan Allah’a yükseldiği bir aydır”.[14]

Dolayısıyla Hz. Peygamber’in en sevdiği aylardan birisidir. Öyle ki, Ramazan’dan başka en fazla oruç tuttuğu ay şaban ayıdır;

عن عائشة رضي الله عنها قالت: ” وما رأيت رسول الله صلى الله عليه وسلم استكمل صيام شهر قط إلا شهر رمضان، وما رأيته في شهر أكثر صياما منه في شعبان”، رواه البخاري ومسلم.

Hz. Aişe (r h.)’dan rivayetle; “Resûlüllah’ın Ramazan’dan başka bir ayın tamamını oruçlu olarak geçirdiğini görmedim. Şaban ayından başka herhangi bir ayı oruçlu olarak tamamladığını görmedim”.[15] 

Kıymetli Okuyucularım,

Şaban ayında tutulan oruç bilindiği üzere nafile oruçtur. Nafile oruca teşvik eden birçok hadis gelmiştir. Örneğin, Şaban ayının yarısında 15. gecesinde, Allah Teala’nın dünya semasına inişiyle ilgili sahih hadisler varit olmuştur. Şöyle ki:

عن عائشة رضي الله عنها، عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: ” إن الله ينزل ليلة النصف من شعبان إلى سماء الدنيا فيغفر لجميع خلقه إلا لمشرك أو مشاحن”.رواه ابن ماجه في سننه.

Hz. Aişe (r h.)’dan rivayetle, Nebi (s.a.v) şöyle buyurdular:” Allah Teala Şaban ayının yarısı gecesinde dünya semasına iner. Bütün yaratıklarını bağışlar, ancak Müşrik ve cimri müstesna”.[16]

عن أبي موسى الأشعري رضي الله عنه، أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: ” إن الله تعالى ليطلع في ليلة النصف من شعبان، فيغفر لجميع خلقه إلا لمشرك أو مشاحن”. رواه ابن ماجه، وأخرجه السيوطي في الجامع الصغير وحسنه الألباني.

Diğer bir rivayet de şöyledir; Ebu Musa el Eş’arî (rh)’dan rivayetle, Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Allah Teala Şaban ayının yarısı gecesinde kullarına muttali olur. Bütün yaratıklarını bağışlar, ancak Müşrik ve cimri müstesna”.[17]

Ebû Şâme zikrettiğimiz rivayetlerle ilgili olarak şöyle bir değerlendirme yapar: “Bu rivayetlede hususi bir namazın beyanı yoktur. Ancak bu gecenin faziletini ortaya koymaktadır. Bu geceyi ihya etmek ise, bütün senenin gecelerinde olduğu gibi müstehabtır.
Mahzur ve münker olan şey, bazı geceleri hususi keyfiyette hususi bir namazla özelleştirmek, cuma, bayram ve teravih gibi, bu namazın da İslam’ın şiarından olan mezkûr ibadetler gibi göstermektir”.
[18]

Özetlemek gerekirse, Şaban ayının ortasında beraat kandili adı verilen bu gece hakkında özel bir ibadet şekli gelmemiştir. Dolayısıyla diğer gecelerdeki ibadet şekli, yani teheccüd namazı ve benzeri ibadetlerden farklı olarak özen gösterilmesi, Sünnete uygunluk arz etmez.

Üzülerek söylemek gerekir ki, bugün Müslümanlar arasında yaygın olan bidatlardan biri de üç aylar orucu dediğimiz bir oruç şekli hakimdir.
Yani, Recep, Şaban, Ramazan aylarının üçünü de kesintisiz olarak oruç tutmayı farz gibi telakkî eden insanlar ne yazık ki, İslam toplumunda varlığını sürdürmektedir.

Halbuki, Hz Aişe’nin rivayetinde görüldüğü gibi, “Resûlüllah’ın Ramazan’dan başka bir ayın tamamını oruçlu olarak geçirdiğini görmedim” ifadesi açıktır.

Cenâb-ı Hak, bu Mübarek aylarda kendi rızasına uygun amelleri işlemeyi ve bizlere Resûlü’nün yolundan yürümeyi nasip müyesser eylesin. Amin.


[1] Bkz. Seyyid Sâbık, Fıkhu’s-Sünne, I. 431.
[2] Sahîh-i Buhârî; Sahîh-i Müslim, Sehl b. Sa’d’dan rivayetle.
[3] Sahîh İbn Huzeyme, Sehl b. Sa’d’dan rivayetle.
[4] Sahîh İbn Hibbân, Ebu Umâme el-Bahili’den rivayetle.
[5] Sahîh Müslim, Ebû Eyyûbi’l-Ensârî’den rivayetle.
[6] Sahîh-i Buhârî, Abdullah b. Abbâs’dan rivayetle.
[7] Sahîh Müslim, Ebu Katâde El-Ensarî’den rivayetle.
[8] Sahîh-i Buhârî; Sahîh-i Müslim.
[9] Sünen’u-t-Tirmizi, Ebu Hureyre’den rivayetle.
[10] Sünen’u-t-Tirmizî; Sünen’ün-Nesâî, Ebu Zerr el-Gifarî’den rivayetle.
[11] Bkz. Sahîh-i Buhârî; Sahîh-i Müslim, Abdullah b. Amr b. As’dan rivayetle.
[12] Tevbe sûresi, 36.
[13] Taberanî, Mu’cemu’l-Evsat, IV, 189; Beyhâkî, Şua’bu’l-İmân, V, 348; Ahmed, Müsned, I, 259.
[14] Sünen’ün-Nesâî, Usame b. Zeyd’den rivayetle.
[15] Sahîh-i Buhârî; Sahîh-i Müslim, Hz. Aişe’den rivayetle.
[16] Sünen İbn Mace, Hz. Aişe’den rivayetle…
[17] Sünen İbn Mace; Suyûtî, el-Câmi’u-s-Sağîr, Ebu Ebû Musa el Eş’arî’den rivayetle. Muhaddis El-Elbanî bu hadisin hasen olduğunu belirtmiştir.
[18] Bkz. Ebu Şâme, Kitabu’l-Bida ve’l-Havadis, 35.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SOSYAL MEDYA

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
4,338TakipçilerTakip Et
- Reklam -spot_img

Yeni İçerikler

Son Yorumlar

Nisa yorumladı Karınca Kararınca
ummugulsumsolmaz6565@gmail.com yorumladı İnsan ve Mana
Ümmü Gülsüm Solmaz yorumladı İnsan ve Mana
Süheyla Durna yorumladı İnsan ve Mana
Rukiye yorumladı İnsan ve Mana